31

1.7K 111 18
                                    

Parfümü boynunun iki yanına sıktıktan sonra aynada kendine baktı. Duştan sonra istemsizce de olsa yine saçlarını örmüştü. Alışkanlıklarından gocunmuyordu, Deniz buydu. Birkaç rutin iş ve dalgasız bir duygu dünyası...

Fakat birazdan evine gelecek olan kadın sayesinde ve belki de yüzünden, tsunamilerle tanıştığı gerçeğini görmezden gelemedi.

Birkaç gündür buldukları her fırsatta yiyişiyorlardı. Ceren'in arkadaş görünümlü bakıcısı yüzünden ne onun evine gidebilmişlerdi ne de takılmak için uzun zaman kazanmış...

Şansa bakın ki Deniz'in de babasının birkaç akşam üst üste sinemaya gidesi tutmuştu. Aslında adamın huyunu biliyordu. Biriktirip biriktirip, vizyona giren filmleri bir kerede izlerdi. Pederi de Deniz kadar rutin seviciydi, tipini sevdiği cinsine çekmişti.

Velhasıl ayarlayabildikleri her boşlukta birbirlerinin dudaklarına yumulmuş ve tatmin olmak bir yana, daha da harlanmışlardı. Ceren'le konuştukları o akşam tuvalete girdiğinde "Ben ne yapıyorum?" diye sormuştu kendine Deniz. Sahi ne yapıyordu? O, bir kadınla kokuşmuş bir kabinde sevişecek biri değildi ki! Peki bunu yapacak olan kimlerdi? Daha avam, daha cesur olanlar mı? Kendi tezini çürütmek için saniye bile beklememişti. Bu tip davranışlar tam da Deniz gibilere uygundu. Zira şüphe uyandırmayacak kadar toplumun kör noktasında kalmıştı. Yani mekanın ortasında durup "Bir kadınla tuvalette yiyişmeye gidiyorum!" diye bağırsaydı dahi kimse ciddiye almazdı. O kadar 'kör'ülmezdi...

Eli örgüsüne gitti. Açsa mıydı? Saçları yanaklarına değdiği zaman kendini rahat hissetmiyordu. Her ne kadar iletişim kurarken yüzünü pek kullanmasa da sürekli sağa sola çekiştirmesi gereken tellerin varlığı yüzünden sekteye uğramasını istemezdi. Peki ya şimdi? Ceren'e farklı bir Deniz göstermenin sırası mıydı? 'Ya beğenmezse?' sorunsalı ile boğuşmanın zamanı mıydı?

Değildi. Gece ilerledikçe ne kadar hırçınlaşacaklarını bilmediği için saçının eline ayağına dolanmasını istemeyeceğine kanaat getirdi. Dokunmadan banyodan çıktı. Bekleme zamanıydı!

...

Sıla: Geldi mi?

Deniz: Hayır. Ayrıca yeter sus artık be Sıla!

Sıla: Kızım! Çemkirme bana! En iyi orgazm için tüyo lazım sana.

Deniz: Farkında mısın bilmiyorum ama ben jinekoloğum.

Deniz: Yani kadınların A'dan başlayıp G'ye kadar giden tüm noktalarını adım gibi biliyorum.

Sıla: Farkında mısın bilmiyorum ama sen bir heteroydun.

Sıla: Yani erkeklerin sana girip çıkması ile senin sürtünmelerin arasında A'dan Z'ye fark var bebeğim

Deniz: Sürtünmek? Parmaklarımı kullanırım diye düşünmüştüm.

Sıla: Al işte! Lezbiyenliğe dair tek bilgin parmakla sınırlı olduğu için buradayım zaten.

Deniz: Evet, karşımda yüzyılın en azılı Sappho'su var zaten?

Deniz: Sus artık, bu yazışmalarımızı görsün istemeyiz.

Sıla: Hadiiiiii??? Sakın bana, Ceylan'a telefonunun şifresini verdiğini söyleme.

Deniz: Hayır tabii ki seni şapşal!

Deniz: Ayrıca Ceren!

Sıla: Neyse ne! Kızı yalamayı düşünüyorsan önce duşa sok. Hastalık falan kapmanı istemeyiz.

Deniz: Sıla...

Sıla: Tamam ya!

Sıla: Deniz ya. Korunma gibi bir probleminiz de yok farkında mısın?

Sıla: Acaba lezbiyenler AİDS olunca nasıl bir korunma yöntemi benimsiyorlar ki?

Sıla: Lezbiyenden AİDS bulaşır mı ki?

Deniz: Neyse ki seni dikkate alan tarafım yıllar önce öldü.

Deniz: Yoksa şimdi yığılıp kalmıştım.

Sıla: Aman be tamam! Sustum.

Deniz: Mümkün mü ki öyle bir şey ya? Hani mucizeler çağı kapanmıştı?

Sıla: Çok kötüsün.

Deniz: Neyse ki sen de fazla iyisin... Evreni dengede tutuyoruz, fena mı?

Deniz: Zil çaldı. Ararım sonra.

Sıla: Beline kuvvet yiğidim!

Sıla: Lezbiyenler de bellerine yükleniyorlar mı acaba?

Sıla: Gittin mi?

Sıla: Uffff keşke ben de gelseydim. En azından birkaç tütsü yakardım rahatlaman için.

Sıla: Çok gerginsin çünkü.

Sıla: Baksana heyecandan hiç susmadın.

Sıla: :/

...

Kapıyı açtığında göreceklerinden memnun olacağından emindi. Zira Ceren ilk günden beri bir kere bile falso vermemişti. Hep çok şık, hep çok seksiydi.

Fakat bu defa bambaşkaydı. Şubat'ın ortalarında olmalarına rağmen incecik ve dar bir elbise... Kesinlikle sütyensiz. Uçları belirgin, yuvarlaklığı elbisesiyle uyumlu dolgun memeler...

An itibari ile Ceren memeden ibaretken Deniz de ona yapışmak için kıvranan bebe gibiydi. Yaşamak için ona muhtaç, dokunduğunda evinde hisseder gibi...

Elbisenin üstünde uzun bir palto. Kıpkırmızı ve deri... Dikkat çekmek için alınmış belli. E yahu senin buna ihtiyacın var mı ki?

Deniz'in dili, damağıyla bütünleşirken Ceren gülümsedi. Süzülmek hoşuna gittiği için mi bilinmez ama durumdan hiç şikayetçi değildi.

Kıvırcık ve uzun saçlarını, önünde bir fular ile taçlandırmış ve tepede dağınık bir topuz yaparak bağlamıştı. Yer yer yüzüne dökülen lüleler Deniz'in kalbine sarıp sarmalanmıştı. O an bir şeye dönüşmesi gerekse, bu kesinlikle saç teli olurdu. Ceren'in teninden çıkan, onda yol bulup ondan beslenen...

"Hoş geldin."

Ceren içeri geçmeden önce yüzündeki gülümsemeyi soldurmadan sordu:

"Çıkarıyor muyuz?"

"Hayır! Ben çıkaracağım!"

Ne dediğini anlamamıştı. Kendi bile ana diline yabancıydı şu an. Ceren, kastettiğinin ayakkabı olduğunu ima edecek şekilde eğilerek uzun çizmesinin fermuarını tuttu. Bu yapılır mıydı be kızım! Şimdi tüm dikkat dekoltendeydi...

Düştüğü aptallığın farkına vardıktan sonra elini, ona dokunmadan ama dokunmak istercesine Ceren'e doğru uzatıp "Yani hayır, ayakkabıyla giriyoruz." diyerek onu içeri davet etti.

Ceren kıkırtıyla içeri yürürken, Deniz de bu gecenin gerçekten uzun olacağını fark etti. Acaba Sıla'yı çok erken mi sepetlemişti. Biraz tüyo almak için çok mu geçti?

Çünkü Deniz bu afallamalar ile değil Ceren'le sevişip onu tatmin etmek, titremeden yerinde durabileceğinden dahi şüpheliydi.

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin