Bölüm Yirmi Sekiz: Dünya buna henüz hazır değil.

7.1K 439 53
                                    

Uzuun bir bölümden selamlar! Mattaşkıma kavuştuk yine :D pislik ama olsun :P sonraki bölümde onu daha çok göreceğiz. İyi okumalar!


⋆ I've thrown my hands up

I've already made my mind up. 


Tepsimi masaya çarparak bıraktığımda Clara kafasını telefonundan kaldırdı ve sırıttı.

"Sakin ol."

"Olamıyorum," diye homurdandım sandalyeyi çekip otururken.

"Tahmin edeyim... Matt?"

Gözlerimi şaşırmış gibi kocaman açıp alkışladım.

"Gerçek bir yeteneksin, biliyorsun değil mi?"

Çatalını salatasına batırıp bana alttan bir bakış attı.

"Ne olduğunu sormak istiyorum ama yine öpüşmüş olmanızdan korkuyorum."

Kendimi tutamayıp kahkaha attım.

Durumum acınası şekilde komikti. Düşündükçe sözleri daha yerinde geliyordu ve daha çok gülüyordum. Ayrıca belli ki kahkahalarım bulaşıcıydı çünkü birkaç saniye sonra Clara da önce sırıttı, sonra kıkırdadı.

Bakışlarımı yemekhanede gezdirirken sağ çaprazımda, uzaktaki masada oturan Matt'le göz göze geldiğimde yüzümdeki koca gülümseme hemen silindi. Bakışlarımı hızla Clara'ya çevirdim. Ancak kalbimin hızlanması konusunda yapabileceğim bir şey yoktu.

Clara bana sadece üç saniye boyunca dikkatle baktı, ve dedi ki:

"Ondan hoşlanıyorsun, değil mi?"

"James'ten mi? Yani, tabii -"

"Matt'ten."

Birkaç saniye ağzım açık kaldıktan sonra gözlerimi kırpıştırıp en sahte gülüşümle Clara'ya baktım.

"Matt? Pislik olan? Kurtulmaya çalıştığım hani? Yok artı-"

"Angie," diyerek bugüne kadar gördüğüm en ciddi yüz ifadesiyle sözümü kesti. "Ya bana karşı, ya da kendine karşı dürüst olmadığını hissediyorum." Başını hafifçe yana eğdi. "Ve bilirsin ki hislerim kuvvetlidir."

Cevap vermediğimi görünce başını öne eğerek kaşlarını kaldırdı ve bana "dökül" bakışını attı.

İç geçirdim.

"Nereden anladın?"

"Matt'in masasına baktın ve şu an kıpkırmızısın. Ayrıca ondan eskiden bahsettiğin gibi bahsetmiyorsun."

Kaşlarımı kaldırıp merakla, "Eskiden nasıl bahsediyordum?" diye sordum.

"Sanki..." Gözlerini uzaktaki bir noktaya dikip çenesine parmağıyla vurarak düşündü. "Sanki o ayakkabına yapışan sakızmış gibi. Hatta asfaltta erimiş, sonra ayakkabına yapışmış sakızmış gibi."

Dudaklarımı büzdüm. Güzel bir benzetmeydi. "Şimdi?"

Açık mavi gözlerini kısarak yüzüme baktı. "Ondan kurtulmak istediğini hala söylüyorsun ama artık sadece alışkanlıktan gibi. Öpüşmenizin, pardon, öpüşmelerinizin, çok büyük hatalar olduğunu söylüyorsun ama yüzündeki ifade hep o anları hatırlayıp mest oluyormuşsun gibi oluyor. Bence bunca zaman kendinden de saklamaya çalışsan da, Matt'ten hoşlanıyorsun. Hem de çok."

KaranlıktaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin