"Peter Rogers." sözüyle irkilip ayağa kalktım.
Ailenin ölü bedenlerini gördüğümde 911'i aramıştım. Olivia şok geçirecekti, ancak onu sakinleştirmeye vaktim yoktu. Kız mahkeme salonuna gelene kadar ağladı neredeyse. Her şey üst üste gelmişti...
"Evet efendim." dedim ve hakime baktım.
"Bana olayı tekrardan anlatabilir misin evlat?" diye sordu. Bu sefer başka bir hakime denk gelmiştik.
"Peki." dedim ve birkaç saniyelik düşünceden sonra devam ettim. "Olivia ile birlikte ağaç evde film izliyorduk. Film bittiğinde dışarı çıktık ve burnumuza garip bir çürük kokusu geldi. Kokunun evden geldiğini tespit ettiğimizde her şeyin yolunda olup olmadığını anlamak için kapıyı çalacaktık. Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra kapının açık olduğunu fark edip içeri girdik. Sonra da cesetleri gördük."
"Hangi filmi izliyordunuz?" diye sordu hakim saçma detaylar üzerinde durarak.
"Bu... Gerçekten önemli mi?" diye soruyla karşılık verdim.
"Evet, her detay önemli." dedi sert bir tavırla.
"Yüzüklerin efendisi'ni izliyorduk." diye yanıtladım.
"Pekala." dedi ve önündeki kağıtlara göz attı. "Şimdi Olivia Stewart ayağa kalksın. Birkaç sorum olacak sana. Bu aileyle ilişkin nedir? Neden onların ağaç evlerinde kalıyordun?"
"En başından tüm ayrıntısına kadar anlatmak isterim." diye araya girdim.
"Sana değil ona sordum." dedi hakim bana yeniden sert bir bakış atarak.
"O pek anlatacak durumda değil, yardımcı olmaya çalışıyorum." dedim ve devam ettim. "Olivia'nın banka hesabında ailesinden ona miras kalan bir milyon dolara yakın bir para var. Annesi ona 'bunu iyilik yapmak için kullan' demiş. Bu yüzden de bu aileye yardım etmek için onların ağaç evini kiralayarak onlara yüklü miktarda bir para ödüyordu."
"Ne için yardım?" diye sordu yanıt bekleyen bir ifadeyle.
"Dediğim gibi, yardım ediyor-DU." dedim. "Bu ailenin Marty adında kanserli bir çocuğu vardı. Ve birkaç gün önce çocuk hayatını kaybetti. Çocuklarının kanser tedavisini karşılamak için böyle bir şey yapıyordu o."
"Bu doğru mu, Olivia?" diye sordu tekrardan ismini doğrulamak için kağıda bakma ihtiyacı duyan hakim. Olivia ise sadece başıyla onaylayabildi.
"Ailenin intihar sebebini de buradan çıkabilirsiniz efendim." dedim araya girerek.
"Sen tam olarak onun nesi oluyorsun?" diye sordu yeniden.
"Beni onunla Olivia tanıştırdı." diye yanıt verdim. "Biz... Onun abi ve ablası gibi bir şeydik. Şuan çok soğukkanlı gibi durduğuma bakmayın. Onun ölümü benim içimi parçalıyor. Bu kanser denen kahrolası illetin bu kadar küçük birini bulması adaletsizlik!"
"Mahkemede lanet okuma, biraz saygılı ol." dedi sert bir ifadeyle. Bu hakime öncekinden daha sinir olmaya başlamıştım.
"Özür diler..." derken kapıdan giren biri sözümü kesti.
"Durun!" diye bağırıyordu adam. Bu Hopkins'ti, elinde kağıtlar vardı. Arkasından başka bir adam daha geldi. "Sayın hakim, biliyorum çağrılmadığım bir mahkeme salonuna girmem yasalara aykırı. Ancak..."
Onun da sözü hakimin sert ses tonuyla kesildi. "Kesinlikle öyle! Sen kimsin? Alın götürün şu utanmaz adamı!"
Hopkins onu tutan korumaya direnirken konuşmaya devam etti. "Ama söyleyeceklerim gerçekten çok önemli sayın hakim, beni dinlemez zorundasınız!"
Hakimin merakı üstün geldi. Korumaya eliyle işaret yapıp adamı bırakmasını söyledi. Ardından Hopkins elindeki kağıtları hakime vererek "Şu sonuçlara bir bakın efendim." dedi. "Bu Marty'nin üzerinde yapılan ikinci otopsi sonucu. Aslında ilki demeliyiz. Çünkü çocuk kanser sahibi olduğu için kayıtlara kanserden öldü diye geçti. Ancak şu sonuçlara bir göz atarsanız o küçük çocuğun kanserden ölmediğini görürsünüz. Arkamdaki adam bu sonuçları çıkartan adam. Kendisi morgta çalışan birisi. İsterseniz size kartını göstersin. Bakın, sonuçlarda bulunan şey ne... Zehir! Çocuk zehirlenmiş!"
"Neler oluyor böyle?" diye kükredi hakim şaşkınlıktan ağzı açık kalırken. "Ne demeye çalışıyorsun, bu bahsi geçen çocuk zehirlendi mi yani?"
Arkadaki adam araya girerek "Bay Hopkins'in şüphesi üzerine çocuğun üzerinde bir kez daha otopsi çalışması yaptım." dedi. "Ve dediği de doğru çıktı. Beni buraya şahidi olarak çağırdı, önemliymiş öyle dedi."
"Ne şüphesi, bir dakika bu çocuğu kim zehirledi diyorsunuz şimdi?" diye sordu hakim.
Bu sefer Hopkins cevapladı bu soruyu. "Olayı baştan anlatayım size." dedi. "Daha önceki mahkeme kayıtlarına bakarsanız bu iki genç arkadaşın daha önce mahkemeye çıktığını görürsünüz."
Araya girerek "Sen onların nesi oluyors..." derken Hopkins büyük bir cesaretle hakimin sözünü kesti.
"Ben Peter'ın felsefe öğretmeniyim, orası önemli değil." dedi. "Neyse işte bu çocuklar, daha doğrusu Olivia bir karavan satın almıştı. Ve aldıkları karavan çalıntı çıktı. Karavanı çalıp bunlara satan adam ise bir uyuşturucu taciriydi. Sonra, Olivia-Peter sizden çok özür diliyorum ama bunları mahkemeyle paylaşmak zorundayım, ikisi de bir tehdit araması aldı. Biri bunları arayıp 'sizin için geliyoruz' tarzı şeyler söyledi. Ancak bu çocuklar daha önce mahkemeye çıkmıştı ve bundan hemen sonra öldürülürse büyük şüphe çekerdi değil mi? bu yüzden de onları öldüremeyeceklerini biliyorlardı. Böylece onların değer verdiği bir insanı öldürmek istediler. Bu durumda intikamın alasını almış oldular. Şuan onlar güvende mi? Belki intikam onları tatmin ettiyse evet. Ama yüce adaletin temsilcisi olarak, tüm bunları bilmek hakkınızdı diye düşündüm. Eğer sahte falan olduğundan şüpheleniyorsanız devlet adına çalışan herhangi bir otopsiste, ya da otopsi adamı işte her neyse birine kontrol ettirin."
"İşler gittikçe garipleşmeye başlıyor..." dedi ve iç geçirdi hakim.
En azından öldürdüğümüz adamları anlatmadı diye rahatlamıştım. Yine de yaptığı şey güzeldi.
![](https://img.wattpad.com/cover/13204273-288-k658338.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayalperest (Dreamer)
Roman pour AdolescentsTüm insanlar hayalperesttir. Tabi sadece çocukken. Çocukken herkes süper kahraman olmak ister, değil mi? Sonra bazıları astronot veya bilim adamı gibi hayallere kapılırlar. Sonrasında ise büyüdükçe bu hayaller avukatlık, mühendislik gibi basit hayal...