Deniz: Neredesin?
Sıla: Evdeyim. Çıktın mı hastaneden?
Deniz: Evet.
Sıla: Gel de kahve içelim.
Deniz: Çok pişman olacağım bir şey yaptım sanırım.
Sıla: Ne oldu? Bir sorun mu var?
Sıla: Neredesin sen?
Deniz: Pişman olacağım diyorum da...
Deniz: Oldum bile.
Deniz: Benden büyük ahmak yok Sıla ya :/
Sıla: Saçmalamayı kes de gel.
Deniz: Gelemem. Yüzüne bakarak anlatmaya cesaretim yok.
Sıla: Yok artık!!
Sıla: Sorun ne? Hastaneyle mi ilgili?
Deniz: Hayır.
Deniz: Yani doğrudan değil.
Sıla: Kaç kelime?
Deniz: Az ciddi ol ya!
Sıla: Uzatma da gel, böyle yeterince dalga geçemiyorum :P
Deniz: Biraz işim var, halledip gelirim.
Sıla: Kahve de al. Annem beni çıkartmasın şimdi.
Deniz: Sömürdün beni! Kene misali kanımı emdin be! Bir gün de kendin al şu kahveyi!
Sıla: Bizimkiler içmiyor, bir sen tüketiyorsun diye evi kahveyle mi doldurayım?
Deniz: Beni delirtme Sıla! Her gelişimde paket paket getiriyorum. Satsan kendine ev alırdın be!
Sıla: Doktor olan sensin. Onca parayı ne yapacaksın hem? Yemiyorsun da... Bari birileri nasiplensin.
Deniz: Zaten bu gidişle yalnızlığım kronikleşecek :( Mirasıma konarsın.
Sıla: Ağlama, tamam. Gel de konuşalım.
Sıla: Bakalım neymiş seni yerin dibine sokan dert.
Deniz: Görüşürüz.
Sıla: :*
...
"Sana inanamıyorum!"
Gözlerini devirip pembelerle döşeli odanın penceresinden dışarı baktı. Liseden beri dekorunu hiç değiştirmemişti. Eklediği birkaç kitap dışında her şey olduğu yerde, olduğu gibiydi. Hoş, o kitaplar da dekorun parçası olmaktan öteye gidememişti. Prensesin odası...
"Birkaç gün yalnız bırakıyorum ve sen gördüğün ilk kadını öpüyorsun."
Derin bir nefes her sorunun çözümüdür. Onca meditatör bir şey biliyor olmalı. Al! Ver!
"Hayır, lezbiyen de değilsin ki anasını satayım. Hangi akla hizmet kızı taciz ediyorsun?"
Zıvanadan çıkmaya az kalmıştı. Taciz kelimesi Deniz'in patlama noktasını okşadı.
"Salak salak konuşma Sıla!"
Odanın içinde bir kanepe vardı. Deniz'in hediyesi... Aslında Sıla'ya hediye ettiği her şey, sadece kendi kullanımına açıktı. Kızın bu konuda sitem etmesi gayet doğaldı. Geldiği zaman oturacak bir yeri olsun diye koltuk, içebilsin diye kahve, giyebilsin diye "mazbut" elbiseler, uyuyabilsin diye minik minik kırlentler.