12

1.1K 75 5
                                    

İnsanlar bardak gibiydi. Zaman onları doldurur. Sonra ya taşar ya da boşalırlardı. Taşmak çoğunluğun işiydi. Bu yüzden kontrolsüz ve öfkeliydiler.

Deniz ise boşalırdı. Her anlamda... O, işinin erbabıydı. Dolmak kolaydı, herkes bir şekilde yaşardı. Fakat Deniz gibiler sahip olduklarını kendi boşaltır, kontrolü elden bırakmazlardı. Bardak taşmak üzereyken müdahale eder, onu devrilmekten de taşarak etrafı kirletmekten de korurdu.

Hafta sonunun kalabalıklığı göz kamaştırıyordu. İnsanlar çalışmanın aldığı tüm enerjiyi, daha fazlasını harcayarak elde etmeye çalışıyorlardı. Nereden baksan çelişki, nereden baksan tutarsızlık olan bu davranış aslında doğru olandı. İnsan zihni araba aküsü gibiydi, çalıştıkça dolardı.

Ceren ve İrem'i az önce eve bırakmış, hastaneye uğramak üzere yoldaydı. Hastanenin yolu Lale'nin evinin bulunduğu sokaktan geçmekteydi. Her zaman kullandığı yol, her zamanki kadar sakindi. Caddeden ağır ağır geçerken bir karaltı dikkatini çekti. Akşamüstü olduğu için her yüz seçilebiliyordu, zor değildi.

Sinan... Lale'nin apartmanının önünde beklemekte... Hava sıcak olmasına rağmen bir mont giymiş, elleri ceplerinde...

Lanet öyle bir büyüdür ki, bozulsa bile etkisi kalır gözlerde.

Deniz aniden frene basınca arkasındaki araba korna çalarak yanında hızla geçti. Kontrolsüzlük ona göre değildi ama bu durum beklemediği, hesap etmediğiydi.

Sinan, fren sesiyle irkilip ona doğru bakmıştı. Göz gözeydiler. Fakat baktıkları farklıydı. Deniz tanıdığı bir caniye, Sinan ise alelade birine...

Çabuk toparlanıp biraz ilerletti arabayı. Sinan'ın da dikkati dağılmıştı zaten. Elindeki sigaradan bir fırt daha çekip yere attı. Zaten bu tip şerefsizlerden doğaya saygı beklemek de saçmaydı.

Ceren'den onu ilk dinleyişinde öfkesi sadece ona yönelikti. Oysa şimdi tek düşündüğü, onun gibi yüzlerce hatta binlercesi olduğuydu. Kadını malı gibi gören mallar diyarı...

Birkaç metre ilerledikten sonra durdu tekrar. Telefonu alıp aynadan Sinan'a bakmaya devam ederek tuşladı en son aradığı numarayı.

"Selam tatlım."

"Selam."

"Ne oldu? Bir şey mi unuttun?"

"Hayır."

Sinan'ın gözleri katlarda dolanmaya başlamıştı bile. Dış kapının anca apartmanda oturanlar tarafından açılabileceğini bilen Deniz, neden beklediğini kestirebiliyordu.

"Bir sorun mu var?"

"Hayır. Sadece... Özledim."

Ceren'in neşeli kıkırtısı duyulmaya değerdi. Sevilmeyi çok sevdiği muhakkaktı ve hak ettiği aşikâr.

"Daha yeni ayrıldık ama ben de seni..."

"Kapatmam gerek. Hastaneye varmak üzereyim."

"Tamam sevgilim. Görüşürüz."

Ona söyleyemezdi. Tedirgin olduğu an içe kapanacağını biliyordu. Böyle aptallıkların, onun hayatını etkilemesine izin vermeyecekti!

Sinan apartmanın önünden uzaklaşana kadar bekledi. Onun sallapati yürüyüşü eşliğinde caddeden kayboluşunu izledikten sonra gaza bastı. Ev işini halletmek zorundaydı. 

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin