Eve geldiğimde direk odama kaçtım. Annem ise babama belli etmeden benim yanıma geldi. Artık ona tamamen her şeyi anlattığım için bugün olanları da anlattım. Öncelikle Olivia'yla birlikte film izlediğimizi, yayın evine gittiğimizi, sonra ailenin kendini öldürdüğünü ve Tom adında birinin Olivia'yı arayıp paranın sahibini tanıdığını söylediğini anlattım. Bunları çok büyük bir sakinlikle anlatmam annemi şaşırttı.
"Zavallı aile, zavallı çocuk..." dedi titreyen sesiyle.
"Marty'nin ölümünden sonra Olivia da bu gibi durumlara alıştı anne." dedim. "Ailenin ölümüne biraz ağladı sonra da unuttu zaten. Neyse, hepsi bu."
"Yarın Olivia'yla gidiyor musun?" diye sordu.
"Elbette." diye yanıtladım, daha fazla soru sormadan odamdan çıktı.
...
Bize söylediği kafede yirmi dakikadır bekliyorduk. Olivia adamı arayıp nerede kaldığını sormak istedi, ama ben bir 10 dakika falan daha beklememizi söyledim. Ki aslında böyle bekletilmek daha da şüphelenmeme sebep oluyordu. Yanımda getirdiğim silahı saklamak için iç cebi olan bir hırka gibi, ama adının ne olduğunu bilmediğim bir şey giymiştim. İşte anladınız siz. Fermuar ise yarım açık duruyordu olası bir saldırıya karşı savunmasız olmayayım diye. Bekleyişimiz yarım saati bulduğu sıralarda Olivia'nın telefonu çaldı.
"Evet?" diye açtı telefonu. "Evet. Beyaz bir tişört var üzerimde. Şuan elimi kaldırıyorum fark edersin."
Bunları söyledikten sonra elini havaya kaldırdı. Saçları uzun ve dağınık olan bir adamın bize bakmakta olduğunu fark ettim o sırada, elinde de telefon vardı.
"Ne?" diye sordu Olivia. "Evet yanımda biri var. Iıı, bundan sanane? Tanrı aşkına babam falan olmadığını söyle lütfen! Hayır, o olmadan olmaz. Geleceksen gel, bekliyorum."
Böylece telefonu kapattı ve beklemeye başladı. Ben ise o karışık saçlı adama bakmaya devam ediyordum. Tedirgin adımlarla yanımıza geldi ve "Hey." dedi. Olivia göz ucuyla adama baktı ve ayağa kalkarak elini uzattı.
"Yarım saat geciktin." dedi Olivia.
"Kusura bakmayın biraz akşamdan kalmayım da." dedi adam ve kendine bir sandalye çekip oturdu.
"Başlayayım mı?" diye sordu adam.
"Öncelikle Peter'ın neden burada olmasını istemediğini açıkla." dedi kızgınlıkla Olivia. Bunu söyledikten sonra ben de adama baktım.
"Tanımadığım insanların da bu gibi durumları öğrenmesini istemiyorum." dedi adam da bana bakarak.
"Konu tanımadığımız insanlara gelecekse eğer... Kusura bakma ama ben de seni tanımıyorum." dedi Olivia laf sokarmış gibi bir tavır alarak.ç
"Olivia eğer paranın kaynağının neresi olduğunu öğrenmek istemiyors..."
Sözünü kesip "İstiyorum tabi ki de ama yine de Peter benim hakkımda her şeyi bilir ve bu yüzden..." diyebildi ancak onun da sözü Tom tarafından kesildi.
"Tamam ama bu senin 'her şeyimi bilir' dediğin şeyler en fazla hoşlandığın çocuklar falan olabilir benim anlatacaklarım ise farklı şeyler..." diyecekken Olivia yine onun lafını kesti.
"Anlaşılan o ki sen de beni yeterince tanımıyorsun Bay Çok Bilmiş!" dedi ve devam etti. "Daha aramızdaki şeyleri, yaşadığımız şeyleri..." diyecekken yine sözü kesildi.
"Benim yaşadıklarımın yanına bile yaklaşacağını sanmıyorum!" dedi adam da.
Gerçekten bu adamın Olivia'nın babası olmasından şüpheleniyordum. En belirgin özellikleri benziyordu çünkü. Birbirlerinin sözlerini kesmeden bir şey konuşamıyorlardı. Tanrım... Artık dayanamıyordum.
"Ya öyle mi, benim anlatacaklarımı dinle o hald..." diyordu Olivia, tam o sırada ben onun sözünü kestim.
"İkiniz de birbirinizin sözlerini kesmeye bir son verin ve şu laf atışmasını bir durdurun!" diye bağırdım elimi masaya vurarak. Kafedeki diğer insanlar bana kulak kesilmişti. Yerime oturarak Tom'a döndüm.
"Başımıza gelmeyen şeyler kalmadı." dedim sakin bir ifadeyle. "Ölüm de bizim serüvenlerimizde yer alır, pislik şeyler de. Basit ergenimsi hoşlantılar anlatmayız birbirimize. Bizim aramızdaki bağ daha fazla ortaklık gibi. Yani onun bildiği şeyi, ben de bilirim. Sen ona o yalnızken anlatsan da, o bana her halükarda anlatacak o yüzden bir farkı yok."
Adam başını öne eğip durumu kabullendi ve anlatmaya başladı...
"Olivia, annenle 6,7 sene öncesinde tanışmıştık." diye başladı. "O sıralarda yakın arkadaştık. Bana hep babanın ne kadar zalimleştiğini ve aynı zamanda da ona ne kadar şiddet uyguladığını anlatırdı. Sırdaş gibi bir şeydik anlayacağın işte. Her neyse, annen 5-6 ay önce, yani ölmeden bir hafta önce bana gelip önemli bir şey söyledi."
"Neymiş o?" diye sorduk aynı anda.
Bana "Sanane?" dermiş gibi bir bakış attıktan sonra Olivia'ya bakarak cevapladı. "Babanla ilgili bir şey." dedi. "Baban, annenin hamile kalmasını istemiyormuş. Kürtaj da, hamile olan kadının rızası olmadan yapılamayacağına göre o bebeğin doğmasını bir türlü engellemeliydi o adam. Yani öyle anlattı bana. Zaten seninle de iyi geçinemiyormuş bildiğim kadarıyla?"
"Evet." dedi Olivia. "O adamı kendi ellerimle öldürmek isterdim!"
Ben bir an şaşırarak baktım Olivia'ya, ama sonra adama her şeyi anlatmak istemediğini anladım. Ya da öldürdüğü konusunda yalan mı söylemişti bana?
Sesi fısıltıya dönüşüp Olivia'ya yaklaştı ve "Onu sen öldürmemiş miydin?" diye sordu. Olivia ise ona tek kaşını kaldırmış bakıyordu. "Bunu nereden biliyorsun!?" diye sordu fısıltıyla bağırarak. (Evet, fısıltıyla bağırarak.)
"O gece neler olduğunu biliyorum, benim de kaynaklarım var." dedi Tom, ardından devam etti. "Neyse bunu söylememe sebebin normal tabi. Nerede kalmıştım... Annen bana şöyle dedi; 'Eğer olur da o aşağılık adam beni öldürürse, ya da bir şey yapıp ölürsem... Lütfen Olivia'ya bakacağına söz ver.'. Sonra da bana bir banka hesabı verdi. Her gün adamlarımı sizin evinizi gözetlemesi için uyardım. Bir hafta kadar sonra da ölüm haberi geldi annenin. Ben de o gün bana verdiği hesaba bir buçuk milyon dolar yatırdım."
Ağzı açık bakıyordu adama. Gözleri sanki taşlaşmış gibi adama bakıyordu. Şaşırmıştı, ki aslında ben de öyleydim. Sadece ifademi gizliyordum. Şaşkınlığından çıkıp "Bunu bana anlatma sebebin ne?" diye sordu. "Parayı mı geri istiyorsun?"
"Hayır paraya ihtiyacım yok." dedi adam ayağa kalkarak. "Sadece, bir insana nereden geldiği belli olmayan bir yerden para gelirse o insan o paranın kaynağını merak eder diye düşündüm. O yüzden bunu aydınlatmak istedim."
"Ve bunu aylar sonra mı yaptın?" diye sordu Olivia da ayağa kalkarak, hiddetlenmişti.
"Seni unutmak istedim." dedi Tom titreyen sesiyle. "Sana bakmamı söylemişti annen çünkü. Ben ise sadece para yollamakla yetindim. Ama sonra sorumluluk almam gerektiğini anladım. Belki..." dedikten sonra duraksadı. Olivia ise adama tek kaşını kaldırıp baktı ve "Belki ne?" diye sordu.
Adam başını yerden kaldırarak Olivia'ya baktı ve "Eğer kalacak bir yer, sana göz kulak olacak biri falan gerekiyorsa numaram sende var." dedi ve arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı.
Olivia adamın arkasından öylece bakakaldı sadece. Ben de bir adama bir de Olivia'ya bakıyordum. Ayağa kalkıp "Olivia?" dedim. Birden irkilip bana baktı ve "Evet?" dedi.
"Ne yapacaksın?" diye sordum.
"Aylardır kendime bakıyorum ben." dedi kendinden emin bir şekilde. "Bu adama ihtiyacım yok. Neyse, kaynağını öğrendiğim iyi oldu. En azından artık biliyoruz."
"Evet bu iyi bir şey." dedim. Ama Olivia'nın gözlerinde garip bir ifade vardı. Sanki şaşırmış gibi, ama daha farklı. Sanki... Yıllardır kayıp olan babasını görmüş gibi. Böyle bir şey olabilir miydi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Teen FictionTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...