"Buna inanamıyorum!"
Ferhat'ın bürosunda, geniş odanın her karışına değmişti Ceren'in ayakları. Yerinde duramıyordu. Hayatının yeniden altüst edilişine seyirci kalmak onu delirtiyordu.
"Sakin ol Ceren, senin burada olduğunu bilmiyor."
"Nereden biliyorsun? Nasıl bilebiliyorsun?"
Ferhat güçlü elleriyle Ceren'in narin kollarını tutup onu yerine sabitlerken aklından geçen tek şeyin, canı olduğunu bilmek sinirini bozuyordu. Acaba hayatının tehlikede olduğunu bilen insanlardan kaçı sakin olabilirdi ki Ceren de olacaktı? Üstelik bu yolda yalnız da değildi. Daha kıymetlisi, en değerlisi de potadaydı.
"Biliyorum çünkü onunla konuştum. Haberi yok burada olduğunuzdan."
Ceren sakinleşmiş görünerek vücudundaki gerginliği azalttı. Ondaki bu değişikliği anlayan Ferhat, deri koltuklara yönlendirerek oturmasını sağladı. Ardından kendi de karşısına geçti. Ortadaki ahşap sehpaya oturmuş, bacaklarını da Ceren'i kapsayacak şekilde açmıştı. Erkekler hiçbir fırsatı kaçırmama konusunda uzmandı, böyle bir anda bile avlanmaya devam ediyorlardı.
"Bak, seni rahatlatır mı bilmem ama bu kadar korkmanı gerektirecek biri değil."
Yüzüne anlamsız bir ifade takıp hafiften sırıtarak yine kendini övecek türden bir çıkarımda bulunmuştu.
"Önce resmî bir dille uyardım, ardından biraz sertleştim. Hemen geri adım attı."
Ceren'de ise bir değişiklik yoktu. O adamla haftalar, aylarını geçirmişti ve nasıl bir bok olduğunu adından daha iyi biliyordu. Sinan sinsi şeytanın tekiydi, sanıldığından daha, umduğundan öte bir kinle örülüydü.
"Hiç sanmıyoru-"
Elleri kuşatılmıştı şimdi de. Teskin ediliyor olması gerekirken uzun zamandır bedeninin her noktasına sadece bir kişinin değiyor olmasından kaynaklı sahiplenilmişlik hissi buna engel oluyordu. O eli tutan Deniz olmalıydı, bu masalları ona Deniz anlatmalıydı.
"Bana güven. Konuştum ve gitti. Akraba olduğumuzu ve bu yüzden uzaktan da olsa davaya benim bakacağımı söyledim. Sizin de yerinizi sadece savcının bildiğini."
Buğulanan gözlerini kaldırdı sonunda. İnsan böyle anlarda hep kaçmak isterdi. Bedeni duruyorsa da gözleriyle... Bu yüzden bakamamıştı karşısındaki adama bir türlü, kaçmak istemişti.
"Korkuyorum."
Korkuyordu. Canı için, canına can katan için ve bunun hep böyle gideceğini ya da daha beterine evrileceğini hissettiği için...
Ferhat tutuşunu sıkılaştırdı. Hatta onu kendine doğru çekip teskin etmeye çalıştı. Nafile olsa da işe yaradı... Ceren'in içi ısındı. Masallar bazen tek tercih olurdu, dinlemek lazımdı.
"Korkma, ben varım, koruma kararı da çıkaracağız. Her şey düzelecek."
Bir an önce bitsin istiyordu. Kabuslar neden bu kadar uzun sürerdi ki?
Her şey bir yana, aklı yine Deniz'deydi. Bu, gelgitli ilişki canına tak etmek üzereydi. Onu sıkıştırmak istemiyordu lakin arada sıkışıp kalmaya niyeti de yoktu. Ceren net kadındı. Zaten bu yüzden, birçok kişinin tasvip etmemesine rağmen, çokça sevgilisi olmuştu. Netlik, çekici bir özellik değildi maalesef ve Ceren'deki belki de tek kusurdu.
Ferhat'ın bürosundan çıktığında, girerken yaşadığı kaygı bir nebze azalmış olsa da sorulardan bir tanesi bile cevap bulmamıştı.
Taksiye binerken annesine mesaj çekti. İyi olduğunu söyledi, onu da inandırdı.
Ardından hastaneye gitti. İşinden çıkamazdı, yeniden başlamasını sağlayan hiçbir şeyden vazgeçemeyeceği gibi.
Deniz de buna dahildi. Sorun her neyse bu defa çözmesi gerekecekti.