4

1K 74 8
                                    

Adalet... Hakların herkesçe kullanımını sağlamaktır, diyor sözlük. Olmadı mı? Hakka, hukuka uygunluk şeklinde genişletiyor.

Hava nedir? Hava adalettir. Herkesin kullanımına açıktır ve kimse kimsenin hava almasını ya da atmasını engellemez. O zaman adalet, hava cıva bir ifadedir.

Derin bir nefes çekti Deniz.

Adalet neydi? Hava kadar gerekliydi. Adalet her yerdeydi. Bir aslanın ceylanı yemesiydi adalet, ceylanın da masum bitkileri...

Dünya eşitliğin hâkim olduğu bir yer değildi. Adalet ise bizi dengede tutan yegâne şey... Eşitlik ne insanlar arasında ne de evrende mümkündü. Tanrı varsa o üstündü, yok ise eğer tepede olan güçlüydü. Adalet, güçsüz olanın güçlüyü yendiği andı. Eşit olmasalar bile tam da bu sayede adalet sağlanırdı.

Yaşamak herkesin hakkıydı elbet ama adalet ancak birileri bedelini canıyla ödeyince doğardı.

Her şey doğar, yaşar ve ölürdü. Adaleti doğuran eşitsizlik, yaşatan savaş, öldüren ise intikamdı.

Erkek ya da kadın fark etmiyordu. Kötülüğün hangi bedene girdiği önemli değildi. Kendi dışında herkesi önemsiz saymak, kötülerin ortak noktasıydı.

Sinan kötüydü. Çünkü Ceren'i malı gibi görmekteydi. Ona boyun eğdiği sürece yaşamasına müsaade edecek, aksi takdirde bunu engelleyecekti.

Kötüydü çünkü kendi dışında kimsenin mutlu olmasına izin vermeyecekti. Asıl çelişki ise buradaydı: İstedikleri gerçekleşince de mutlu olmayacaktı, beyhude bir gayeydi. Kötüydü işte, mutsuz olmasının tek sebebi buydu.

Kördü. Sahip olduklarının değerini bilemeyecek kadar. Bilse bile kötüydü... Kimse istenmediği bir yerde durmaz, derdi atalar. Peki ya bu neydi? Neden bu topraktaki erkekler, istenmedikleri kalbi parçalamaktaydı?

Eşit değillerdi. Ceren ne kadar güçsüzse, Sinan o kadar güçlüydü. Çünkü kötüydü. Kötülere her şey mübahtı çünkü... Ceren ise sahip olduklarına âşık, onları koruma derdinde. Hem canı hem canından çıkardığı canı... İyiler hep böyleydi, korumak zorunda oldukları vardı. Bu yüzden korkarlardı.

Kötüler ise cesurdu, kaybedecek bir şeyleri yoktu.

Çayından bir yudum daha aldı. Deniz değişmişti. Çayından aldığı birkaç yudum ona günün tüm yorgunluğunu unuttururdu zamanında. Şimdi ise içtikçe geriliyordu.

Az önce Ferhat'la yaptığı görüşme içini daha da sıkmıştı. Koruma talep ettiğini fakat devletin Ceren'e tam zamanlı koruma ataması için ortada bir risk görmesi gerektiğini söyledi. Sinan ise henüz risk teşkil etmemişti.

Risk neydi? Ölmeden önce gördüğünüz son şeydi.

Ölüm bir sonuç ise risk ne oluyordu? Azrail'in nefesi mi?

Kafayı yememek işten bile değildi. İnsan canı ne ara bu kadar değersizleşmişti?

Hâlâ şaşırabildiğine şaşırdı. Bu ülkede işler ne ara yolunda gitmişti ki?

Bir yudum daha aldıktan sonra görüş alanına giren babasına baktı.

"Neler oluyor?"

Kısa ve netti. Zaten adam hep böyleydi. Tipik bir erkek... Peki ya babası da Sinan gibi miydi? Annesi onu terk etmek isteyince içindeki canavarı dışarı salacak biri...

"Kafam kazan gibi."

Annesinin en son aldığı ve evin girişine bakan pencerenin tam önüne yerleştirilmiş karşılıklı iki koltuktan birindeydi. Ötekinde ise şimdi babası.

"Biraz ara ver istersen. Yıllardır durmadan çalışıyorsun."

Babasına çektiğine emindi. Deniz de netlikten hazzederdi. Belirsizlik nefes almasını engellerdi.

"Tatile çık. Birkaç ülke gör. Kendine gel."

Aslında haklıydı. Yıllardır tam gaz çalışmakta ve yorulmak bilmeden temposunu sürdürmekteydi. Arada takıldığı arkadaşları ve ailesiyle geçirdiği anları saymasa robottan bir farkı kalmamıştı. Rutinlerin efendisi!

"Haklısın. Hemen bir şeyler ayarlayacağım."

Gitmek en iyisiydi. Çözümsüzlüğün ilacı buydu, çözemeyeceğini anladığı an akışına bırakmak yani...

Telefonunu önlerinde duran sehpaya bıraktı. Elif'ten gelen mesajlar ve birkaç hastadan hamilelik aşermesi...

"Seninle gelebiliriz. Annenin seve seve katılacağına eminim."

Tek kaşı havadayken sunduğu bu teklif, babasının aslında ciddi olmadığının tek göstergesiydi. Böyle bir şeyi, Deniz istese bile, yapmazdı. Ama anlaşılan şu an neşelendirmek için bundan daha bayat bir espri bulamamıştı. İkisi de aynı anda güldükten sonra Deniz sessizce ekledi:

"Gerek yok. Birileri var aklımda zaten."

Gözlerini kararmakta olan havaya dikti. Yaşamak güzeldi... Ertelemeye gelmez, dengesizlikten ürkerdi.

"Ama önce yarım kalan bir işi halletmeli..."

Öyle ya! Kimse kalbinde bir yara ile kafa dinleyemez. Önce yaraları dağlamalı, sonra yenisine yer vermeli.

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin