Bölüm Kırk Sekiz: One Direction mı seviyorsun gerçekten?

6.7K 486 77
                                    

Uzun sayılan bir bölümden merhabalar efenim :) Ya yorumlarınıza gerçekten bayılıyorum! Matt'e küfredenler, hikayeyi beğendiğini söyleyenler... Okurken düşüyorum :D Bol Bol yorum yapın fıstıklar :')

İyi okumalar!

*

Pazar günü öğle vakti, kamp için yola çıkmadan hemen önce, annem beni mutfakta karşısına oturttu.

Kaçış yoktu.

"Angelina," dedi bana sakince bakarak. "Sen geziden geri döndüğünde dokuz ay sonra anneanne olacağımı öğrenmek istemiyorum."

Elimle alnıma vurmamak için kendimi zor tuttum.

"Anne, rica etsem biraz mantıklı olabilir misin?"

Bana akılsızmışım gibi baktı. Galiba biraz da öyleydim.

"Sana ses ileten çip takmayı düşündüm ama o ufacık şeylerin fiyatına inanamazsın-"

Ona, yok artık, der gibi baktım. "Ciddi olamazsın."

Başını bilge biri gibi salladı.

"Gayet ciddiyim tatlım. O kadar ciddiyim ki kendim bile şaşırıyorum. Her neyse, sonuçta aile ekonomimiz ileri teknolojiyi karşılayamıyor. Bu yüzden, damarlarında akan asil aile kanımıza alkol veya başka herhangi iğrenç kimyasal bir maddenin karışmadığından emin olmam için beni kırk beş dakikada bir arayacaksın ve ses kontrolü yapacağım."

Burun kemerimi ovarak Tanrı'dan sabır dilendim. Çünkü şu an buna bayağı ihtiyacım vardı.

Lise kampındaki tek ilkokullu olmak çok güzel bir deneyim olacaktı.

Son bir umutla anneme baktım.

"Peşimi bırakmak için kaç para istiyorsun?"

Bana tek kaşını kaldırarak yanıt verdi.

Şansımı tekrar denedim.

"Öyleyse belki not ortalaması üzerinden pazarlık yapabiliriz?" diyerek son çırpınışlarımı sergiledim.

Bana bir an için bunu değerlendirir gibi baktı.

Sonra şeytani bir sırıtmayla, "Ortalamanı yüz beş yaparsan düşünebilirim," dedi.

Arkasına yaslanıp oturduğumuz masada önünde duran gazeteyi açtı ve incelemeye başladı.

"Senden nefret ediyorum," diye homurdandım.

Gözlerini gazeteden ayırmadan, "Haftalık harçlığına da elveda demek üzeresin," dedi.

"Canım annem!" diye bağırarak sandalyemden kalktım ve yanağına sesli bir öpücük kondurdum. Tepesinde dikilip hiç değilse harçlığımı kurtarmak için anneme sırıtarak baktım.

Masadaki cüzdanını alıp açarak içinden birkaç tane pırıl pırıl parlayan banknot çıkardı.

Gözlerim kamaştı.

Parayı uzatmadan önce kirpiklerinin altından bana son bir bakış attı.

"Kurallar konusunda açık ve netiz, değil mi Angelina? Kırk beş dakika. Gecikme olmayacak."

Asker selamı verdim. "Kesinlikle, efendim."

Uzattığı banknotları adeta havada kaptım.

"Görüşürüz güzellik," diyerek dairenin kapısına yöneldim.

Yolda telefonumu bir su birikintisine falan fırlatsam iyi olacaktı.

*

"Bu aptal şarkıyı dinlemeyeceğiz!" diye cırtlak sesiyle bağırdı Sophia.

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin