Bölüm 33 : Aksiyon arayan öğretmen

955 62 5
                                    

Bir an kafam durdu, korkmuştum. Annemin her şeyi öğrendiğinden korkuyordum. "Ne oldu anne?" diye sordum.

"Bay Hopkins aradı." dedi. "Felsefe projesi için seni istiyormuş, bu konu hakkında bir şey biliyor musun?"

Tüm kanım korkudan çekilmişti de bir anda aşağıya doğru boşaldı sanki. Annemin bu gibi olayları abartırmış gibi anlatma gibi bir hobisi vardı herhalde, kafayı yiyecektim. 

"Şey hayır..." dedim rahatlayarak. "Bana bir şey demedi. Ama son dersimizde bana sorduğu soruya verdiğim cevap hoşuna gitmişti. Bu yüzden beni istiyor olabilir. Ne zaman aradı?"

"Yirmi dakika oldu." dedi ve telefonu aldı. "Geri aramak ister misin?"

"Evet, istemediğimi söyleyeceğim." dedim.

Annem tam tuşlamaya başlamıştı ki bu cevabımla birlikte bana dönerek "Ne?" diye bağırdı. 

"Zorunlu bir şey değil herhalde değil mi?" diye karşı çıktım.

"Peter, zaten yapacak bir şeyin yok." dedi annem. "En azından okulda sosyalleşmeye, bir şeylere katılmaya çalışsan? Neden reddediyorsun?"

"Anne zaten işlerim başımdan aşkın." dedim sert bir ses tonuyla. "Lütfen, ısrar etme. Bunlarla uğraşacak vaktim yok."

Ve bir şey demesine bile fırsat vermeden telefonu elinden aldım. Son arayan numarayı aradım.

"Alo, Bayan Rogers?" dedi.

"Şey efendim benim, Peter." dedim ve bir şey söylemesine fırsat vermeden devam ettim. "Annem yaptığınız teklifi anlattı. Felsefe projesi, ancak benim buna harcayacak vaktim yok. Üzgünüm, alınmanızı istemiyorum. Yani bir vakit kaybı olduğunu düşünmüyorum. Sadece şuan başımda çok daha farklı belalar var. Bu yüzden benim..."

"Tamam anlıyorum Peter açıklamana gerek yok, sadece bu proje üzerinde senden iyi kimseyi bulamayacağımı düşünmüştüm ama madem öyle diyorsun öyle olsun." dedi sakin bir sesle. Adam hayatımda gördüğüm en anlayışlı insandı. 

"Teşekkür ederim Bay Hopkisn." dedim kısaca.

"Yine de okula geldiğinde seninle konuşmak istiyorum." dedi. "Bugün okulda değildin. Neden gelemedin? Hasta mıydın?"

"Şey evet..." dedikten sonra bir an tereddüt ettim. Bir iç geçirip "Hayır." dedim. "Daha farklı bir şey var aslında. Ama bunu kimseye anlatmamam gerekiyor, annem hariç kimse bilmiyor zaten."

"Anladım, üzerine gitmek istemiyorum." dedi. "Her neyse, o zaman yarın okulda görüşürüz."

Telefonu kapadım. "Benimle okulda konuşacak, ikna etmeye çalışacak." dedim anneme ve odama çekildim. Arkamdan "Ah bu çocuğun hali ne olacak?" diye söylendiğini duydum."

"Öleceğim, herkesin sonuna yazılmış olan ölüm beni de bulacak ne bekliyorsun başka?" dedim sinirlenerek. Bir cevap vermedi. Ben de silahlarla ilgili araştırma yapmak için bilgisayarın başında oturdum. Yarım saat civarı bir araştırmadan sonra yeni bir şeyler öğrenemeyince erkenden yatmaya karar verdim.

...

"Peter!" dedi Bay Hopkins sınıfın ortasına dalarak. "Seni dersinden almak istemiyorum ancak ben de yeni yetişebildim. Son dersiniz değil mi?"

Bu fırsattan yararlanarak "Şey eğer beni bu sıkıcı biyoloji dersinden alabilirseniz bu çok iyi olurdu efendim." dedim ve güldüm.

"Tamam sana bir izin yazarım." dedi o da gülerek. Böylece ikimiz de bahçeye çıktık. 

Bana on dakika boyunca felsefe projesinden bahsetti, konu "insanın, başka insanlarla iletişim kurma, veya tam tersi yalnız kalma ihtiyacı"ydı. Tüm inancımla ona yazmakta iyi olmadığımı söyledim. Ancak Olivia da dahil herkes aksini söylüyordu. En sonunda vazgeçip "Pekala, başkasını bulmaya çalışırım o zaman." dedi surat asarak. Kendi içimden bir rahatlama belirtisi olarak "Sonunda..." dedim.

"Dün neden gelemediğin konusuna gelelim..." dedi. Uzatmayacaktım, çünkü ısrar edecekti.

"Tamam, mahkemede bir tanıklık yaptım. Size tüm söyleyeceğim budur. Başka bir şey söyleyemem."

"Aaa... Şey... Peki..." diye kekeledi bir an. "Anlıyorum. Başın belada falan değildir umarım?"

Bir an buna cevap vermekte tereddüt ettim, ardından tekrardan sordu. "Hayır sanmıyorum." dedim. Bir şey demedi başka. Sonra ise ben açtım konuyu.

"Şey, izlediğim bir film vardı..." diye söze girdim, yalan söylediğimi anlayacaktı ama umarım bunun hakkında bir şey sormaz dedim kendime. "Çocuklar 15-16 yaşlarında ve bir uyuşturucu şebekesinden birinin yakalanmasına sebep oluyorlar. O yakalanan adamın bir arkadaşı binlerce dolar ödeyerek adamın cezasının 1 haftaya kadar düşmesine sebep oluyor. Yani bu durumda da 'adalete güven olmaz' tarzı bir yaklaşım uyguluyorlar çocuklar da. Ardından bir tehdit araması alıyorlar. Biri arayıp onları öldüreceğini söylüyor. Polisi arayamazlar, çünkü adamlar zaten parayı ödeyip çıkıyorlar. Ruhsatlı bir silah alıp kendilerini de koruyamazlar. Ruhsatlı bir silah alsalar, ve kendilerini korusalar, mahkemede buna 'nefsi müdafa' deseler, ruhsatsız silah bir sorun yaratır mıydı sizce?"

"Felsefeci olduğumu unutuyorsun." dedi gülerek. "Aynı zamanda insan psikolojisini de iyi anlarım ben. Cümlelerinin sonuna doğru, bu olayı kendi yaşadığın bir şeyden esinlendiğin belli oluyordu. Hadi Peter, neler oldu?"

"Bay Hopkins, tamam aramızda kalacak." dedim sıkılarak. "Evet anlattıklarım başıma geldi, cevabınız nedir? Sizce bir ruhsatsız silah almalı mıyız?"

"Sen ve kim?" diye sordu.

"Ben ve... Bir arkadaşım." dedim.

"Mahkemedeki yargıça göre değişir, eğer kendinizi haklı çıkarabilirseniz ruhsatsız silah sorun çıkarmaz." dedi. "Ama ondan önemlisi, silahı kullanmayı bilmek gerekir. Silahı kullanmayı bilmeyen biri ateş ederken kendini bile vurabilir. Ciddiyim 8 mil filminde olan bir şey bu."

Bir şey söyleyemedim. "Şey, peki..." diyebildim en fazla. 

"Benimle gel." dedi. Bu adama güveniyordum, kafasında bir şey planladığı belliydi.

Ama bir dakika... Ne planı? Neyle ilgili?

Hayalperest (Dreamer) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin