Sıla'nın motivasyonu ile geçirdiği saatler ve ardından evindeki sessizliğin etkisiyle dinginleşen ruh hali, hastaneye girer girmez yerini tedirginliğe bıraktı.
Aslında az çok tahmin ediyordu. Ya bugün işe gelmeyip ardından gözüne hiç görünmeyeceği yerlere kaçacaktı ya da birilerine anlattıktan sonra görev yerinin değiştirilmesini isteyecekti. Kadınlar bu şekilde "aslında çözüm olmayan çözümler" üretmekte ustaydı. Çünkü kabul etmek istemeseler de hep başkalarından beklerlerdi. Deniz de tam olarak buna ifrit oluyordu. Tarımı bile kadınların keşfettiği söylencesi dolanırken kendini bu kadar aciz bir varlık gibi göstermek kimi, niye mutlu etsin ki?
Adımlarını daha da yavaşlatıp makus sona doğru ilerleyişini yavaşlattı. İki haftadır zihnini meşgul eden ve belki de "asla" diyerek ötelediği bir atakta bulunmasına neden olan kadından, bu kadar korkak olmamasını umdu.
Önce vizite... Ameliyatlı hastalarını kontrol ettikten sonra bebeği kuvözde olan, çiçeği burnunda annelerini ziyaret etti. Her ne kadar sıcak bir yapısı olmasa da takındığı gülümseme sayesinde hepsinin gönlünü aldı. Ardından kaçamayacağı gerçeklerin dikenli diyarı... Odasının kapısındaydı.
Son kez derin bir nefes aldıktan sonra yüzüne, duygularını yansıtmayacağından emin olduğu bir ifade yerleştirip içeri girdi. Görmeyi beklediği manzara tabii ki de bu değildi.
Ceren her zamanki yerinde oturmuş, ekranı açık bilgisayarın önünde, elinde telefon ve hiç de kötü olmadığını gösteren bir gülücük ile karşısında duruyor.
Deniz'in İtinayla yüzüne yerleştirdiği tepkisiz ifade ise yerini hızla şaşkın gözlere bıraktı.
Kapı koluna yapışan elini zar zor ayırıp içeri doğru hareket ettiğinde göz göze geldiler. Ceren konuşmaya devam ediyordu.
"Tamam canım, müsait olunca arayacağım ben. Ona dikkat et olur mu?"
Yavaşça ayağa kalkıp Deniz'in yerine doğru gidişini izledi. Deniz ise üzerinde gezdiğine emin olduğu gözlere bakmadan deri ceketini çıkarıp askıya iliştirdi. Ne yapması gerektiğine karar veremeyecek kadar şok olmuştu. Hiçbir şey olmamış gibi devam edebilecekleri aklının köşesinden dahi geçmemişti.
"Günaydın."
Cevap yok. Duymadığını düşünerek arkasını dönüp yüzüne bakmak istedi ama Ceren hâlâ elindeki telefonla ilgileniyordu. Tekrar günaydın demek ile üzerine gitmemek arasında bir seçim yapması gerekiyordu ve daha fazla zavallı görünmemek için direkt çark etti.
"Hastayı alabilirsin."
Önlüğünü iliklerken onu izlemeye devam etti. Ceren gözlerini ekrandan ayırmadan yerinden kalkıp kapıya ilerledi. Dışarıdakilerden birini çağırarak aynı tavırla içeri girdi.
Deniz anlamıştı. Bugün bir kaşıktan öte değildi. Yani yoktu. Ceren'in hükmünde aldığı konum, eğilip bükülecek bir kaşıklıksa eğer ses çıkarmayacaktı çünkü aksi bir durumda ne yapabileceğini bilmiyordu.
...
Sıla: Ne yaptın sevgili ispinoz?
Deniz: Günaydın Sıla. Sormaya korkuyorum ama belli ki bekliyorsun.
Deniz: İspinoz ne alaka?
Sıla: : ) Aferin, böyle ileri görüşlü ol.
Sıla: İspinozlarda da eş cinselliğin yaygın olduğunu biliyor muydun?
Deniz: Saçmalama?
Sıla: Ciddiyim kızım! Hem de tek eşli takılıyorlarmış.