Telefonu kapattıktan sonra Olivia'nın evine gitmeyi düşündüm. Odamdan çıkıp dışarıya baktım, annemle babam hala mutfakta oturuyordu. Ben de mutfağa girip "Anne, ben dışarı çıkıyorum." dedim.
Babam da araya girerek "Bu saatte mi?" diye sordu.
"Demin aradı, buluşalım dedi." dedim. "Ben de zaten yeni kalktım, bu saatten sonra da uyuyamam."
Annem bana imalı bir bakış attı ve "Peki, bana haber var ama tamam mı?" dedi. Ben de başımla onaylayarak dışarı çıktım.
...
Yürürken Olivia'nın uyuşturucu bırakma durumunu düşündüm. Başından geçen tüm bunlara, ve şu merete ne kadar bağımlı olmasına rağmen nasıl oldu da bırakabildi acaba? Bu biraz korkutmuştu beni.
Ama ona gerçekten üzülüyordum. Düşünün, siz olsanız ne yapardınız? Marty onun en değer verdiği insan gibi bir şeydi herhalde. O ağaç evde yaşamaya nasıl devam edebilirdi? Tüm o anılarıyla birlikte...
Sonra birden aklıma konuyla alakasız bir şey geldi. Olivia ilk tanıştığımız zamanlarda bana "Sana ulaşmak için bir bahaneydi bu." demişti. Hani şu kitap olayı, hatırladınız mı? Şimdi düşünüyorum da...
Bir dakika! Olivia Stewart? Aman tanrım, olamaz...
"Hadi be..." dedim ve yolun ortasında durakladım öyle.
Olayı anlatayım size. Öncelikle o andaymış gibi anlatmayı tercih ederim, gelin o ana doğru biz zaman atlaması yapalım.
...
8 yaşlarımdayken en sevdiğim Rock gruplarından birinin konserine gitmiştim. Harika bir konserdi. (Bu arada grubun adı Red Hot Chili Peppers.) Konserin bitişinde grup tişörtlere veya albümlere falan imza atıyordu. Ben de tişörtümü imzalatmak için sıraya girmiştim. Üç sıra önümde bir kız vardı. En son onun tişörtüne imza attıklarında önümde 2, arkamda da 20'den fazla kişi vardı. Olivia'nın da tişörtünü imzaladıklarından sonra sıradakilere seslenip "Kendim, Anthony olarak ve grubum adına sizden özür diliyoruz." dedi. "Ancak bu kadarı yeterli. Lütfen evlerinize geri dönün."
Herkes "Aa hadi ama, yapılır mı bu?" diye surat astı. Grubun gitarsti John ayağa kalkıp "Sizleri başka bir konserde daha göreceğiz. Harika bir konserdi millet! Sizleri seviyoruz!" dedi.
Herkes asık suratlarıyla dağılırken ben köşeye çekilmiş ağlıyordum. Bir süre sonra yanıma Olivia'nın geldiğini gördüm. Ona bakıp göz yaşlarımı silerken "Çok şanslısın." dedim.
Gülümseyerek elini uzattı ve beni ayağa kaldırdı. "Harika konserdi." dedi. Cevap veremedim. Sonra da elimde tuttuğum tişörte bir göz gezdirip "Senin tişörtün çok daha iyiymiş." dedi.
"Ne olacak yani, bir imza bile alamadım." dedim titreyen ses tonumla. O da gülümsedi ve elindeki tişörte baktı. Ardından bana bakarak "Değiştirmek ister misin?" dedi.
Gözlerim parlayarak "Neyi... Tişörtleri mi?" diye sordum.
"Evet." dedi o da gülerek.
"Ciddi misin sen?" diye bağırdım. Sonrasında da bana tişörtünü uzattı. Tişörtü alarak gözlerimi açarak baktım "Aman tanrım..." dedim ve Olivia'ya (hiç tanımadığım o kıza) sarıldım.
"Tamam sakin ol." dedi gülerek.
Geri çekilip "Gerçekten teşekkür ederim." dedim ve göz yaşlarımı sildim.
"Amma da ağlak şeymişsin sen." dedi gülerek. Ardından elini uzattı. "Ben Olivia. Olivia Stewart."
Ben de uzattığı eli sıkarak "Ben de Peter, Peter Rogers." dedim ve gülümsedim.
Kısa bir süre konuştuk. Ardından annesi "Olivia!" diye bağırdı. O da annesine dönüp "Geliyorum!" diye karşılık verdi. Ardından bana döndü ve "Bir gün tekrar görüşeceğiz, Peter Rogers." dedi ve göz kırptı.
...
O olabilir miydi acaba? Bilirsiniz insanın 8 yaşındaki haliyle 16 yaşındaki hali çok farklıdır. Onun o anki yüzünü hatırlayamıyorum mesela. Ama yine de... Bunu sormalıydım. Belki de bana "Yeni mi fark ettin?" diye soracaktı.
Ama niye bunu bir sır gibi saklasın ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Genç KurguTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...