Bölüm Sekiz: Sana direnmemeni söylemiştim.

7.6K 512 50
                                    

I love the way you shake my lonely heart.

Sıcak su torbasını ağrıyan karnıma iyice bastırdım. Snapchat'te James'in mesajına cevap yazarken istemsizce sırıttığımı fark ettim.

"O yavşakla mesajlaşıyorsun, değil mi?"

"Ona hakaret etme!"

Matt omuz silkti. "Gerçeği söylüyorum. O bir yavşak."

Güldüm. "Sen nesin?"

Yaslandığı duvardan ayrılıp boynunu esnettiğini göz ucuyla gördüm. Beyzbolcu bedeni küçük odamda iyice devasalaşıyordu.

"Ben Tanrı'nın bu topraklara bahşettiği en muhteşem erkeğim. Ve hayır, kesinlikle yavşak değilim. Jeremy'nin aksine."

Başımı kaldırdım. "Onun adı James."

"Ben ne dedim? Jason işte."

Gözlerimi tekrar telefon ekranıma çevirdim. Ne yaptığımı fark ettiğim an çığlığı basıp telefonu oturduğum yatağa fırlattım.

"Ne oluyor?"

"Ona yanlışlıkla çıplak bacağımı çekip snap attım!" diye haykırdım.

Matt başını iki yana sallayıp mırıldandı. "Hem de şanslı bir yavşak." Dudaklarını büktü. "Gerçi bana göğüslerini çekip atan kızlar kadar iyi değil ama idare eder."

Ona dehşetle baktım. "Kızlar sana göğüslerini mi çekip atıyor?" Korkuyla fısıldayarak ekledim. "Çıplak mı?"

Kahkaha attı.

"Öğrenmen gereken çok şey var, Malefiz."

Başımı iki yana sallayıp hemen James'e bacağımı içeren fotoğrafın tamamen bir hata sonucu ona gittiğini yazdım. Cevabı tam olarak şuydu:

Umarım böyle hataları daha sık yaparsın :)

Dudağımı dişleyip aptal aptal sırıttım. Sonra aniden karnıma giren ağrıyla yüzümü buruşturup "Siktir," diye homurdandım.

"Biraz olumlu yönden bakar mısın?"

"Siktir!" diye neşeyle bağırdım.

"Demek istediğim..." Yine o az sonra bana yastık fırlatmana sebep olacak bir şey söyleyeceğim bakışı. "İyi haber, regl olduğuna göre hamile değilsin demektir."

Kafasına yastık fırlattım.

Havada yakalayıp bana geri fırlattığında ise yastık karnıma çarptı ve acıyla inledim.

İç çekti.

"Pekala." Konsolu yere bırakıp yatağımın başında dikildi. "Ne istiyorsan çıkıp alacağım ve sen de gece boyu mızmızlanmayacaksın. Anlaştık mı?"

Başımı hevesle sallayıp komodinimde bulduğum bir kağıt parçasına aklıma gelenleri karaladım ve kağıdı Matt'e uzattım.

Başını kağıttan kaldırmadan bana kirpiklerinin arasından baktı.

"Bunların hepsini sen mi yiyeceksin?"

"Neden?"

"Angie," dedi inanamıyormuş gibi. "Burada sekiz kalıp çikolata yazıyor."

"Evet?"

"Ve beş paket acılı Doritos."

"Yani?"

Omuz silkip cüzdanını alarak kapıya yöneldi.

"Gelirken müshil ilacı da alacağım."

Arkasından yastık fırlattım.

Yaklaşık yirmi dakika sonra Matt odamın kapısından içeri girdi. Yattığım yataktan başımı kaldırdım ve abur cubur dolu büyük poşetini havada salladığını gördüm. Bana fırlatsın diye kollarımı açıp bekledim.

Kaşlarını kaldırıp sırıttı. Yüz ifadesini hemen tanıdım. Oyna benimle.

Karın ağrımın biraz hafiflemesine güvenerek yataktan kalkıp üstüne yürüdüm. Yemyeşil, parlak gözleri meydan okumayla ışıldarken poşeti arkasına sakladı.

Ona doğru dikkatli bir adım attım.

"Poşeti ver Matthew. Direnme."

Geriye bir adım attı.

"Gel ve al Malefiz."

Bir adım daha ilerledim.

"Bu son uyarım."

Geriye bir adım daha attı.

"Korkuyor musun se-"

Üstüne atladım.

Matt gerçekten cüsseliydi ama boşluğuna denk geldiği için olsa gerek, geriye devrildi. Üstünde benimle beraber.

Zemine çarptığımızda karnıma saplanan sancıyla gözlerimi kapatıp inledim. Birkaç saniye sonunda ağrı biraz hafifledi. Başımı kaldırıp gözlerimi açtım. Ve pozisyonumuzu o an fark ettim.

Darbenin neredeyse tamamını o almıştı, ama yüzünde acıya dair bir belirti yoktu. Gözleri büyümüş, ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı. Şaşkınlığının sebebini anlamam da birkaç saniye sürdü.

Matt'in bütün vücudunu altımda hissedebiliyordum. Bu da demek oluyordu ki, o da benim bütün vücudumu hissediyordu. Ve bütün derken her şeyi kastediyorum.

Gözlerimiz birbirine kenetlenmişken yüzlerimiz birbirine fazlasıyla yakındı. Hızlanan nefesi yüzüme vuruyordu. Kalp atışlarımız birbirimizin göğsünü dövüyordu ve onlar da olması gerekenden çok daha hızlıydı.

Girdiğim transtan çıkmak için gözlerimi kırpıştırdım. Yanımıza düşmüş olan poşeti kaptığım gibi üstünden kalktım.

"Sana direnmemeni söylemiştim."

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin