Bölüm Yirmi İki: Hiç olmamış gibi yapacağız.

7.2K 471 38
                                    

Geçen bölüm güzel yerde bırakmıştım, işte devamı :D Kısa bir bölüm ama devamını yazıyorum. Gidişat hakkında ne düşünüyorsunuz?

Oy ve yorumlarınızla beni şımartabilirsiniz :D

İyi okumalar!

Gloria, no one said enough is enough.

Doğru olanın ne olduğunu biliyordum. Bedenim bir heyecan okyanusuna fırlatılmış gibi hissetsem de, başım bu heyecanın etkisiyle dönse ve kapalı gözlerimin arkasında havai fişekler patlasa da, Matt'i öpmemem gerektiğini biliyordum.

Ancak doğru olanın ne olduğunu bilmek, onu uygulamamı sağlamıyordu.

Parti gecesinde gözlerimiz kapalıyken oynadığımız oyunda olduğu gibi öpmüyordu beni. O yirmi saniyenin her anını çok berrak şekilde hatırlıyordum. Başta dudakları temkinli, kontrol eder gibiydi. Sonra bariyerler kalkmış ve kontrol uçup gitmişti. Bu sefer öyle değildi.

Dudakları ilk saniyeden itibaren kontrolsüz, sanki yitip tükenecek bir şeye tutunmaya çalışır gibi telaşlıydı. Talep, istek, telaş... Aynı zamanda asabiyet. Kavganın sebep olduğu birikmiş öfkeyi birbirimizden çıkarıyorduk.

Öpücük aklımı başımdan almıştı.

Kapalı gözlerimin ardındaki dünya silinir ve geriye yalnızca Matt, onun nane ve hafif alkol gibi tadı, güzel kokusu ve dokunuşu kalırken dudaklarımız aceleci bir uyum yakalamıştı.

Vücudu beni arabaya doğru itti. Kalçamın soğuk metale yaslandığını hissettim. Sonra elleri kalçamın altına inip beni kaldırdı ve kaportaya oturttu. Matt bacaklarımın arasındaki boşluğa yerleşti. Nefesi ve kalp atışları hızlanmış, ellerimin altındaki teni ısınmıştı.

Ellerinin biri kalçamda ve belimde oyalanmaya devam ederken diğer eli boynumla yanağımın ortasını, çene çizgimi kavradı. Başını yana eğerek öpücüğü derinleştirdi. Ellerim kollarından yukarı tırmanıp başını buldu. İçimdeki duygu yoğunluğuyla ellerimi ipeksi saçlarının arasından geçirerek iyice dağıttım ve ensesindeki saçları çekiştirdim. İkimiz de inledik.

Çok güzel kokuyordu. Çok güzel öpüşüyordu. Tadı bana cenneti andırıyordu. Ona dokunmak çok güzeldi.

Zihnimde bir alarm ötüyordu. Yanlış, diyordu. Yanlış, yanlış, çok yanlış.

Nihayet nefessiz kalıp geri çekildiğimizde alnını alnıma yasladı ve birbirimize aynı şaşkınlıkla baktık. Bu öpücüğü ikimiz de beklemiyorduk belli ki.

İkimiz de nefes nefeseydik. Elimi yanağına yerleştirip koyulaşmış gözlerine, genişlemiş göz bebeklerine baktım. Ilık gecenin içinde, yetersiz ışığın altında kıpkırmızı olmuş dudakları ve karanlığı aydınlatan gözleriyle o kadar güzel görünüyordu ki bu güzellik beni korkuttu.

Dipsiz bir uçuruma bakıyormuşum gibi hissettim. Ve düşmekten çok korktum.

Yoğun bakışları tekrar dudaklarıma kaydı. Bana doğru eğilirken yüzünde duran elimi göğsüne indirerek onu durdurdum.

Gözlerimi kapattım. Güçsüz sesimle, "Yapamayız," diye mırıldandığımda sözcükler ağzımdan zorlukla döküldü. İrademi sonuna kadar kullanıyordum.

Gözlerimi açtığımda Matt bana yine şaşkınlıkla bakıyordu ama bu sefer sebebi farklıydı. Gözlerinde hayal kırıklığı da gördüğüme yemin edebilirdim.

"Anlık bir hataydı," diye devam ettim.

Bunu daha çok kendime hatırlatmaya çalışıyordum.

"Unutacağız. Hiç olmamış gibi yapacağız."

Ellerimin altındaki bedeni kaskatı kesildi.

Yüzündeki tüm ifadeler, hayal kırıklığı da dahil olmak üzere, uçup giderek yerlerini buz gibi bir boşluğa bıraktılar. Matt elektrik çarpmış gibi hızla benden uzaklaştı.

Ve işte böylece Matt Allen, kalkanlarını yine kaldırmıştı.

Gözleri yüzümde dolaştı. Kafa karışıklığımı, ikilemimi okuyabiliyor muydu acaba? O böyle bomboş bakarken ben yüzünde hiçbir ifade yakalayamıyordum çünkü.

"Hataydı," diye tekrarladı kaskatı bir sesle.

Bakışları bende değil zemindeydi. Bir elini az önce benim dağıttığım saçlarından geçirdi. İçimde bir yere bir sızının saplandığını hissettim ama sebebini bilmiyordum. Ya da bilmemeyi tercih ediyordum.

Başka bir şey söylemeden ve yüzüme hiç bakmadan arabanın sürücü koltuğuna yerleşti. Ben de oturduğum yerden kalkıp kapıya gittim. Matt'in yanına oturduğumda tek laf etmeden, gözlerini önünden ayırmadan arabayı çalıştırdı.

Böylece havadaki elle tutulur gerilim, içimdeki huzursuzluk ve arka koltukta sızmış Sophia ile yola çıktık.

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin