46

2K 134 5
                                    

Görmüş ve arttırmıştı. Deniz rest insanı değildi, elindekini koruduğuna emin olmadan hamle yapmazdı ve sırf bu yüzden peşinden gitmemişti.

Karşısındaki manzara da ne kadar doğru bir seçim yaptığını anlatıyordu. Siyah bir arabaya binmekte olan bir adet afralı Ceren, tüm teorilerini kuramlaştırmıştı. Deniz bir gün de haksız olduğunu görse, sevinecekti.

Hayır, hayır. Yalana gerek yok. Kimse haksız ya da ön yargılı taraf olmak istemezdi. Herkes her zaman en doğrusunu bildiğini düşünür ve insanların onları onayladığını görmek isterdi. Kimseyi kandırmayalım ve gönüller kırılmasın.

Ceren içine bindiği araba ile uzaklaşırken onu da haklı buldu Deniz. Erkekler ne kadar yakışıklı, zengin ya da donanımlı olursa olsunlar güzel bir kadın karşısında kumdan bir kale kadar savunmasızdılar. Kadınlar da bu gerçeğin farkında oldukları için onları kullanmaktan çekinmezdiler. Buraya kadar sorun yoktu. Alan ve veren aynı oranda olmasa da memnunsa, geri kalanlar kendilerini parmaklayabilirdiler.

Sorun tamamen sözlerimizdeydi. Kadınlar, sergiledikleri bu davranış söze döküldüğünde yaptıkları şeyin irite edici olduğunu düşünüp dövünürlerdi. "Bir erkeği parasından ötürü kullanmak" fahişelerin bile dillendirmediği nihaî gerçekti. Deniz de tam olarak buna sinir oluyordu. Yaptığın şeyin arkasında durabilmeliydin.

Arabasının kapısını öyle hızla kapatmıştı ki kendi bile irkildi. Farkında olmadan sinirlemişti ve içine çekilmekte olduğu karambol, onu korkutmaya başlamıştı. Deniz ise korkmaktan korkuyordu zira ondan kaçmak yerine üzerine gideceğine emindi. Hayatının bu en refah döneminde isteyeceği son şey ise kaostu. Derin bir nefes aldıktan sonra düğmeye basıp arabayı çalıştırdı. Şu andan itibaren bu meseleye noktayı koyuyordu. Hayatından memnundu ve onu dalgalandırmayacaktı!

...

"Sevgilinle aynı evde yaşamak yerine Lale'yi tercih etmenin nedeni ne?"

İrade çok esnek bir şeydi. Dün verdiği sözler ise şu an işiyle meşgul Ceren'in dikkatini çekmek için tuzla buz olmuştu. Sonuçta iradeli davranmak, zerre boyutuna düşünce değerinden bir şey yitirmezdi değil mi?

Hasta henüz içerideydi, o üzerini giyerken laf açmış ve cevap bulmayı ummuştu.

"Bir sonraki randevuyu üç hafta sonraya veriyorum."

Deniz sorusuna cevap alamamış olmayı önemsemedi. Çünkü eğer gerçekten bunu yapmaya niyeti olsa asıl cevabı verip geçerdi. Lakin muhatabının lafı değiştirme çabası doğru yolda olduğunu gösteriyordu.

"İki hafta yap. Doğum yaklaşıyor."

"Deniz Hocam bir şey soracağım."

Sekizinci ayını dolduran hamile göbeği ile kadraja giren kadına gülümseyerek baktı. Bazı hastaları ile gereğinden fazla ilgileniyordu çünkü onlar gereğinden fazla ilgi beklemiyorlardı.

"Doğumu soracaksanız oturun lütfen." Gülümsemesi daha da genişledi. Keşke hiç doğurmasa da hep gelse diye düşündü.

"Evet. Yusuf Yusuf titremeye başladım sanırım."

"Korkacak bir durum yok. Öyle ya da böyle o bebeği kucağınıza alacaksınız."

Kadın önce gözlerini açmış, ellerini de karnında birleştirmiş lafın devamını beklerken Ceren'den gelen kısık bir gülme sesi duyuldu. Her ne kadar kendini kasıp dursa da Deniz'le aralarındaki gerilimin azaldığını kabul etmeliydi. Ona hiç bakmadan devam etti:

"Normal doğum diye anlaşmıştık biliyorum ama sanırım ben yapamayacağım."

Deniz arkasına yaslanıp başını okşamak istediği bir sokak çocuğuna bakar gibi merhametle dolu gözlerle onu süzdü.

"Her halükarda normal olacak zaten... Sonuçta sezaryen artık çok ilginç bir şey sayılmaz. Çocuk oyuncağı."

Kadın rahatlamış bir edayla elini karnından çekti. Duymak istediklerini söylemesi, Deniz'i onun gözünde başı haleli bir meleğe çevirmişti. Tabii Ceren de hedef kitlenin önemli bir ögesiydi.

"Amaaaa..."

Eller yine karında. Gören de bebeği tehdit eden bir durum var da bu şekilde koruyabileceğini sanırdı.

"Siz güçlü bir kadınsınız ve bebeğinizin kilosu da normal doğum için uygun. Onu doğum kanalınızdan mahrum bırakmayın."

Kadın kaçma isteğini ayağa kalkıp çantasını almadan kapıya gitmekte buldu. Ceren ise yüzünde bir gülümseme ile ona unuttuğu şeyi yetiştirmeye çalışarak peşinden...

"Bol bol yürüyün Sezen Hanım."

Deniz keyifle gülümseyip arkalarından bakmaya devam ederken Ceren de kadına çantasını yüklemeye çalışıyordu.

Onlar işlerini halledip Ceren kapıyı kapadıktan sonra dönerken göz göze geldiler. Artık emindi, bu gerilimin başka bir adı vardı ve Deniz peşini bırakmayacaktı.

"Dün aynı mekandaydık."

Ceren'in yüzündeki gülümseme aniden solarken Deniz de ciddileşmek gerektiğini anlamıştı. Çünkü karşısındaki kadın, her davranışını yanlış anlamaya ve sonrasında hızla savunmaya geçmeye odaklıydı. Hırçınlığı onu çekici kılsa da iletişimi imkansız hale getiriyordu.

"Biliyorum."

Demek görmüştü. Bu da onun nezdinde o kadar da görünmez olmadığını gösteriyordu.

"Sevgilinle tanıştırabilirdin."

Lafı bittiği an Ceren sertçe devam etti.

"Sevgilim falan değil. Neden bunu söyleyip duruyorsunuz?"

Deniz şimdi yutkunursa geri adım atmış kadar olurdu. O da beklemedi.

"İki defa söylemiş olduğumu saymaz ve senin verdiğin bu tepkiyi göz önünde bulundurursak ortaya başka sonuç çıkmıyor."

Ceren hâlâ ayaktaydı.

"Peki siz neden sevgilinizle tanıştırmadınız beni? Hem ona da kadınların kaça ayrıldığına dair edindiğim bilgiden dolayı size ne kadar minnettar olduğumu söylerdim. Sevinirdi."

Yüzüne, bastıramadığı öfkesini alalamaya çalıştığı bir sırıtış yerleştirip masanın üzerindeki kağıtları karıştırmaya başladı.

"Benimle böyle konuştuğunu görünce zil takıp oynayacak kadar uzak bir arkadaştı. Siz ise fazla sami-"

Sözlerini tamamlayamadan kapı açıldı ve içeri, karısının elini mengeneyle sıkar gibi tutmuş "fazla ilgili" bir koca girdi. Kangrenden ölmezse bile, ilgiden mevta olacak bir karısı olduğunu bilemeyecek kadar da duyarsız olmalıydı.

"Sıra bizde ama çağırmadınız hemşire hanım."

Birbirlerinden çektikleri gözlerini yine birleştirirken bu defa ortak bir düşman bulmanın sevinciyle gülümsediler. Oysa bu, az önceki gerilimi farklı bir boyuta taşımak dışında bir işe yaramayacaktı. Yani gerilim, yerini karşı konulmaz çekime bırakacaktı.

"Neyse ki aramızda hemşire yok. Yoksa odaya böyle dan diye girişiniz ve hastanın elini koparırcasına sıkışınızı hiç hoş karşılamazdı."

Adam da, karısı ve Deniz de bu söz ile donup kaldılar. Biri yediği ayara yumrukla cevap veremeyeceği için sinirden, biri dillendiremediği duyguların sesli halinden, beriki ise yıllardır bastırmaya çalıştığı vahşi yönünden vurulmuştu. Hangisi hangisine aitti, varın siz eşleştirin.

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin