Bölüm On: İn aşağı küçük koala!

7.6K 498 84
                                    

Gelen bir yorum üzerine bu bölüm diğerlerine göre biraz daha uzun. Ben yazarken çok eğlendim, umarım siz de seversiniz. Önümüzdeki bölüm olaylar tamamen başlıyor ama bu da onun altyapısı diyebiliriz :D Artık bölümleri daha uzun tutmaya çalışacağım. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin ve multiyi dinleyin, iyi okumalar ;)

I'm a sinner
And I don't feel ashamed.

Penceremle ağaç dalı arasındaki mesafeyi hesapladım. Ağaç dalı çok kalın bir şeye benzemiyordu ve öğlen yağan yağmur yüzünden nemliydi.

İyi haber: Ağacı atlatabilirsem partiye gidecektim.

Kötü haber: Ayağım kayarsa ölecektim.

Çok kötü haber: Ayağım kayarsa bakire ölecektim.

Aşağıda Matt, siyah arabasının kaportasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturmuştu ve keyiften dört köşeydi. Ayağımı korkakça dala uzatıp geri çekmemi yüzünde geniş bir sırıtmayla izliyordu.

"Sabaha kadar bekleyemeyiz, Malefiz." Gözleri ay ışığını yakalayarak parladı. "Atla gitsin. En fazla ölürsün. Dünya bir şey kaybetmez."

Kısık sesle seslendim. "Siktir git."

Başını omzuna yatırdı. "Çok kabasın ve ben üzüntüden ağlamak üzereyim. Korna çalmamı ister misin?" Kaşlarını aşağı yukarı oynattı.

"Hayır!" diye tısladım. "Hele bir çal..."

Oturduğu yerden doğrulup sürücü koltuğunun kapısını açtı. Eli yavaşça, korkumdan zevk alarak kornaya uzanırken gerginlikle yutkundum. Kornaya dokunduğunu gördüm.

Ve atladım.

Ellerim ağaca değdiği anda ona hayatım pahasına sarıldım ve ağaca yapıştım. Matt hoşnutsuz bir ses çıkardı.

"İn aşağı küçük koala!"

"Matt..." Zemine olan uzaklığıma bakınca midem bulandı. "Sanırım öleceğim. Ve öbür dünyaya pişman olarak gitmek istemiyorum. Bugüne kadar sana ettiğim bir sürü hakaret var ya..."

"Evet?"

"Hepsinin on katı sana girsin. Pislik herifin tekisin."

Gözlerini devirip kornaya bastı.

Bir küfür mırıldanarak aşağı süründüm ve ağaç dalından sallanıp kendimi yere bıraktım. Düşerken rüzgar tenimi yalayıp geçti. Ayaklarımın yere değdiğini hissedince sımsıkı yumduğum gözlerimi açıp etrafıma bakındım.

"Vay be..." Ellerimi ve diğer uzuvlarımı kontrol ettim. "Hayattayım."

Matt, "Maalesef," diye mırıldanıp sürücü koltuğuna oturdu ve kapısını kapattı. Ben de yolcu koltuğuna geçtim ve yola çıktık.

Arabanın havası Matt'in parfümüyle doluydu ve her nefeste ciğerlerime çekiyordum. Çok çekici bir kokuydu, ne yalan söyleyeyim. İçimden Matt'i tercihi yüzünden tebrik ettim. Onun bile arada sırada iyi kararlar alması şaşırtıcıydı.

Gözleri tamamen yola odaklanmış, trafiğin ışıkları harelerinden yansırken üstünü inceledim. Siyah ve -her zamanki gibi- dar tişörtü vücudunu sarmıştı. Altında ise sıradan bir kot vardı. Benim yeşil bluzumu, siyah şortumu ve belime bağladığım oduncu gömleğimi düşününce bir parti için son derece sıradan giyinmişti.

Sessizlik canımı sıkıyordu. Aklım dün akşamki tuhaf olaya gidip duruyordu. Ben de kafamı dağıtmak için bir konu açmaya karar verdim.

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin