Biliyorum ki "Sınır muhafızı" hikayemi okuyan neredeyse kimse yok. Ama yine de yayınlamaya devam ediyorum. Toplamda 34 bölüm yazdım ona. Ve yeni bir hikaye yayınlama düzeni belirledim. Bir gün Dreamer ile Sınır muhafızı hikayelerine bölüm koyacağım, ondan sonraki gün de Prygton ile Sınır muhafızı'na bir bölüm koyacağım. İskeletler Diyarı da neredeyse kimse tarafından okunmuyor. Ve elimde hazır bölüm yok. Bu yüzden ona da yazdığım zamanlar bölüm koymayı düşünüyorum. Teşekkürler. ^^
...
Doktor babamın birkaç saat daha gözlem altında durması gerektiğini söyledi. Saat 9'a kadar babamın bedeninde yanlış giden bir şey olmamıştı. 9'da da hastaneden çıkışımızı yaptık. Annemin bana anlatmadığı bir şey vardı ama. Taksiyle eve dönerken anlattı.
Anlattığına göre iki sene öncesine kadar babam ufak bir kalp krizi geçirmiş. Tamam belki bu benim endişelenmeme sebep olurdu ama benden neden sakladılar ki bunca zamandır? Her neyse, kendini aşırı yorduğu içinmiş. Doktor öyle dedi yani. Bir de annem onun düzensiz beslenmesine izin vermeyecekmiş. Sanki evin çocuğu o gibiydi. Hadi ama, ben de o kadar abur cubur yiyorum. Şuana dek hiç kalbim sıkışmadı. Ama tabi... Bu hiç olmayacağı anlamına gelmezdi.
Her neyse işte, her şey yolundaydı yani. Aklım hala şu uyuşturucu şebekesindeydi yine de. Marty'yi gerçekten onlar mı zehirledi? En çok da nasıl yaptıklarını merak ediyorum. Hopkins intikamdan bahsetmişti, ama sadece bir kez bahsetti ve sonra hiç konusunu açmadı. Sonra da karavanın eski sahibi gelip yardım teklifi yaptı, karşılığında karavanı istedi. O şebekeyi sadece o çökertebilirmiş falan... Sonra da Tom denen şu adam geldi. Cidden garip şeyler oluyordu.
Aklıma Olivia geldi. Telefonumu açıp onu aramayı düşündüm. Ama yanımda annem varken bu pek akıllıca olmazdı. O yüzden mesaj attım.
"Oli, iyisindir umarım. Nerelerdesin?"
Eve girdiğimizde annem babamı yatağına yatırdı ve iş yerini arayıp izin alacağını söyledi. Ben de öylece kanepeye oturup mesaj bekledim.
"Büyük babamın yanındayım."
Büyük babası mı vardı bir de, bana neden bahsetmedi ki bundan? Ayrıca Tom neredeydi? Köpek ve şu karavanın eski sahibi?
Hepsini sordum. İki dakika sonra bir adres mesajı attı. Buraya çok da uzak değildi. Oraları biliyordum. Ama ne demek istiyordu, büyük babasının adresini verip gelmemi mi söylüyordu? Ben de sadece soru işareti yolladım.
"Verdiğim adrese gel." dedi. Ayağa kalkıp anneme seslendim. Olanları anlatıp dışarı çıktım. Ama sonra silahımı yanıma almam gerektiğini hatırladım. Bu kadar belanın içinde, silahsız gidemezdim değil mi?
İçeri tekrar girip silahı aldım ve dışarı çıktım. Yürüyerek verdiği adrese gittim. Kapının önünde derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Ama garip olan şey, zil yoktu. Hangi evde kapı zili olmaz ki?
Kapıyı 70'li yaşlarda, kızılderili kabilesinin oturan boğası imajına bürünmüş bir adam açtı. Saçları örgülü, iki yandan sarkıyordu. Bir an için Olivia'nın şu kızılderili takıntısı geldi aklıma. Acaba... Yok artık. Paranoyaklaşmaya başlıyordum herhalde.
"Peter mı geldi?" diye ses duydum içerden.
Yaşlı adam "Kimsin?" diye sordu.
"Olivia'nın arkadaşıyım, beni davet etti." dedim ben de.
"Ama ben seni davet ettiğimi hatırlamıyorum. Burası benim evim." dedi ve kapıyı yüzüme çarptı. Refleksle gözlerimi kapamama sebep oldu. Garip bir adamdı. Birkaç saniye öylece olduğum yerde durdum. 20 saniye kadar sonra adam tekrar açtı kapıyı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Novela JuvenilTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...