Bana sadece "Yarın sabah geleceğim." dedi ve telefonu kapattı, sanki olan biten her şeyi biliyormuş gibi. Ben de erken uyumaya çalıştım, aklım hala o gizli numaradaydı. Yarın her şey açıklığa kavuşacaktı. Büyük bir ihtimalle... Bunun bir telefon şakası olmasını umdum. Ama korkuyordum. Zar zor uyudum.
Kapının çalınmasıyla uyandım. Şu Amerikan Güreşi'ndeki Mezarcı (Undertaker) lakaplı iri yarı adamın birden uyanması gibi bağırarak uyandım. "Hayır, ben yapmadım!" diye bağırdım. Annem içeri girdi.
"Neyi yapmad... Her neyse, Olivia geldi." dedi. "Yalnız şey, Peter, karavanla geldi. Bu karavan çalıntı değil miydi?"
Bir şey söylemeden yatağımdan kalktım ve ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım. Kapıyı kapattım ve karavanın dibine girdim resmen. "Sen ne yaptın..." diyebildim.
"İçeri gir." dedi bana bakmadan. Dediğini yaptım, karavana girdim. Adamla anlaşıp karavanı satın almıştı muhtemelen. Ama bu konuya hiç girmedim.
"Evet, dün söylediğim konuda bir şey biliyor gibiydin." dedim. "Ne biliyorsun?"
"Bir gizli numara seni aradı ve 'Senin için geliyorum!' tarzı bir şeyler söyledi tahminimce." dedi şöför koltuğundan kalkıp arkaya gelerek. "Doğru mu?"
"Bu sen miydin yoksa?" dedim şüpheci bir bakışla.
"Böyle aptal şakalar benim seviyeme uygun değil." dedi. "Her neyse, beni de biri gizli numaradan arayıp benim için geldiklerini söyledi. Bir uyarı araması değildi bu, bir tehditti. Çünkü sonrasında gelecek olan kişinin kendisi olduğunu söyledi."
"Evet, aynısı bana da oldu." dedim.
"İntikamı bir kenara bırakalım şimdi." dedi sırtını duvara yaslayarak. "Kendi güvenliğimiz için bir şeyler yapmalıyız. İntikam olayını desteklemediğini biliyorum. Ama eğer kendi güvenliğin için de bir şeyler yapmayacak kadar korkaksan söyle, kendim de halledebilirim."
Öfleye pöfleye iç geçirdim. Sandalyelerden birine oturdum. "Planın ne?" diye sordum.
"Ondan önce bilmen gereken birkaç şey var." dedi. "Mahkemeden sonra Tommy denen o aşağılık herif hakime itiraz edip, cezasını 6 aya kadar indirmeyi becerebilmiş. Sonra da arkadaşlarından biri hakime kefalet payı teklif etmiş. On bin civarı bir para ödeyerek cezasını 1 haftaya indirmişler. Tanrım, bu hakimler ve polisler işlerini doğru düzgün yapmıyorlar ki... O cezayı ödeyen adamın da uyuşturucu satıcılarından biri olduğu bal gibi ortada. Orada onu da tutuklamaları gerekirdi."
Bunları söyledikten sonra dirseğiyle arkasındaki duvara (yani karavanın duvarına işte) sertçe vurdu sinirlenerek.
"Tamam, anlıyorum sinirlisin. Sakin ol." dedim ayağa kalkarak. "Plan nedir?"
"Aklımda polise gitmek var ilk olarak." dedi. "Belki o gizli numaranın kim olduğunu saptayabilirler. Böylece adamlar onu da tutuklar. Sonra doğru düzgün bir hakim isteriz, bir mahkemeyle uyuşturucu şebekesi çöker. Ardından normal hayatlarımıza devam ederiz."
"Normal hayatlarımız..." dedim gülerek. "Tabi, olur."
"Dalga geçmenin sırası değil Peter." dedi. "Ciddi ol biraz. Senin aklında başka bir şey var mı?"
"Olayı polise götürmemiz bir işe yaramayacak." dedim sanki bir cahile laf anlatırmış gibi el kol hareketleri yaparak. "Bu adam 6 yıldan başladı, şimdi bir hafta sonra çıkacak. İlla bir yolunu bulup çıkıyorlar yani. Anlıyor musun? Ve olay daha da kızışacak eğer polise gidersek. Adamlar 3 kişi gelecekse, biz polise gidersek 15 kişiyle gelirler. Ama yine de... Onlara karşılık verirsek de olaylar kızışacak. Ve tekrardan yine de, belimde duracak ruhsatsız bir silah, ülkemde duvarlarında 'Adalet' yazısı olan mahkeme salonlarından daha güvenilirdir. Nefs-i müdafa deriz."
Gülerek "Bunları sen söylüyor olamazsın değil mi?" diye sordu. "Korkak biri bilirdim seni... Gerçekten de bunu yapmak istiyor musun?"
"Polise gitmekle bir şey çözülecek değil, ama eğer onları korkutabilirsek belki bir geri tepme yapabiliriz." dedim emin bir ifadeyle. "Bize tek gereken ruhsatsız silahları bize getirebilecek kişiyi bulmak. Senin de şuan sokak tecrübenin oluştuğuna inanarak bu işi sana bırakıyorum."
"Evet bunu yapabilirim." dedi. "Ama sen silah kullanabilecek misin?"
"Yok hayır, tetiğe nasıl basılacağını bir uzmandan öğrenmem gerekiyor." dedim. "Tanrım... Doğrult ve ateş et, klik-klek-bum! Olay budur. Tamam mı?"
"Bana sokak tecrübesi olan biri diyene de bak..." dedi gülerek. "Sen de pek tecrübesiz değilmişsin."
"Silahları bulduğunda bana haber verirsin, ben eve dönüyorum." dedim.
"Peter..." dedi ben tam kapıdan çıkarken. "Özür dilerim, kaçıncı kez söylüyorum bilmiyorum. Ama tekrardan özür dilerim."
Arkama dönüp "Önce şu işi halledelim, sonrasında bunu konuşmak için zamanımız olacak." dedim. "Ama o zamana kadar gururumuzu, kırılan duygularımızı bir kenara atıyoruz. Çünkü kendi güvenliğimizi sağlamamız için birlik olmamız gerekiyor."
"Tamam." dedi, masum bir gülümseme vardı yüzünde. Kapıyı kapatıp eve girdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Novela JuvenilTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...