Çoğunuzun Peter ve Olivia'nın neye benzediğini merak ettiğinizi düşünerek bayağı bir aramadan sonra hayalimdeki Peter ve Olivia'yı buldum. Bu bölüm medyasındaki Olivia, tabi bunu çook sonradan koyuyorum bu da bir gerçek. :D
...
Uzun süren bir sessizlik hakimdi, gecenin karanlığında ve sessizliğinde kaybolmak üzereyken Olivia'nın sesiyle irkildim.
"Kötü şeyler yapmak ister misin?"
Bir an için aklım başka şeylere kaydı ama sonra kendime gelip "Ne gibi?" diye sordum.
"Biz özgür beyinleri temsil ediyoruz, Peter." dedi. "Ne istiyorsak onu yapabiliriz."
"Ama her istediğimizi yaparsak özgür beyinlerimiz hapse girer." dedim gülerek. O ise esneyerek karşılık verdi. Ardından sırtını duvara yaslayarak "İşin aslı, yorgunum." dedi. "Kötü şeyleri kendi başıma da yapabilirdim. Sen olmadan da yani, ama seninle yapmak hoşuma giderdi."
"Hikayedeki kötü adam biz mi oluyoruz?" diye sordum. "Özgür beyinlerimizi kötülük için kullanamayız. Ayrıca bir fantezi dünyasında da yaşamıyoruz. Ne istersek onu yapamayız."
Uykulu bir gülümsemeyle dalga geçer gibi bana bakarak "Nesin sen, insanlara iyilik yapmayı hayat amacı haline getirmiş bir süper kahraman mı?" diye sordu.
'Süper kahraman' kelimesini duyunca, sanki ölüm döşeğinde biriymiş gibi tüm çocukluğum gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti. Sanki... Bir hipnoz altındaymışım ve tetikleyici kelime de oymuş gibi.
Dayanamadım ve tüm çocukluğumu özetleyen kısa bir konuşma yaptım. Ne kadar süper kahraman olmak istediğimden, Superman'in tüm güçlerini satın almak için para biriktirme hevesimden, hep iyi biri oluşumdan... Kısaca önemli olan her şeyi anlattım.
Kahkahalara boğuldu resmen. Ardından bana bakarak "Sanırım yanlış kişiyi yanlış bataklığa sürüklüyormuşum." dedi. "Bir süper kahramanı kötü olmaya ikna etmek, filmlerde anlatıldığına göre o kişinin sonu olur."
Sonra da birkaç adım atarak bana yaklaştı ve ciddi görünerek gözlerimin içine baktı "İraden kolay kırılan bir kibrit çöpü gibi, sayın Superman." dedi. "Hayır demeyi öğrenmelisin."
"Sana zaten hayır dedim." diye yanıtladım.
"Ah, lütfen." dedi gülerek. "Biraz daha ısrar etseydim hemen ikna olacaktın. Buna ön yargı deme, sezilerim güçlüdür ve her zaman haklı çıkarım. Ve ayrıca, tanımadığın biriyle birlikte kitap okumayı kabul edecek kadar da zayıf iradelisin."
"Ama durum farklı, eğer ben bir kız olsaydım ve sen bir erkek olsayd..."
Sözümü kesip "Ne yani bir kızın sana zarar veremeyeceğini mi düşünüyorsun?" diye sordu, o an surat ifadesi öyle ciddi bir tavır almıştı ki, korkmuştum.
Daha cevap vermeme fırsat bile vermeden pantolonunun arkasından bir silah çıkarttı ve bana doğrulttu "Şuana kadar kız seri katil görmemiş olabilirsin ama görmemen o şeyin var olmadığını değil, daha çok senin kör olduğunu gösterir." dedi.
Ellerimi havaya kaldırıp "Hey, sakin ol!" diye bağırdım.
"Ellerin öyle havada kalsın." dedi ve bana yaklaştı. Bir adım, iki adım derken... Burnumun dibine gelmişti artık. Ben de geri geri adımlar atarak tahta duvara kadar ondan kaçmaya çalıştım. Ellerim hala havadaydı. Silahı boynuma dayayarak konuşmaya devam etti.
"Hayatına şuan son verebilirim ve kimse seni özlemez." dedi.
Yutkunarak "Umarım o gerçek bir silah değildir." dedim. "Çünkü eğer gerçek bir silahsa işler cidden ciddiye binmeye başlıyor olacak, işler ciddiye binerse de ciddi bir problem çıkabilir ve sen..."
Sözümü tekrardan kesip "Saçma konuşuyorsun!" dedi. "Ağzına bant mı bağlamalıyım? Ah, ya da daha iyi bir fikrim var."
Silahımı ağzımın içine sokarak bana acıyan bir ifadeyle baktı ve bağırdı; "Ağzında bir silah varken konuşamazsın! Öyle değil mi?"
Ağzımdan çıkabilen tek şeyler "Vo... Avoeve, vo voo!" oldu. Silahı ağzımdan çıkartıp tekrardan boğazıma dayadı. Ben de söylemeye çalıştığım şeyi söyledim.
"Bunu neden yapıyorsun?" dedim. Artık alnımdan ter boşalmaya başlıyordu. Silahı boğazımdan çekip birkaç adım geri attı ve bana bakıp tekrardan acıma dolu bir ifadeyle silahı bana doğrulttu. Silahı ateşlediği an kalbim duracakmış gibi hissettim, oysa ki silah... Sadece şu patlayan oyuncak silahlardanmış.
"Gerçek bile değil." dedi silahı yere atarak.
"Bunu neden yapıyorsun?" diye bağırdım.
"Seni test etmek istedim, çünkü Peter..." dedi ve ayağa kalktı. "Seninle yapacak bazı işlerimiz var. Kabul et ya da etme sana kalmamış bir şey bu, sadece seni ne kadar geliştirmem gerektiğini öğrenmem gerekiyordu. Ve az önce ne kadar korkak olduğunu öğrendim."
"Ne şeyleri, ne testi... Neyden bahsediyorsun sen?" dedim aynı ses tonuyla.
"Sandığımdan korkak çıktın." dedi gülerek. Ben de "Ah, senin ağzına bir silah dayasaydım sen çok rahat davranırdın zaten!" diye karşılık verdim, o da elimi tutup büktü ve beni yere düşürerek etkisiz hale getirdi.
"Bak, görüyorsun." dedi gülerek. "O senin 'sadece bir kız' deyip de rahat hissettiğin kız, sana ne zor anlar yaşatıyor. Bir kıza yeniliyorsun. Hayatın bu kadar riske atacak kadar değersiz mi gerçekten?"
Onu son gücümle ittirerek ondan kurtuldum, öyle sert ittirdim ki sırtı duvara çarptı. Ardından Kralın Dönüşü kitabını yerden alıp kitabı onun eline verdim ve "Al, senin olsun." dedim. "Tüm istediğin şey bu. Beni rahat bırak. Ben gidiyorum."
Tam bir adım atmışken elimi sıktı ve gitmemi engelledi. "Tek istediğim kitap değil, aslında bu sadece sana ulaşmak için bir bahaneydi." dedi.
Arkama bakmadan sinirli bir ifadeyle "Ne istiyorsun?" diye sordum gözlerimi kapatıp.
"Seni." dedi. "Seni istiyorum, Peter."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Ficção AdolescenteTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...