"Oha!"
Elleri hâlâ titriyor... Bu iyi değil.
"Oha! Çocuğu mu varmış?"
Titriyor. Bu kadar koymaması gerekirdi. Sonuçta o bir kadın, genç ama yine de bir kadın... Hem sana ne be Deniz? Alt tarafı iki meme bir dudak... Sen bu değilsin! Düşünme.
"Deniz! Sana diyorum. Huuu!"
"Evet Sıla. Bir çocuğu varmış ve gizlemek zorundaymış."
Sıla'nın olaysız hayatında böyle konular "facia" olarak nitelendirilirdi. Ne demek evli olmayan bir kadının çocuğu olması? Hem de o yaşta? Sıla'nın daha evlenemediği yaşa gelmeden?
"O niye?"
Elindeki derginin sayfalarını hızla çevirip aniden kapattı. Kendi evindeydiler ve artık bu sorgudan sıkılmıştı. Çocuklu bir kadınla düzüşmek üzereydi işte! Büyütmenin ne âlemi vardı?
"Bilmiyorum Sıla!"
Ayağa kalkıp mutfak tezgahına ilerledi. Yaşadığı semtin en yüksek binasının en üst katındaydı. Her yer ayaklarının altında... Işıklar ve hareketlilik... Deniz bunu seviyordu: içlerindeyken içrek olmayı.
Ayaklarını gri kanepeye uzatmış, gözlerini Deniz'e dikmiş olan Sıla, biliyordu ki bu işin peşini bırakmayacaktı. Icığını çıkarsa da kurtulsaydı.
"Onunla yiyişmeni anlayabiliyorum. Allah var kız çekici. Ben bile erkek olsam ona yürürdüm."
Su ısıtıcıyı doldurduktan sonra ellerini açık olan musluğun altında tuttu. Eskiler derdini suya anlat, alır götürür derlerdi. Adını dahi koyamadığı bu yumru, dert miydi bilmese de geçip gitmesini umdu.
"Yine de tepkin biraz fazla olmuş. Aramadın mı o günden beri?"
Musluğa dokunup kapanmasını sağladıktan sonra ellerini kurularken Sıla'ya döndü. Kalçasını tezgaha dayayıp olduğu yerde durmuştu. Kendinden emin görüntüsünün, yakından bakılınca aslında öyle olmadığı yönünde sinyal vereceğini biliyordu.
Ceren'i yaladığı sırada eli göbeğine doğru çıkarken anlamıştı meseleyi. Yıllardır kadınları kesen kendisiydi çünkü. Bebekleri çekip çıkarmanın en basit yolu, en görünmez yeriydi. Dikiş izindeki tazelik, sezaryenin üzerinden en fazla iki yıl geçtiğini gösteriyordu. Yani bu kadın en fazla iki yıl önce bir erkek tarafından becerilmekten zevk almış, bir de üstüne onun soyunu devam ettirmek istemişti. Nasıl lezbiyenlikti lan bu? Titreme yine geldi.
"Aramadım."
"O aradı mı peki?"
"Hayır."
Aramamıştı. O dakikadan sonra tek kelime etmemiş, hemen elbisesini yarım yamalak ilikleyip dışarı atmıştı kendini. Ev, dağlık bir arazide olmasa belki de peşinden gitmezdi ama hava soğuktu ve ıssız bir arazide onu, kendi eliyle getirdiği için yalnız bırakamazdı. Arabayı yanında durdurup hiç konuşmadan binmesini beklemişti. Yol boyunca birbirlerine bakmamış ve el birlik içine ettikleri şehvetli havanın yarattığı gerilimle ayrılmışlardı.
"Çünkü büyük götlük yapmışsın."
Gözleri öfkeyle Sıla'nınkilere takıldığında kendinkinden farksız bir eda gördü. Hem haklıydı hem değildi. Sonuçta kandırılan taraf oydu ve ayaküstü selam verdiğin insana bile çocuk sahibi olduğunu söyleyebileceğin için Ceren'in bahanelerine kapalıydı. Haksız olabilirdi çünkü acayip hızlı ilerlemişti. Fakat yine de çocuk sahibi olduğunu gizlemesinin mantıklı tek bir nedeni yoktu.
"Başlama yine Sıla."
Bıkkın bir nefes verip kaynayan suyla iki fincanı doldurdu. Bugün detoks günü olduğu için Sıla Hanım'a acayip otlarından çay demlemesi gerekiyordu. Kendi de tatlarına bakıp sıkışan vicdanını intihara sürükleyecekti.
"Uff tamam be! Ne halin varsa gör."
Çayları demledikten sonra iki fincanı da alıp Sıla'nın karşısına kuruldu. Gözü, sehpadaki telefonuna kaymıştı yine, elleri de titriyordu. Aramamıştı. En azından özür dileyebilirdi. Poposunu koltuğa değdirdiği an kapının zili duyuldu.
Aynı anda Sıla'ya baktı.
"Seda'dır."
Onu neden çağırdığına yönelik ahiret sorusu içerikli bakışını yollarken ayağa kalkmıştı bile.
"Ne? Senin dibe vurmuş ruh haline tek başıma katlanacağını sanıyorsan yanılıyorsun."
Adımlarını atarken aldığı tüm nefesi vermeye başlamıştı bile.
"Dibe falan vurduğum yok." Kapıyı açarken konuşmaya devam ediyordu. "Bilakis üstümden bir yük kalkmış gibi.
"Berbat görünüyorsun."
Elindeki şarap şişesini Deniz'in göğsüne bastırıp direkt içeri geçen Seda, son zamanların modası hissikablelvukuyu temsilen aramızdaydı.
"Hoş geldin Seda. Şarap ne için?"
Kapıyı kapatıp alnını demir levhaya yaslarken alacağı cevaptan, gece boyunca çekeceği dertten ve yarın sabah Ceren'in yüzünü görüp göremeyeceğine dair zihninde oluşan keşmekeşten nefret etmişti.
"Kadınlara kabaran bünyeni domine eden egona içeceğiz."
İşte buydu! En saf gerçekler yine en umursamazdan dökülmüş, ortalığın dağılmasına neden olmuştu.