10

1.1K 77 8
                                    

"Sonra dedim ki, ya beni işe alırsın ya da ben seni satın alırım."

Sıla, Elif'in söylediklerine gülerken bir yandan da Deniz'e bakmaktaydı.

"Buna rağmen işe alındın yani?"

Elif, elindeki kadehten bir yudum daha aldıktan sonra gülerek konuşmaya devam etti:

"Tabii ki hayır! Adam sadece, dene de görelim, demekle yetindi."

"Denedin mi bari?"

"Satın almadım ama satın almasını sağladım, diyelim."

Sıla, soran gözlerle ona bakınca masada duran araba anahtarını kaldırıp salladı. Aynı anda tek kaşını kaldırmış, mağrur bir bakış atmaktaydı.

"Sana inanamıyorum. Sabahtan beri anlattığın adam son sevgilin mi yani?"

Elif sırtını oturduğu sandalyeye yasladıktan sonra bir yudum daha almak üzere içeceğine yöneldi.

"Hıhım."

Ne de büyük dertlerdi. İnsanlar sahip oldukları her şeyde olduğu gibi, dertlerinde de sınıflara ayrılırdı ve bazı sınıflarda muhabbet, birbirini düdüklemekten öteye gidemezdi.

"Sen ne yaptın Deniz? Bugün epey suskunsun."

Eli sırtındaydı. Dostça bir dokunuştan sonra çekilmesi gerekirken okşamaya devam ediyordu, usul usul... Tıpkı tekrar girmeye çalıştığı hayatı gibi. Bazı sınıfların tek derdi, şımarıklıktı. Sahip oldukları her şey, sonsuza dek onların olsun istiyorlardı.

Kafasını yavaşça ve henüz sarhoş olmamış bünyesiyle ona doğru çevirmiş ve susmaya devam etmişti. Yüzü güzeldi, peki ya ruhu?

"Sezaryen günleri böyle oluyor, gören de doğurduğu her çocuğa kendi bakıyor sanır."

Sıla'nın söylediğine gülmeye başlayan Elif'ten ayırmadı gözlerini, o da aynısını yapıp bakmaya devam etmişti.

"Sohbetinize doyum olmaz ama benim kalkmam gerek."

Deniz aynı yavaşlıkla şimdi de Sıla'ya dönmüştü. Her seferinde onları yalnız bırakmak isteyişi onu deli ediyordu. Sanki bunu istiyormuş da yapamıyormuş gibi görünmek Deniz'in kabul edebileceği bir şey değildi. Hayatının kontrolü ellerinden alınıyor gibi hissediyordu. Bu olamazdı!

"Nereye Sıla ya! Daha yeni geldik."

Elif de Deniz'in sessizliğinden rahatsız olmuş olacak ki toparlama ihtiyacı duydu. Hayat ne garip! Bazen sizi dibe çeken, başka zaman üzerine basıp da yükselmenizi sağlayan oluyordu.

Sıla, çenesi ve yüzünü hafifçe hareket ettirerek kafenin kapısını gösterdi. Deniz ve Elif aynı anda oraya bakınca meselenin özünü anında kavradılar.

Sıla'nın yeni prensi, atını eyerliyordu. Geçmişler olsundu.

"Sana inanamıyorum Sıla! Geçen gün tanıştığın çocuk bu."

Elif Sıla'yı yıllar önce, yüzündeki sivilceler ve ergenlik hezeyanlarıyla bıraktığı için şaşırmaktaydı. Deniz'e düşen ise yılana sarılmak oluyordu. Sıla'nın elinden anca yılan olurdu çünkü.

"Görüşürüz fıstıklar!"

Elbisesini düzeltip onu bekleyen ve heyecandan yerinde duramayan yeni kurbana giden Sıla'nın arkasından bakan Elif ise masaya döndüğünde içkisine dalıp gitmiş bir Deniz buldu.

"Cidden yorgun olduğun için mi böylesin?"

"Yorgun falan değilim."

Bu sırada garson, masadaki hareketlenmeden ötürü tekrar tepelerindeydi.

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin