Gülerken dudaklarını önce sağa büküp ardından dişlerini gösteriyor. Üst ön iki dişi hafif tavşan... Alt dudağının sağ köşesinde minik bir ben var. Kahkaha atarken ise daha mükemmel, başını arkaya atıp boynunu açığa çıkarıyor. Gözler kapalı. Uzun sürdüğünde dilini dışarı çıkarıp sonrasında dişleri ile sıkıştırıyor.
Aklına kazıdığı bu ritüel, son bir saattir Ceren'i soktuğu şekillerden sadece biriydi. Kendinden bahsettiğinde daha öz güveni yüksek, başkasını eleştirirken temkinli, arkadaşlarından konu açıldığında gözleri parlayan, savunmaya geçtiği durumlarda ise hırçın bir kediden ibaretti. Deniz an itibari ile Ceren'e abayı yakmıştı.
Gelecekte bir gün oturup da "Ne zaman bu kadar tutuldun?" diye sorduklarında vereceği cevap tam da şu anı kapsıyordu. Şu an, tam şu saniye Deniz'in kalbi tam gaz giderken karşısında camdan mütevellit bir viraj vardı ve oraya girerken ayağını pedalden çekmiyor ve çekmeyecekti.
Çarpılmıştı. Kızın güzelliği, ele avuca ancak sığacak yapısı ve bir o kadar kıpraşık bedeni, parlak zekası ve kırılgan iç dünyası... Kadın... Kesinlikle erkekten sonra yaratılmış olamazdı. Havvacılar halt etsin! Adem'in kaburgasından kopan bir parça ancak Havva kadar vasıfsız bir kadına yakışırdı. Lilith'in soyu Deniz'in karşısında vücut bulmuşken, hiçbir güç ona aksini inandıramazdı.
"Sağ gözünde bir leke var."
Gülüşü anında kesilen Ceren, alışkanlık haline getirdiği her halinden belli davranışı ile atakta bulunup telefonunu eline aldı. Ayna göreviyle kullandığı telefonda sağ gözünü incelemeye başlamıştı bile. Deniz kıkırdayarak:
"Bana göre sağ. Yani soldaki oluyor."
Ceren hâlâ işin tıbbî boyutta bir vaka olduğunu düşünerek kaşlarını çatmış, semptomları incelemekteydi.
"Göz bebeğinin hemen yanında. Siyah olmasına rağmen irisine bakınca çok net görülebiliyor."
Ceren, Deniz'in söylediği noktaya odaklanırken kendini aynada ilk kez gören homo sapiens misali şoklar içerisindeydi.
"Buna inanamıyorum. Daha önce fark etmemiştim."
Deniz gülümsemeye devam ederek yemeğinden bir çatal götürdü ağzına. Ağzı doluyken konuşmakta beis görmeden:
"Zaten kimse kendini bu kadar dikkatli inceleyemez."
Söylediğinin içinde gizli olan itirafı yeni fark etmiş olarak çiğnemesi ağzında donup Ceren'e baktı. Fark etmişti. Birbirlerine öylece bakarken Deniz ortamı bozmak istemiyordu. Artık birkaç adım daha atma zamanı gelmişti.
"Güzel bir yüzün var, incelemeden geçmek haksızlık olurdu."
"Olur tabii. Hele hele söz verdiğin yere gelmezsen haksızlığın dik âlâsı olur."
Masadaki iki kadın da irkilerek sesin geldiği yöne döndüler. Deniz, tepesinde dikilmiş bir adet Sıla beklemiyordu tabii. Kendi kadar uzun boylu ve boyu kadar uzun dili ile Sıla, eli belindeliğin kitabını yazıyordu şu an.
"Sıla."
Deniz'in titrek sesini es geçip bakışlarını Ceren'e diken Sıla ise "Ağzına sıçacağım ama sonra" içerikli gülümsemesini takınarak elini uzattı.
"Merhaba. Ben Sıla."
Ceren de en az Deniz kadar tereddütteydi. Elini tutsa çekilip volkanın ağzına atılacağını hissediyordu. Bu kadın garipti de, arkadaşları onu sollayarak ilerlerdi. Bu durumda fren pedalına hafiften dokunmak Ceren'e düşüyordu. O da gülümsemeye çalışarak ayağa kalktı.