Bölüm Elli İki: Tabii ki sensin.

6.9K 481 89
                                    

Size az önce Isaac'in sorusunun ardından yükselen "oo"lamalardan bahsetmiştim ya?

Bunun yanında hiçbir şeydi.

Salonun içi bir anda bir ıslık, tezahürat ve alkış cümbüşüne döndü. Sağır edici bir cümbüşe.

Hayatım otuz saniye içinde bir "reality‌ show"a dönüşüvermişti.

Çenem yere düşmüştü. Clara'ya hem şok içinde, hem de ateş püskürterek baktım. Bakışlarımla ona adeta, hain!, diye tısladım.

İnsanın Clara gibi arkadaşı olunca düşmana gerek kalmıyordu zaten!

Yerimde kalakaldığımı gören Sophia, tüm o gürültünün içinde sesini duyuracak şekilde bağırdı.

"Kuralsız derken işte bunu kastediyordum! Hadi Angie! Göster bize!"

Ben onlara gösterecektim.

Gözlerimi o tarafa çevirmeye çok korkuyordum.

Matt bana bakıyor olmalıydı. Ayrıca, hayatın tuhaf bir espri anlayışı vardı, çünkü James'in de tam onun yanında oturduğunun farkındaydım.

Merak etmeyin, James'i öpecek falan değildim. Bu konuda onunla epey konuşmuştuk zaten.

Ama elbette, Matt'in henüz bundan haberi yoktu.

Gözlerim önce James'i buldu. Matt'i öpeceğimi adı gibi biliyor, iyi bir arkadaş olarak bana cesaretlendirircesine gülümsüyordu. Bu karmaşanın ve, "Öp, öp!" diye bağıran ergenlerin arasında kendimi sıkışmış hissederken aradığım cesareti toplamamı sağlayan da tam olarak bu oldu.

"Hadi Angie!" diye seslendi Isaac. "Mısır patlatıp gelmemizi mi bekliyorsun?"

Onu görmezden geldim.

Nihayet gözlerimi Matt'e çevirdiğimde, karışık duygularla yoğunlaşmış bakışları üzerimdeydi. Yüzünde tuhaf, kırılgan bir ifade vardı. Beni James'in evinden aldığı ve parka gittiğimiz gün yüzünde beliren ifadeye çok benziyordu.

Gözleri kısacık bir sürede benden ayrılıp yanında oturan James'e gitti. Yüzü fark edilir şekilde gerildi. Sonra tekrar bana baktı.

Öpeceğim kişinin kendisi olup olmadığından hala emin değildi.

Ona aşık olup olmadığımdan hala emin değildi.

Bunu fark etmek, yüzündeki şüphe ve tedirginliği görmek, ruhumda bir delik açılıyormuş gibi hissetmeme neden oldu.

Ve oturduğum yerden kalkmamı sağlayan da tam olarak buydu.

Ben ayaklandığımda ıslıklar ve sabırsızlık nidaları daha da yükseldi. Sakince elbisemin eteğini düzelttim. Başımı kaldırdım. Dairenin içine doğru ilk adımımı attım. Sonra ikinciyi. Sanırım herkes gittiğim yönü takip ediyor, ben ilerledikçe arkamda kalan erkekleri listeden eliyordu.

Sol çaprazımda oturanlara doğru yürümeye devam ettiğimde Matt'in ifadesi aynı şekilde yerli yerinde durdu. Bir iki adım sonra artık tam anlamıyla James ve Matt'in önündeydim.

Gürültü yavaşça söndü. Artık herkes nefesini tutmuştu. James'i mi yoksa Matt'i mi öpeceğimi görmeyi bekliyorlardı.

Matt de öyle.

Bense oyunlardan sıkılmıştım artık. Uzatmanın bir anlamı yoktu. O kadar sabrım da kalmamıştı zaten.

Matt'in önünde diz çöktüm. Ellerimi pürüzsüz yanaklarına yerleştirdim. Bu hareketim karşısında aynı anda hem allak bullak olan hem de rahatlamayla parlayan gözlerine sarsılmaz bir kararlılıkla baktım.

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin