+1

1.3K 77 5
                                    

Hayat çok güzeldir. Kimsenin, özellikle de kötülerin insafına bırakılmayacak kadar hem de...

"Konferansınız varmış."

Hayat güzeldir. Tesadüflere bırakılmayacak kadar hem de...

"Yarıda bırakmak zorunda kaldım."

Tesadüfler çekicidir. Hayatın dibe vurduğunu göstermeyecek kadar...

"Neden?"

Tesadüflere güvenmemek gerekir. Zira evrenin düzeni, akıllara durgunluk verebilir.

"Doğumu başlamış bir hastam için dönmek zorundaydım."

Evren düzenlidir lakin çıkıntısı da çoktur. Kötüler bunlara tutunur, sıkı sıkı hem de...

"Sizin dışınızda başka doktor yok muydu? Neden özellikle dönmek zorundaydınız?"

"Hastanın sorunlu bir hamileliği vardı, bir de üstüne histerisi. Kendisiyle doğuma benim gireceğim hususunda anlaşmıştık."

Tutunmaz olurlar mı? Onlar da insandır en nihayetinde, kalmayı beceremeseler de...

"Hususi aracınızla mı gitmiştiniz konferansa?"

"Evet, araba kullanmaktan hoşlanıyorum. Yolculuklarda genel tercihim bu yöndedir."

"Ameliyat malzemeleriniz neden yanınızdaydı?"

Tutunurlar elbet, herkes gibi... Ama kimse yenilmez değildir. Yeter ki eser miktarda cesaret doğsun, evren bile dize gelir.

"Onları kimseye emanet etmem. Temizlik ve bakımlarını ben yaparım."

Sorgu amiri gözlerini ayırmadan bakıyordu Deniz'e. Deniz de öyle... Yalan ilk gözlerde belirirdi. Bu yüzden doğrucular hep gözlere güvenir, onsuz edemezdi.

"Sabıkanız yok. Meslekî kariyerinizde bir kere bile şikayet edilmemişsiniz. Tüm hastalarınız sizden memnun ve hastane çalışanlarının gözünde soğukkanlılık timsalisiniz."

Fazla mı donuktu? Bir insan, başkasına zarar verdiğinde nasıl olmalıydı ki? Var mıydı bu durumlar için mini bir el kılavuzu?

"Ceren Kaya ile yakınlığınız ne?"

"Bir süre yanımda çalıştı."

"Arkadaşlık ilişkiniz var mıydı?"

"Hayır. Tamamen iş ilişkisi."

"Kocasının onu tehdit ettiğinden haberiniz var mıydı peki?"

Olmaz mı? Tüm kötüler aslında "Ben buradayım!" diye bağırırdı. Çünkü onlar sevmeyi beceremez, ellerine yüzlerine bulaştırırdı.

"Biraz anlatmıştı. Her kadının başına gelenden farksızdı benim için. Üzücüydü."

"Sinan Uzun ile kişisel bir tanışıklığınız yok yani."

"Tekrarlıyorum, hayır. Yüzünü hayatım boyunca hiç görmedim."

Oysa masanın üzerindeydi, en son gözaltına alındığında çekilen sabıkalı fotoğrafı. Ben geliyorum, demişti kötü; Deniz de onu karşılamaktan çekinmemişti.

"Yüzünü görmediğiniz birinin boğazını kesebildiniz."

"Tamamen içgüdüseldi. Yapabileceğim başka bir şey yoktu."

Amirin gözleri üzerinde dolaşmakta... Yalanı hemen tanır, ona bu odada yer bulunmamakta...

"Yaşayıp yaşamadığını merak ediyor musunuz?"

"Yaşıyor olmasını umuyorum."

Oda dar... Odada herkese yer yok.

"Ameliyattan çıktı ama hayatî tehlikesi sürüyor."

"Ateş ettiğini görünce müdahale etmek zorunda hissettim."

Amir aniden yerinden kalktı. Yarım saatten fazla sürmüştü sorgusu ve durmadan aynı soruları soruyordu. Cevabını bildiği ne varsa altını da üstünü de çizmişti. Artık tatmin olmuş şekilde bitirdi.

"Polis arkadaşımız yaralı kurtuldu. Ceren Hanım hayatta. Siz olmasanız belki ikisi birden ölecekti. Allah'tan ilk ateşlemede hedefi tutturamadı."

Masadaki evrakları bir dosyaya doldururken, dizüstü bilgisayarını kapayan kâtip de ayağa kalkmıştı. O odadan çıkarken amir konuşmaya devam etti:

"Savcı muhtemelen bir gece tutar. Ama sonrasında serbest kalacağınıza eminim Deniz Hanım."

Bakıştılar tekrar. İnsan çok garipti... Hem görmek ister hem de bakmaya korkardı.

"Zor bir gün geçirdiğinize eminim. Teşekkürler yine de."

Deniz hafifçe başını sallamakla yetindi. Her zamankinden farksızdı. Donuk ve sakin... Başka nasıl olabilirdi ki?

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin