"Koşma!"
Ceren'in tiz sesi, geniş koridorda yankılanınca Deniz dönüp ona baktı.
"Rahat bıraksana kızı."
Deniz'in bu sözü üzerine İrem, az önce yaptığı gibi yine koşa koşa bacaklarına sarılmıştı. Özgürlük çok tatlı bir şekerdi, onu kim uzatırsa çocuk ona giderdi.
"Bu kadar çabuk kaynaşacağınızı tahmin etmemiştim."
Deniz ellerini İrem'in sırtında dolaştırdıktan sonra onu tekrar, geldiği yere göndermek üzere hafifçe itti.
"Son zamanlarda hayatı hızlandırılmış olarak yaşıyorum."
Bunu söylerken birbirlerine bakıyorlardı. Ceren duygulanmıştı. Öyle ki gözleri, gülümsemesinden mi bilinmez, yaşarmıştı. Elini Deniz'in beline sardıktan sonra yanağına şuh bir öpücük kondurdu. Eriyordu. Böyle anlarda içinde taşlaşmış ne varsa erimeye başlıyor ve hızla akıp Ceren'in vücudunun herhangi bir yerinde birikmek üzere harekete geçiyordu.
Birkaç haftadır böyleydiler. Neredeyse her gün beraber... Her gece sevişiyor, sabah düzüşüyor ve gündüzler her fırsatta öpüşüyorlardı. Deniz hayatında ilk kez kendini bu kadar azgın hissediyordu. Ceren'in hormonları ona geçmiş gibiydi. Buldukları her fırsatta birbirlerine gömülüyorlardı.
Şimdi geldikleri alışveriş merkezinde dondurma yemiş, eve dönüyorlardı. Yani Ceren'in evine... Deniz'in günlerdir kaldığı ve artık yerleşik hayata geçmeye meylettiği eve...
İrem'in yediklerinden aldığı enerjiyle sağa sola savrularak koşturmasının sebebi de buydu. Dondurmayı sevmişti, Deniz de onu... İlk zamanlar ona ulaşmak biraz zordu. Çok küçük yaşta, yaşamaması gereken travmalarla dolmuştu zihni. Anne ve babasının kavgaları ve en son yediği tokat... Ceren'i, ailesi ve yaşadığı yerden kaçarak uzaklaştıran şey de tam olarak buydu.
İkisinin de zor günlerden geçtiğini öğrenmişti. Öğrendikçe Ceren'e olan bağlılığı artıyor, ayakta durma çabasına duyduğu saygı, ona karşı hissettiği şehveti körüklüyordu. Çünkü insan sevdiğine acımazdı, o da acımıyordu.
Sevdiği... Kendi kendine söylerken bile tereddütteydi. Seviyor muydu cidden? Aşk mıydı bu yaptıklarının adı? Yoksa her açıdan yeni bir ilişkinin yoğun heyecanı mıydı bünyesini ele geçiren?
Yanaklarından uzaklaşıp kapanmak üzere olduğu için iyice tenhalaşan binanın geniş alanında ilerlemeye devam eden Ceren'e baktı yine. İsimlendirmeye gerek yoktu. Abartmaya da... Ânı yaşayacaktı ve bu anlar onun çok hoşuna gidiyordu.
İrem, birazdan dönecekleri köşeden görününce ona doğru kollarını açarak bekledi. Geleceğine emindi. İnsanlar garip varlıklardı. Sevgisizlik onları yerle bir ederken, minik bir ilgi kırıntısı her şeyi düzeltiyordu.
Koşarak gelip kollarına bıraktı kendini. Zayıftı ya da Deniz çocuklarla pek haşır neşir olmadığı için kaç kilo basmaları gerektiğini bilmiyordu. Bir çırpıda tek koluna oturtup yanağına sıcacık bir öpücük kondurdu. Ardından boynuna üfleyerek onu güldürdü.
İkisinin de yüzünde oluşan gülümseme, köşeyi döndükleri an karşılarında dikilen kişi ile dondu. İrem, yabancı birini görmenin verdiği korkuyla, Deniz ise tanıdık birinin yargılayıcı bakışlarına maruz kalmanın yarattığı utançla...
Sıla bakışlarını Deniz ve İrem üzerinde gezdirirken, yanındaki muhtemel yeni sevgilisi direkt Ceren'e odaklanmıştı.
"Selam." derken bir elini İrem'e uzatıp yanağına dokunmaya çalışsa da küçük çocuk buna izin vermeyerek yüzünü Deniz'in omzuna gömdü. Deniz cevap vermemişti. Oysa selam, selamı gerektirirdi.