Ellerim cebimde normal bir şekilde yürümeye başladım. Yanımda para vardı. Kendime bir tane lolipop da almıştım. Nedenini sorgulamayın sadece seviyorum işte.
Etrafa çok bakmıyordum. Kesinlikle onlar bana gelmeliydi. Gelecekti. Kim oldukları hakkında bir fikrim yoktu ama yakın zamanda öğreneceğimi hissettiğim için rahattım. Çilekli lolipopu emerken bir tane mağazada sıfır kollu t-shirtlere bakıyordum.
Baskılı olanlar bende baya azalmıştı. Hepsi kandan dolayı kullanılamaz hale gelmişti maalesef. Şu iş yüzünden kaç tane giysi kaybettiğimi hatırlamıyordum.
Elimin fazla dolu olmasını istemediğim için yarım saattir peşimden ayrılmayan görevliyi azat ettim. "Gerek yok pek beğenmedim burayı." Oysa az önce bu güzelmiş diye bir giysiye yorum yapmıştım.
Pek de tutarlı biri değilim.
Görevli bana "Bu aptal mı?" der gibi bakınca masum bir şekilde güldüm. Az önce bıraktığım giysiyi işaret etti. "Az önce beğenmiştiniz ama?" Dudaklarımı büktüm.
"Ona bakarsan iki sene önce Ajda Pekkan'ı da seksi bulurdum." Görevli bana bakarak, "Anlamadım?" diye mırıldanırken ben onun omzunu patpatlamayı tercih ettim. "Boşver kardeşim ben bile kendimi anlamıyorum."
Çıkışa doğru yönelirken arkamdan homurdandığını duydum. "Hay ben böyle işin! Müşterinin bile delisi beni buluyor!" Sırıtmamı engellemeye çalıştım. Eh, bunda da haklıydı garibim.
Lolipopumu dilim yardımıyla döndürdüm ve etrafa göz attım. Şimdi ne yapayım acaba? Yemek mi yemeliyim? Belki de oyun bölgesine gitmeliyim.
Yemek yemeyi tercih ettim. Umarım tavuk döner satan bir yeri çabuk bulurum. Kesinlikle tavuk döner hastası bir elemandım. Ne kadar sevebilirsin ki diye soranlar olabilir...
Mesela bir gün görevimi bitirmiştim. O gün karnım aç gitmiştim göreve ben aç olunca acayip huysuz olurum. Adamı biraz fazla canice halletmiştim ama maalesef bu benim yatışmam için yeterli değildi.
Kanlı bir şekilde yere oturmuş Hamza'ya bas bas bağırıyordum. O zaman telsiz kullanıyorduk. Bana tavuk döner getirin diye bağıran bir katil çok da görülmüş bir şey değildi. Yerimden kalkmayı da reddetmiştim. Sonuçta bir elemana sipariş verdirtti ve eleman beni kanlı halimle gördü.
Ona "Film çekiyoruz." demek zorunda kalmıştım. Piç Hamza bilerek yapmıştı. Sonuç olarak tavuk dönerimi yemiş ve karnımı doyurmuştum. Enerjim yenilenmişti. Elbette geri dönünce o enerji Feza tarafından geri alınmıştı. Güzel anıydı.
Sırıtarak dönerciyi buldum. Cidden bok gibi ayrılsak da, hatta ondan ölesiye nefret etsem de anıların güzel olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Kaşlarım çatıldı istemsizce. Ben neden ondan tam olarak nefret edemiyordum?
Yaptıklarına rağmen neden?
Ondan nefret etmesem de içimde bir yer asla ona yaklaştırmıyordu benliğimi. Fazla iradeli biriydim. Bir kere siktiri çektim mi pek geri almazdım. Tabi bunu bir kere bozmuşluğum olmuştu. Bundan pişman değildim.
Onu bozmanın karşılığı olarak Tuana ve Timur'u kazanmıştım sonuçta.
Dönerciye girince selam verdim kafamla. Oturduğumda garson geldi hemen. "Ne istersiniz?" Menüye bakmadan söyledim istediklerimi. "Tavuk döner, ayran ve bir çoban salata. Ayran tuzlu olmasın." Not alırken kafasını salladı ve hemen iletti. Ben de sırtımı sandalyeye yaslayıp düşündüm.
Galiba bizim veletleri özlemiştim. Uzun zamandır ilk defa bu kadar ayrı kalıyorduk. Cüzdanımı çıkardım. İçinde bir tane fotoğraf vardı. Üçümüzün olduğu bir fotoğraf. Siyah beyazdı. Açıkcası fotoğraf çektirmeye bile zamanımız yoktu ama bir zamanlar birlikte olduğumuza dair bir kanıt olsun istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE BATAKLIĞI
Acción"Kanlı geçmişi ardında bırakmak sadece kaçıp gitmekle başarılabilecek bir şey değildi." Gerçek adını bile saklayarak yaşayan 'Berat' iki kardeşiyle birlikte normal bir hayat sürdürüyordu. Ta ki kanlı geçmişi onu bir kez daha bataklığa çekene dek. Fa...