Bölüm On Dört: Çünkü dün gece üstüne kustun.

7.5K 471 39
                                    

Ve işte düzenlenmiş ilk bölüm! Umarım beğenirsiniz. Bazı değişiklikler var.

Oy ve yorum işini unutmayalım bebekler, hadi ben kaçtım. İyi okumalar =)

And we took too many shots
Think we kissed but I forgot.

Beni uyandıran şeyin ne olduğundan emin değildim, ama daha gözlerimi açmadan uyandığıma pişman olmuştum. Başımdaki kalp atışlarımla eş zamanlı zonklama o kadar kötüydü ki zihnimde ondan başka bir düşünceye yer yoktu.

Homurdanarak yanımdaki yastığa daha sıkı sarıldım. Bir tuhaflık olduğunu anlamam için birkaç saniye gerekti.

Yastığım fazla sertti. Fazla sıcaktı. Ve hiç de hatırladığım gibi kokmuyordu.

Zihnimdeki panik alarmı ötmeye başladı.

Birinin göğsünde yatıyordum.

Bir erkeğin göğsünde yatıyordum!

Gözlerimi dehşetle açıp yukarı çevirdim. Bir çift yeşil göz bana bakıyordu.

"Günaydın Malefiz."

Çığlık atarak yataktan düştüm.

"Beni gördüğüne böyle sevinmen harika," diye seslendi ben halıya yapışmışken.

Uyanalı daha yirmi saniye olmuştu ve kalbim göğsümü delip dışarı çıkacak gibi atıyordu. Adrenalin, ayılıp kendime gelmemi sağladı.

Pekala. Sakinleşmeliydim. Olağanüstü bir durum yoktu ortada. Alt tarafı Matt'in göğsünde uyanmıştım ve üstünde tişört yoktu.

Üstünde tişört yok muydu?

Başımı sadece gözlerim yatak hizasını aşacak şekilde kaldırdım. İşte oradaydı, altında eskimiş kotu ve yüzünde arsız sırıtışıyla Calvin Klein modellerini andırıyordu. Bir elini ensesinin arkasına, öbürünü de karnına yerleştirmişti. Gözlerim çıplak tenine, biçimli karın kaslarına takılınca hemen başımı aşağı indirdim.

"Bu kadar heyecanlanacağını bilseydim tişört giyerdim."

Tanrı aşkına, neler oluyordu?

Görüş açısında olmamamdan memnun bir halde üstümü kontrol ettim. Partiye giderken giydiklerim yerine pijama takımımın şort ve tişörtünü giyiyordum. Ve ben üstümü değiştirdiğimi hatırlamıyordum.

Kıyafetlerim değişmişti, Matt'in üzerinde uyanıyordum ve hiçbir şey hatırlamıyordum. Yoksa...

Derin bir nefes alıp ayağa zıpladım. Başım acıyla zonkladı ve dünyam sarsıldı. Yüzümü buruşturup bir adım gerileyerek yataktan uzaklaştım.

"Matt," dedim korkuyla. "Neden yatağımdasın? Tişörtün nerede? Dün gece ne oldu?" Ağlamaklı halde ekledim. "Doğru söyle, hala bakire miyim?"

Hayal kırıklığına uğramış gibi baktı.

"Aramızda geçen onca şeyi nasıl unutursun?"

Midem tam bir takla attı.

Kahkahayı patlattı.

"Yüzün paha biçilmezdi, görmeliydin!" dedi gülmeye devam ederken. Kaşlarımı çatıp kollarımı göğsümde kavuşturarak susmasını bekledim.

Sonunda iç çekti ve karnında duran elini de ensesine götürüp bana keyifsiz bir bakış attı. Şu an tam olarak Calvin Klein mankenlerinin pozunu veriyordu.

"Tişörtüm yok çünkü dün gece üstüne kustun."

Yüzümü ellerimle kapattım.

"Annen seni evden kaçırıp sarhoş getirdiğim için bana seninle uğraşma cezası verdi." Bıkkınca iç çekti. "Tanrım, üstüme kustun ve beni Arı Vız Vız şarkısını söylemeye zorladın. Hayatımın en kötü gecesiydi."

"Ne?"

"Doğru duydun. Artık o şarkıdan nefret ediyorum ve..." Yere bakarak kaşlarını çattı. "Kahretsin, o tişörtü seviyordum," diye mırıldandı.

Ellerimi yüzüme bastırıp inledim ve tepindim. Sarsıntıyla baş ağrım artınca yine inledim. Dünya benden, ben de alkolden nefret ediyordum.

Önce Matt yalan söylüyor olabilir mi diye düşündüm ama hafızamı yokladığımda anlattığı şeyleri parça parça hatırladığımı fark ettim. Her anı benden çok uzakta ve pusluydu. Bilinç denizimden o bulanık parçaları çıkarmaya çalıştım, ki başım bu kadar kötü ağrırken çok zordu.

Partiden eve dönüş yolu, arabanın yolcu camına vuran parlak otoyol ışıkları, evimin verandasının merdivenlerini çıkamayınca Matt'in beni kucağına alması... Sonra annemin elindeki kumandayı sallayarak bizi tiz sesle azarlaması, Arı Vız Vız melodileri ve beyaz klozet, ben kusarken Matt'in önüme düşen saçlarımı toplayıp ensemde tutması...

Zihnimde çarpışan arabaların çarpışıp durduğu hissi beni daha derine inmekten alıkoyuyordu. Şimdilik bu kadar aptallık anısının yeterli olduğunu düşünerek genelde yaptığım şeyi yaptım, düşünmeyi bıraktım, ve şakaklarımı ovuşturdum.

Matt kendine has zarafetiyle yataktan akıcı bir hareketle kalktı. Nasıl bu kadar uzun ve cüsseli olup da aynı zamanda böyle erkeksi bir zarafete sahip olduğunu anlamıyordum. Bazen yanında kendimi göbekli bir kamyoncu dayı gibi hissediyordum.

Gerindi ve dağınık odama ilgisiz bir bakış atıp üstü çıplak halde kapıya doğru yürüdü.

"Sarhoş bebek ayıldığına göre ben gidiyorum." Yürürken havayı kokladı. "Ayrıca şu kusmuk kokusundan kurtulmanın bir yolunu bul yoksa evden taşınmanız gerekecek."

O kapıdan çıkıp giderken yüzümü buruşturdum. Üstü çıplak halde ne yapacağını veya nereye gideceğini sorgulamadım. Çıplaklık zaten Matt'in alışkın olduğu bir şeydi. Yadırgayacağını veya sorun edeceğini zannetmiyordum. Üstelik düşünmem gereken çok daha büyük sorunlarım vardı.

Başımın zonklaması yüzünden inleyerek kendimi yatağa attım ve yüzümü yastığa gömdüm.

Ve sonra, tıpkı bir arabanın bir elektrik direğine son hız çarpması gibi, bir anı zihnime şiddetle çarpıp onu sarstı.

Ben dün gece Matt'i öpmüştüm.

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin