"Telefonun ötüp durdu."
Sırtı dönüktü. İrem'i doyuruyordu. Bu yüzden tepkisini ölçememişti. Ses tonu ise kendini ele vermeyecek kadar eğitimliydi belli ki. Sonuçta trip, atıldığı zaman atanı ihya eden bir yetenekti ve asla varlığı kabul edilmezdi.
Hırkasını giydikten sonra telefonun olduğu masaya doğru yürüdü. Eline aldıktan sonra da yanında duran Ceren'in yanağına bir öpücük kondurdu. Bu sırada gözlerini kapadığını biliyordu. Uyum buydu, dudaklarla göz kapakları aynı anda kapanırdı...
"Hastaneye gitmeliyim."
Yalan şişede durduğu gibi durmazdı. Söylerken kendi bile gerilmişti. Ki hastaneye uğrayacak olması yalan da sayılmazdı.
"Tamam. Dönecek misin peki?"
"Hayır. Annemlere uğramam gerek."
Ceren sessizdi. Dün gece geçirdikleri anlardan sonra içine kapanıvermişti. Deniz çantasını alıp dışarı yönelirken aniden durdu. Yüzünü ona çevirmeden:
"Evi değiştirmen gerek. Bugün bir iki yerle görüşeceğim."
"Hayır."
"Giriş çıkışı güvenlikli siteler var. Gündüz ve gece vardiyalı çalışıyorlar."
"Hayır dedim. Öyle bir evin giderlerini karşılayamam."
"Buna gerek yok zaten. Ben hallederim."
"Sana hayır dedim!"
Ani bağırışı ile İrem de en az Deniz kadar irkilmişti. Kız aniden ağlamaya başlayınca da hava iyiden iyiye gerildi.
Deniz anlayamadığını belirten gözlerle ona bakarken geri adım atmayacağını adı gibi biliyordu. Üstüne gitmeden çözecekti bu sorunu.
"Tamam. Sonra konuşuruz."
Evden çıkarken telefonunu kontrol etti. Mesajlar üst ekranda görünmeye devam ediyordu. Uygulamaya girilmemişti ama isteyen biri kolaylıkla okuyabilirdi. Elif'ten gelen konum bildirme mesajları ise istenmeyecek kadar malzeme veriyordu. Fakat Ceren şimdiye kadar bu toplara hiç girmemişti. Onun gerginliğinin tamamen Sinan'dan kaynaklandığını düşündü. Ki o mesele Elif'i ikiye katlayıp beşle çarpardı.