"İyisin değil mi?"
Elindeki kahve fincanını, henüz dolduramadığı dolaba aldığı malzemelerin yanına koydu.
Lale gelmişti. Geldiğinden beridir de evi inceliyordu aslında. Deniz'in tuttuğu, sakin ve nezih bir mahallede ciddi güvenlik önlemleriyle korunan bu sitedeki yeni evi dudağını uçuklatmıştı.
Kafasını sallayarak cevap verdi. İyiydi.
"Ev harika ya! Deniz Hanım seni çok seviyor olmalı."
Ceren'in gözü, daldığı yerden hızla uzaklaştı. İnsan garip bir varlıktı. Yürekten, bedenindeki her hücrede hissettiği bir sevgi nasıl oluyor da gerçek hayatta görünmüyordu?
"Sevdiği falan yok Lale. Ayrıldık biz."
Lale'ye tezgahtaki öteki fincanı uzattıktan sonra koltuklara doğru yürüdü. Arkadaşı da arkasındaydı.
"Ayrılmış kişiler için fazla bonkör bir davranış değil mi ev tutmak?"
Koltuğa oturduktan sonra önce sessizleşti ortam. Ceren, içeride uyuyan kızının sesine odaklanmıştı. Duyduğu an fırlayacaktı.
"Önceden halletmiş o işi, ödemesini falan yapmış. Yani öyle sandığın gibi bir durum yok ortada."
Karşısındaki koltuğa oturan Lale ise sırıtmaktaydı. O dahil, dünyanın geri kalanını bu saçmalığa inandırmak cidden zor olacaktı. Ama daha bugün atlattığı badireden sonra Deniz'in hâlâ aramamış ve gelmemiş olması aslında her şeyin zaten göründüğü gibi olduğunu gösteriyordu. Deniz onu bırakmıştı. Durumundan dolayı bir süre ilgilenir sonra hayatına devam ederdi.
"Ve sen de buna inandın Ceren öyle mi? Güldürme beni Allah aşkına ya!"
"İnan derdim başımdan aşkın Lale, bu tip ayrıntıları düşünemeyecek kadar hem de..."
Lale oturduğu yerde diklendikten sonra bakışlarını Ceren'e sabitledi.
"Sahi, nasıldı?"
"Her zamanki gibi..."
Bir süre cevap veremedi. Sinan hep böyle değildi elbet. İlk zamanlar onu mutlu eden, yere göğe sığamamasını sağlayan adam, ona cehennemi yaşatan değildi.
"Her zamanki gibi zorba."
"Dokundu mu sana?"
"Hayır, en azından ben o kadar kalmadım karşısında. Minibüs gelir gelmez bindim. Arkamdan bağırıp durdu."
Bu sırada telefonuna mesaj gelmişti. Kalkıp tezgaha gitmeye üşendiği için bakmaktan vazgeçti. Zaten Deniz'den olmadığını biliyordu çünkü ona farklı bir melodi yüklemişti. Kahrolsun içindeki bu sevgi sevgisi!
"Gitmeyeceksin değil mi? Buradan da kaçmayacaksın?"
Daldığı yerden uzaklaştırdı gözlerini. Ceren böyle anlarda, çevresindekiler yok gibi davranırdı oysa vefa gösterene mütekabil hizmet vermek gerekirdi. Lale'ye gülümsedi.
"Bu defa hayır. En azından mahkeme sonlanana kadar. Ferhat yarın ikna etmeye çalışacak."
Tek kaşını kaldırarak kahvesinden bir yudum daha alan Lale şaşkındı. Ceren eskisinden daha güçlü duruyordu. Fakat güçlü olan her zaman kazanan taraf olmazdı.
"Başarabilir mi?"
"Bilmiyorum. Sanmıyorum da... Ama en azından deneyecek."
"Peki ya vazgeçmezse?"
Sorular Ceren'i bunaltmıştı. Gerçekleri bilmek, bildiklerini söylemek, söylediklerine inanmak... Bunlar ne de zor şeylerdi. İnsan olmak çok zordu be! Her yiğidin harcı değildi.
Yerinden kalkıp az önce çalan telefonunu almak için tezgaha yürüdü. Lale konuşmaya devam ediyordu.
"Nasıl bir dünya bu ya? Kimse böyle şeylere dur diyemiyor. Bu ülkede her gün kadın öldürülüyor ve kimsenin umurunda değil."
Telefonu alıp üst bildirime baktığında mesajın yabancı bir numaradan geldiğini gördü. Aynı anda Lale'nin sözleri kulağında yankılanıyordu. Bazı kadınlar bu tip sorunlara hiç bulaşmazken bazıları bu dünyada doğup yine orada ölüyordu.
Pardon öldürülüyor...
Mesajı okumadan Lale'ye döndü. Korku yine sarmıştı her tarafını. Sarılmak istiyordu.
"Çok affedersin tatlım ya!" Yerinden kalkan Lale Ceren'e yetişip ona sarıldı.
"Özür dilerim, böyle bir şey yapmayacağına eminim."
Ceren güçsüzdü. Birileri onu ayakta tutmaya çalışsa bile bu gerçek yok olmuyordu. Lale ona sarılırken telefona hafifçe dokunup içeriği açtı. Eğer yazan Sinan'sa yeni numarasını da bulmuş demekti ve bu kaçacak pek bir nokta kalmadığına delaletti.
Yanılmıştı. Lale'den usulca ayrıldıktan sonra ekrana tekrar baktı.
0546...: Bugünden itibaren o evden çıkmıyorsun.
0546...: Benim sınırlarımı zorlama!
Gözünü ekrandan ayıramıyordu. Tüm bedenini saran korku artık somuttu. Titreme ve gözyaşına dönüşmüştü.
"Ne oldu?"
Lale olan biteni anlamak için telefona baktıktan sonra "O olduğuna emin misin?" dedi.
Gözünden akan yaşları ellerinin tersiyle silip tekrar gelen mesaj sesiyle irkildi. Lale ile birbirlerine baktıktan sonra açtı.
0546...: Bu arada ben Deniz.
0564...: Tedirgin olma.
Derin bir nefes alan Ceren'in bu halini gören Lale de rahatlamıştı. Tekrar sarılıp bıraktı onu.
"Kimmiş?"
Kalçasını tezgaha dayayıp oraya tutunarak durmaya devam etti Ceren. Bugün bitse de kurtulsaydı.
"Bir arkadaş. Durumu anlatmıştım, endişelenmiş olmalı."
Sevinse mi yoksa kızsa mı bilemiyordu. Yanında olmak yerine böyle gizli kapaklı iş çevirmeye ne gerek vardı? Deniz'in ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlamıyordu. Bir parça taviz istemişti sadece. Sonsuza kadar sürecek değildi ya! Elbet bir yerden sonra bu sorunları aşacaktı. Ama Deniz kestirip atmıştı.
Atmıştı da bu neydi?