Bu haftaki ikinci bölüm. Hedef dört. Bakalım :D Geçiş bölümü gibi oldu ama arkadaşlıklara da değinelim biraz dedim. Beğenmenizi umuyorum :>
Yorumlarınıza baya düştüğümden bahsetmiş miydim?
İyi okumalar! :)
*
Luke ve benim Starbucks'taki vardiyamız biteli birkaç saat oluyordu. İşimi seviyordum, sonuçta hem para kazanıyordum hem de sınırsız kahveye erişimim vardı. Ayrıca kahveme çift kat krema sıkabiliyordum. Bir de Luke ve kremayı ağzına sıkarak beni güldürmesi vardı tabii. Ama derslerden sonra dört saat boyunca kahve yapıp tezgah silmek bazen gerçekten yorucu olabiliyordu. Bugün de o günlerden biriydi.
Clara'nın evinin salonunda Luke, Clara ve ben oturuyorduk. Ben tekli koltuktaydım, kucağımdaki koca cips kasesi Angelina Burns tarafından süratle tüketiliyordu. Şu sıralar iyi bir karar vermemek konusunda son derece kararlıydım. Çatlayana kadar cips yemek kötü kararlarım listesine katılsa da vız gelirdi.
"Hayatımdan nefret ediyorum," dedim ağzıma bir avuç daha acılı Doritos tıkarken.
İkili koltuğa yayılmış abur cubur yiyen Luke ve Clara bakıştılar.
"Ergenliğini çok ağır geçiriyorsun," dedi Clara.
"Belki de seni bir çocuk doktoruna göstermeliyiz. Bilirsin, hormonların biraz fazla salgılanıyor gibi," dedi Luke.
Somurtarak ikisine baktım.
"Hala dalga geçtiğinize inanamıyorum. Çok kötü arkadaşlarsınız. Gerçekten."
Birbirlerine mutsuzca bakıp ağlayacak gibi yüzlerini buruşturdular. Sonra aniden kahkaha atıp beşlik çaktılar.
İnleyerek yüzümü ellerimle kapattım.
"Tamam, tamam," dedi Clara yaşaran gözünü silerken. Gülmemeye çalışıyordu ve ciddileşebilmesi birkaç saniye daha sürdü.
"Angie, bence boka batmışsın," dedi sonunda.
"Bilmediğim bir şey söyle."
"Boka tamamen batmışsın."
"Hey hey, öyle demeyin," diye lafa karıştı Luke. "Nefret ettiğin biriyle üç defa öpüşmüş olabilirsin ama buna bir çözüm bulabiliriz."
Merakla çözüm önerisini bekledik.
"Ona aslında lezbiyen olduğunu, seni öptüğü için çok sinirlendiğini söyle. Vicdan azabından geceleri ağlayacak."
Clara ve ben Luke'a boş boş baktık.
"Ne var? Bir kız bana bunu yaptı ve yüzde yüz işe yarıyor." Mutsuzca iç çekip uzaklara daldı.
Dudağımı büzdüm. "Matt'in o kadar da salak olduğunu zannetmiyorum."
"Eve-" Gözlerini kırpıştırdı. "Ne? Ben salak mıyım yani?"
"Şey..." Sırıttım.
"Bence bir film izleyip bu konuyu ondan sonra tartışmalıyız," diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı Clara.
"O kız lezbiyendi, eminim!" diye ısrar etti Luke.
Doritos'larımı yemeye hızla devam ettim.
"Film izlemek istemiyorum," diye mızmızlandım ağzım cips doluyken. "Ben-"
"Ölmek istiyorsun?" diye tamamladı Luke.
Gözlerim kocaman açıldı. "Biz ruh ikiziyiz!"
Beşlik çaktık.
Luke arkasına yaslanıp bitirdiği gofretin ambalajını buruşturdu ve sehpaya fırlattı. Sonra boğazını temizledi, alnına düşen birkaç kahverengi kıvırcık bukleyi eliyle geri itti.
"Pekala. Durum şu: Bir kız var..."
"Aman-" diye bağırdı Clara.
"Tanrım!" diye çığlık atarak tamamladım.
Luke tatlı bir biçimde kızardı ve ellerini havada salladı. "Sakin olu-"
Clara Luke'un omzuna yumruk atarak onu susturdu. "Neden hiç söylemedin?"
"Çok yeni ve -"
"Sarışın mı?" diye lafa atladım.
"Umarım esmerdir," dedi Clara.
"Benden uzun mu?" diye sordum.
"Gözleri ne renk?"
"Güzel mi?"
"Sakin olun, Tanrı aşkına!" diye bağırarak bizi susturdu Luke.
"Çıkıyor musunuz?" dedim umutla.
Luke başını tavana çevirerek derin bir iç çekti.
"Henüz tanışmadık."
Clara'yla bakıştık.
"Ne?"
"Angie'nin işe başlamasından birkaç gün önce ilk kez Starbucks'a arkadaşlarıyla gelmişti. Haftada birkaç kez geliyorlar. Esmer. Orta boylu. Çok güzel..." İç çekti. "Ve sizin okulda."
Kaşlarımı oynatıp sırıttım. "Harika haber."
Asıl sormamız gereken şey nihayet Clara'nın aklına geldi ve, "Adı ne?" diye sordu.
"Dani." Luke sanırım kızın hayaline dalmıştı çünkü kapalı televizyona hülyalı hülyalı bakıyordu.
Clara kıs kıs güldü. "Danielle'ın kısaltması değil mi, yani Daniel'ın değil?"
Luke gözlerini devirdi. "Çok komiksin Clara, harcanıyorsun buralarda. Komedyen falan olsana."
Clara kızıl saçlarını havalı havalı omzundan geriye itti. "Sağ ol tatlım, farkındayım."
Luke'a bakıp, "İki hafta sonraki geziye sizin okul da katılıyormuş," diyerek konuyu değiştirdim ve bir avuç cipsi ağzıma atıp gürültüyle çiğnedim. Neyse ki ikisinin de benim kabalığımla bir sorunları yoktu.
"Evet!" diye bağırıp heyecanla sırıttı. Sehpadan bir cips paketi kapıp açtı ve ağzına birkaç cips attı. "Dani için geleceğim."
"Onu bikiniyle görmek için," diye düzeltti Clara.
Luke dudaklarını büzüp düşündü.
"Evet, tam olarak öyle. Baksana Clara, hazır herkes yarı çıplakken orada sana da birini ayarlamalıyız. Artık benim için Dani var..." Bana yandan bir bakış attı. "Angie zaten tek bir kişiyle yetinmiyor."
Yüzüne cips fırlatıp onu gözünden vurdum. Sonra bu yaptığıma pişman oldum. Cipsim boşa gitmişti. Tüh.
Luke homurdanıp gözünü ovuştururken Clara dudaklarını büküp bize umutsuzca baktı.
"Ben de istiyorum ama kimse bana layık değil işte," dedi mutsuzca.
"İyi salladın," diye mırıldandım.
Bu sefer o bana cips fırlattı ama ben tecrübeli olduğum için ağzımla yakalayıp yedim.
Evet, bu da benim özel yeteneğim. Uçmak falan yanında halt etmiş; ben, Angelina Burns, fırlatılan yemeği ağzımla havada kapabiliyorum! Tıpkı köpekler gibi, evet!
"Gezi koca bir hafta," dedi Luke gizemli gizemli fısıldayarak. "Ne olacağı hiç belli olmaz."
Akşamın kalanında Clara'nın ısrarıyla onun seçtiği filmi izledik, çünkü dediğine göre onun evindeydik ve onun kuralları geçerliydi ve bizi eve çağırabilmek için anne babasını akşam yemeğine yollamıştı ve çok nankördük falan filan. Sonuç olarak "The Riot Club" adında bir şey izledik ve bana inanın, gerçekten rezil ötesi bir filmdi. Tek güzel yanı tüm aktörlerin İngiliz ve taş gibi olmalarıydı.
Ben İngilizlerin Amerikalılardan üstün olduğu iddiasına tamamen katılıyordum. Yakışıklı bir İngiliz bulsam Amerika'ya bir daha ayak basmazdım. Gördüğünüz gibi, son derece milliyetçi biriydim.
![](https://img.wattpad.com/cover/155614094-288-k837458.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta
Genç Kurgu⭐️ Wattys 2019 "Genç Yetişkin" kategorisi kazananı! ⭐️ • "Çünkü bazı hataları unutamıyorum." Mırıltısı tenimi yalayıp geçerken tüylerim ürperdi. "Hiç olmamış gibi yapamıyorum." • Matt yakışıklıydı, zengindi, okulun beyzbol takım kaptanıydı ve popüle...