İlk deneme atışlarımızdan sonra sıra sıra yapmaya karar verdik. Olivia 5 tane şişe yerleştirdi ve yanıma gelip ateş etmemi söyledi. Tek gözümü kapayıp nişan aldım, bu silah 12 mermi alıyordu. Sanırım 9 tanesini harcamıştım. Dokuzda beş, Olivia fena değil dedi buna. Ardından ben şişeleri yerleştirdim ve yanına giderek onu izledim. Tanrım... Altıda beş yaptı!
"Doğuştan yetenekli falan mısın yoksa benden önce pratik mi yaptın?" diye sordum şaşırarak ve biraz da korkarak.
"Pratiğin çok da alakası yok, ne de olsa nişan alıp ateş ediyorsun." dedi ciddi bir ifadeyle silaha bakarken. "Elin titremediği sürece, ne kadar konsantre olursan o kadar etkili bir vuruş yaparsın."
"...Ve etkili vuruş da sizi etkili eleman kılar!" diye devam ettirdim. "Sanırım aynı yerden okumuşuz."
"Ben bir şey okumadım." dedi garip garip bakarak.
"Ha... Şey internette biraz araştırma yaptım ve bu tarz şeyler yazıyordu." dedim. "Her neyse işte, ne diyorduk? Konsantre! Şişeleri diz, sıra bende."
Bu sefer 6 şişe dizdi. Şarjör değiştirmek yerine şarjörüme mermi doldurdum. Çünkü şarjör değiştirmekte pratik yapacak pek bir şey yoktu, ancak ihtiyacım olursa diye mermi doldurmakta biraz pratik yapmam gerekecekti. Çünkü iğne geçirmek kadar zarif bir işti bu.
On iki mermiyi de doldurduktan sonra tek gözümü kapatıp en soldaki şişeye nişan aldım. Konsantre oldum, önce bulanık bir görüş yaptım, sonra da kameraların nesneye odaklanması gibi şişeye gözlerimi odakladım. Atışımı yaptım ve... Başarılı!
Diğerleri için de aynı şey geçerliydi, sadece bir atışım boşa gitmişti. Yani yedide altı yapmıştım. Ama çok iyi ilerliyordum.
Beş tur daha atış talimi yaptıktan sonra "Bu mermilerden kaç tane aldın? Kendimizi savunmak için de kalması gerekiyor çünkü biliyorsun." dedim Olivia'ya dönerek.
"30'ar şarjör aldım." dedi. "Toplamda 60, 11 tanesini kullandık şuana dek. Merak etme, ikişer tur daha alıştırma yapalım sonra evlerimize döneriz."
Öyle demişti ancak ikimiz de yüzde yüz başarıyı yakalamadan ayrılmamakta ısrarcıydık. Ben beş şarjör daha boşalttım altıda altı yapmak için. Olivia ise beş. Bu işte benden iyi olduğu bir gerçekti. Silah kullanmakta değil, tamamen konsantre olmakta tabi ki de.
İkimiz de altıda altı yaptıktan sonra Olivia kırık şişelere baktı. "Bunları toplamakla uğraşamam, mermileri de." dedi. "Bırakalım kalsınlar. Sonuçta polislerin gelip mermilerle uğraşacak vakti yoktur herhalde."
"Evet." diyebildim ancak. Ardından bana bir silah kalıbı verdi. Şimdi en can alıcı soruya gelmiştik.
"Bunu evimde bulundurmam mı gerekiyor?" diye sordum. "Annem kesinlikle fark eder. Bir keresinde ondan gizli oyuncak tabanca aldığımda bile fark etmişti. Ondan bir şey saklamam imkansız."
"Şey..." dedi düşünceli bir şekilde, bir süre düşündü. "Peter bu kendi bileceğin şey. İstersen silah bende de kalabilir. Ama bu tüm olayın amacını bozar. Yani silah bende kalacaksa neden senin için bir tane silah aldım ki? Yine de sen bilirsin, benim ailem olmadığı için ikisini de taşıyabilirim.
Düşünceli bir andan sonra silahı kabıyla birlikte ona teslim ettim. Bir şey söylemedim, o da söylemedi. Çünkü ısrar etmesi de mantıksızdı. Yüzümdeki en ufak bir sivilceyi bile fark eden annem belimdeki silahı nasıl fark edemezdi sonuçta? Haklıydım.
"Ancak birlikte dolaşırken silah senin belinde kalacak tamam mı?" diye sordu karavana girerken. Karavanı da yakın bir yere park etmişti bu arada.
"Anlaştık." dedim sağ koltuğa otururken.
Eli anahtara gitti ancak bir an tereddüt etti, sonra da elini çekti. Bir iç geçirip bana döndü.
"Biliyorum zamanı değil ama..." diye başladı. "Peter, seni tüm bunlara sürüklediğim için çok üzgünüm. Tüm bu uyuşturucu olayı, çalıntı araba falan..."
"Çalıntı araba senin suçun değildi." dedim lafını bölerek. "Ve uyuşturucu hakkında seni suçlamak için zamanım olacak. O zamanı sadece şimdi kullanamam çünkü ikimizin de çıkarları için en iyisi bu. Birbirimize destek olmak. Bunu atlattığımızda, tabi atlatırsak, bu konuda konuşacağız."
Başını öne eğip "Tamam." dedi ve anahtarı çevirip sürmeye başladı.
Eve vardığımda annem ayağa kalktı, bana bir süre bakıp "Bize anlatmadığın bir şeyler var mıydı?" diye sordu.
Bir an kafayı yemek üzereyken kendime gelip "Ney... Neyden bahsediyorsun anlamadım." dedim. Heyecanımı ve korkumu belli etmemeye çalışsam da açıkça belli oluyordu bu.
![](https://img.wattpad.com/cover/13204273-288-k658338.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Teen FictionTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...