⋆I might hate myself tomorrow
But I'm on my way tonight.⋆On yedi senelik hayatımda hiç bu kadar batırdığımı hatırlamıyordum.
Odadan ayrılmadan önce beş saniyede durum değerlendirmesi yaptım.
Gerçek 1- Matt'le öpüşmüştüm.
Gerçek 2- Matt de bunun farkındaydı.
Gerçek 3- İntihar etmeli veya suç işlemeliydim. (Mezarda da, hapishanede de bir daha Matt'in yüzüne bakmak zorunda kalmazdım.)
Gerçek 4- Eve dönmek için hala Matt'e ihtiyacım vardı. (Ya da James'ten beni bırakmasını rica ederdim, ama ona evden kaçtığımı ve bu yüzden beni bırakınca eve girmemi beklememesini çünkü kendi evime hırsız gibi pencereden gireceğimi açıklamam gerekirdi. James'in hala ortalarda gözükmediğinden bahsetmiyorum bile.)
Kısacası, sıçmıştım. Kendi kuyruğunu yiyen yılan durumundaydım. Evren bana kendi köşeme çekilip ölmeyi beklememi emrediyordu.
Beynim tüm bu düşüncelerle çalkalanırken bir karar vermeliydim. Ya James'i bulacaktım, ya da Matt'i.
Merdivenleri hızla indim. Ne yapacağımla ilgili hala bir fikrim yoktu. Kanepedeki birbirlerinin suratını vakumlamaya devam eden çift ve dans etmekten hala sıkılmamış insanların arasında çevreme bakındım. Bir el omzuma dokundu.
Elinde renk renk bardaklar dolu bir tepsi taşıyan sevimli bir çocuk gülümseyerek tepsiyi bana uzattı. Matt'in sözleri zihnimde yankılandı. İçki yok.
Bu gece daha fazla batabileceğimi sanmıyordum.
Önce birini denedim, tadının hiç de fena olmadığını fark edince tepsinin yarısını silip süpürdüm. Çocuk yeterince çarpıldığıma karar vermiş olacak ki gülümsemeye devam ederek uzaklaştı. Ve insanların neden partilediklerini anladım.
Evden mi kaçmıştım? Aman canım, boşver.
Matt'i mi öpmüştüm? Arada olurdu böyle şeyler.
James'i bulamıyor muydum? James kimdi yahu?
Ne kadar zamandır dans ettiğimi bilmiyordum. Bu vücudumu yapıştırdığım çocuğun kim olduğuna dair bir fikrim de yoktu. Tek bildiğim şey renklerin çok parlak olduğu ve çok eğlendiğimdi.
Dans ettiğim çocuk kulağıma eğilip bir şeyler söyledi. Anlamadım ama sormaya zamanım da olmadı. Çünkü güçlü bir çift el kollarımı kavradı ve beni çocuktan ayırdı. Çocuk itiraz edecek gibi olduysa da Matt'in öfkeli yüzüyle karşılaşınca geriledi. Kıkırdadım.
Matt dönüp yüzümü inceledi. Ne bulduğunu bilmiyordum ama kaşlarını çatarak beni mutfağa sürüklerken gerçekten öfkeliydi.
"Beş dakika yalnız bırakmaya gelmiyorsun!" diye gürledi beni oturttuğunda. "Arkamı bir dönüyorum ki sarhoşsun ve elin heriflerine sürtünüyorsun!"
"Matthew," dedim ciddiyetle. "Gözlerin lens mi? Bak doğruyu söyle, sırrın benimle mezara gidecek."
Ellerini saçlarına geçirip tavana baktı. Tavandaki bu kadar ilginç olan şeyin ne olduğunu görmek için ben de baktım ama düz beyazdı işte.
"O sik kafalı James nerede?"
Güldüm. "Adını öğrenmişsin! Nihayet! O kadar da salak olmadığını biliyordum!"
![](https://img.wattpad.com/cover/155614094-288-k837458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta
Fiksi Remaja⭐️ Wattys 2019 "Genç Yetişkin" kategorisi kazananı! ⭐️ • "Çünkü bazı hataları unutamıyorum." Mırıltısı tenimi yalayıp geçerken tüylerim ürperdi. "Hiç olmamış gibi yapamıyorum." • Matt yakışıklıydı, zengindi, okulun beyzbol takım kaptanıydı ve popüle...