Bölüm 48 : Nedir bu intikam merakı?

835 46 22
                                    

O akşam 9 civarı Olivia bizim evden ayrılıp ağaç eve döndü. Ben evde yere bakıp düşünüyordum. Olanları, yapmam gerekenleri, tüm bu olaya nasıl odaklanacağımızı... Aslında Olivia'nın durumu daha da kötüydü. Uyuşturucu kullanmaya devam edecekti. Bu yüzden düşündüm, onu kontrol atlına almalı mıydım? Hayır bu onu daha da sinirli yapardı.

Saat 10 civarı babam geldi eve. Benim asık suratımı görünce anneme sordu. Annem de tüm bu olanları ona anlatmamayı tercih etti, çünkü babam annem kadar soğukkanlı değildi. Bu yüzden bir şeyler uydurdu.

"Birlikte günlerce uğraşıyorlar, sabahlıyorlar, o kadar proje yapıyorlar, üçüncü oluyorlar..." dedi annem de sinirliymiş gibi görünerek. "Daha ne olsun? Bir de başta isteksizdi. Bay Hopkins onunla gurur duyduğunu söylemişti. Tam bir hayal kırıklığı..."

Babam tam yanıma oturup beni teselli etmeye başlamıştı ki "Sağol baba, uyursam geçer herhalde." dedim, sonra anneme bakıp göz işaretiyle 'odama gel' der gibi bir şeyler söyledim. O da başıyla onayladı. Odama gittim, annem de beş dakikaya kadar geldi. 

"Evet tatlım?" dedi kapıyı kapatarak.

"Bu hafta okula gideceğimi sanamıyorum, izini sen alırsın değil mi?" diye sordum.

"Şu olaylar için mi?" dedi 

"Hem o hem de kafamı toplamam için." diye cevap verdim.

"Tamam ben izin alırım." dedi ve odamdan çıktı.

Böylece yatağıma uzanıp tavanı izlemeye koyuldum. Gözlerim yavaşça kapanırken aklıma Marty'nin bana sarılışı, bana "ufaklık" deyişi geldi. Birkaç damla gözyaşı aktı. Dizlerimi karnıma doğru çekip ağlamamaya çalıştım. Sonra bir mesaj sesiyle irkildim. Telefonumu alıp ekranına baktım. Mesaj Hopkins'tendi.

"Peter, ihbar olayını falan hallettim. Kafanıza takmanız gereken bir şey yok. Eğer bu konu hakkında konuşmak istersen telefondan ulaşabilirsin bana her zaman. Okulda da bulabilirsin biliyorsun. Her neyse, tekrardan başınız sağolsun çocuklar."

Telefonu yerine koyup uyumaya çalıştım. Zor olmadı. Rüyamda sanırım birine silah doğrultuyordum. Bu kişi Marty'ye aşırı benziyordu. Küçük çocuk ağlayıp "Beni sen öldürdün!" diye bağırıyordu. Ben de "Elimde olan bir şey değil!" diyerek tetiği çekiyordum. 

Gözlerimi açtığımda kanepede uyandığımı fark ettim. Birden yerimden doğrulup "Ne oluyor ya?" dedim kendi kendime. Saat sabahın 6'sıydı. Annem mutfakta sigara içiyordu. Anneme bir 'Neler oluyor!?' bakışı attım. 

"Kitap haklıymış." dedi bana bakıp hafif bir gülümseme atarken. 

"Ne?" dedim uykulu uykulu bakmaya devam ederken.

Kitaptan bir alıntı yaptığını belli bir ses tonuyla "Çocukluk travması yaşayanların uyurgezerliği neredeyse her gece yaşanabilir, genelde uyurgezerlik hastalığı çocuklukta yaşanan ağır bir olaydan kaynaklanır. Ama bu hastalığa sahip olmayan, yani çocukluk travması yaşamamış herhangi bir insanın çok nadir zamanlarda uyurgezerlik yaşaması (örneğin senede birkaç kez) olasıdır. Bu, o insanın zor zamanlardan geçtiği dönemlere denk gelir. Özellikle de baskıda hissediyorsa." dedi.

"Bir dakika..." dedim ayağa kalkarak. "Ben yatağımdan buraya kendim mi geldim?" 

"Yok bebeğim işim gücüm yok seni ben taşıdım buraya." dedi dalga geçer bir ifadeyle. Ardından sigarasını söndürüp "Odandan çıktığında ağlıyordun galiba." diye devam etti. "Sanırım 'Bunu ben yapmadım, ben değildim!' tarzı şeyler sayıklıyordun. Sonra tek elini kaldırıp silah şekline soktun ve tetiği çeker gibi yaptın. Ağlamaya birkaç saniye daha devam ettim ve gözlerini bile açmadan kanepeye yattın."

Hayalperest (Dreamer) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin