Bölüm On Dokuz: Kızı nasıl bulacağız?

7K 473 22
                                    

YAZAR ÇILDIRDI :D

Üç günde dört bölüm! E yani alkış kızıma :D

Saat gece üçe geliyor, multi koymaya gücüm yok valla. Umarım bölümü beğenirsiniz. Ama asıl olayları sonraki bölümlere sakladım :P

İyi okumalar!


"Matt," diye sesim çıktığı kadar bağırdım duyabilsin diye. Müzik o kadar yüksek sesliydi ki konuşurken çenem titriyordu. "Kızı nasıl bulacağız?"

Gözlerini kısıp ortalığı taradı. Bir şey söylemeden bileğimi tutarak beni dans pistine çekti.

Metrekareye sekiz sarhoşun düştüğü pistte, spot ışıkları tenimizi hızla yalayıp geçerken ilerlemeye başladık. Matt önde ben arkadaydım ve bileğimi bırakmamıştı.

Gece kulübünün duvarları ağırlıklı olarak siyaha boyalıydı. Localar üst kattaki balkondaydı ve kırmızı perdelerle dışarıdan izole edilmişlerdi.

Terli insanlara sürtüne sürtüne ilerlerken birkaç kız Matt'in kolunu ve omzunu tuttu ama Matt silkinerek onlardan kurtuldu.

Pistin tam ortasına gelmişken boştaki bileğim bir el tarafından yakalandı. Kurtulmak için kolumu silkeledim ama tutuşu rahatça kurtulamayacağım kadar sertti. Tenimi fazlasıyla sıkan elin sahibini görmek için başımı arkama çevirdim. Esmer, kıvırcık saçlı bir çocukla göz göze geldim.

Çocuk hiç de beni bırakmaya niyeti varmış gibi durmuyordu. Bana sarhoş sarhoş sırıttı. O sırada beni bir bileğimden Matt, öbüründen esmer çocuk çekiştirdiği için kollarım tamamen açık halde ortada kalakaldım.

Matt ilerleyemediğimizi fark edince kaşları çatılmış halde bana döndü. Gözleri omzumdan başlayıp yukarı kaldırdığım koluma, oradan da bir el tarafından sarılmış bileğime yöneldi. Kıvırcık saçlı sarhoş çocuğun beni tuttuğunu gördüğünde kaşlarının arasındaki çukur derinleşti. Dudakları gerildi ve aniden gözlerine çelik gibi sert bir öfke yerleşti.

Aramızdaki mesafeyi kapatıp çocukla benim arama girdi. Onu göğsünden öyle bir itti ki çocuk çelimsiz biri olsaydı bowling labutu gibi devrilip pistte domino etkisi yaratırdı. Neyse ki öyle bir şey olmadı ancak çocuk Matt'in uyguladığı kontrolsüz kuvvet sonucu geriye doğru sendeledi ve bileğimi bıraktı.

Hemen yola devam edeceğimizi düşündüm. Öyle olmadı.

Matt'in sırtı bana dönüktü ve dar tişörtü sayesinde omuzlarının gergin, kaslarının kasılmış olduğunu görebiliyordum. Çocuğa, müzikten ötürü duyamadığım bir şeyler söyledi.

Olay büyümesin diye uzanıp onu kolundan yakaladım. Çıplak teninin altında kasılan kaslarını hissettim. Başını çevirip omzunun üzerinden bana bakınca kaya gibi sert bakan gözleri biraz yumuşadı.

Başımı gidelim anlamında hedefimize, pistin öteki ucuna doğru salladım. Başını tekrar sarhoş esmere çevirince beni görmezden gelip kavgayı büyütmesinden korktum.

Neyse ki afallamış çocuğa son bir bakış attı ve bileğimi tekrar kavrayarak -bu sefer öncekinden daha sıkıydı- pistin ucuna yürüdü.

Görüşümü tamamen kapatan kalabalıktan sıyrıldığımızda, bahsettiği barın yaklaşık on metre ileride olduğunu görüp sevindim. Daha fazla insana sürtünmek zorunda kalmayacaktık.

Matt kulağıma eğilip bağırdı. "Ben locaya çıkıp bekleyeceğim. Ne yaparsan yap ama onu eve gitmeye ikna et."

Başımı salladım. "Hangisi?"

"Kırmızı elbiseli olan," dedi çenesiyle ortalardaki bir bar taburesine oturmuş, saçı sarıya boyalı kızı göstererek. Dirseklerini bar tezgahına yaslamıştı ve yüzünü göremiyordum.

"Yarım saatten uzun sürmez," diye bağırdım. İşte karşınızda kalp kırığı tedavisi uzmanı Angelina Burns!

Matt arkasını döndü. Sonra aklına son bir şey gelmiş gibi kulağıma eğildi.

"Herkes çok sarhoş. Erkeklerden uzak dur. İçki içemeyeceğini biliyorsun. Yukarıdan izliyor olacağım."

Gözlerimi devirip onayladım ve o balkondaki localara çıkan merdivene yürüdü, bense bardaki kızın yanındaki tabureye yöneldim.

Pekala. Bunu yapabilirdim. Geceyi kazasız belasız atlatabilmek için içimden dua ettim.

Yüzüme en arkadaş canlısı gülümsememi yerleştirip tabureye oturduğumda kız başını önüne eğip ellerini yüzüne bastırmıştı ve saçlarının yardımıyla yüzünü tamamen kapatmıştı. Direkt lafa girmek istemediğimden barmene sipariş vererek oyalandım.

Tezgaha koyduğum telefonumun ekranı bir mesajla aydınlandı.

Matthew: Sipariş ettiğin şeyin yalnızca meyve suyu olduğunu umuyorum

Mesaja gözlerimi devirip başımı kaldırdım ve locaları taramaya başladım. Ortadakilerden birinin kırmızı perdeleri açıktı ve içeride deri bir koltuğa rahatça yayılmış Matt'le göz göze gelince ona el hareketi çektim.

Tekrar önüme döndüğümde kız yüzünü açmıştı.

Ama keşke açmasaydı, diye düşündüm.

Çünkü karşımda duran makyajı akmış kız Sophia'dan başkası değildi.


*

Sizce Angie meyve suyu mu sipariş etti? :D

Sophia ne ayak ayol?

Hepsi ve daha fazlası sonraki bölümde!

Oy vermeden geçmeyin lütfen :)

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin