Fırtına öncesi sessizlik...
En son evin girişine kamera taktırmak için gönderdiği adamın gelip gelmediğini kontrol etmek için aramıştı. Sonrasında Deniz'den ses çıkmamıştı. Onu görmemişti de... Lale, iki günlük bir konferansa gittiğini söylemişti. Nerede olduğunu biliyor olsa da bu sessizliği kaldıramıyordu Ceren, canına tak etmişti.
Sinan da ortalarda yoktu zaten. Gerçi bunda, mahkemenin tayin ettiği yarı zamanlı korumanın etkisi de olabilirdi. İşe gidip gelirken refakat eden bir polis memuru... Gencecik, üniversiteden mezun olur olmaz iş bulma derdine düşen, kendini dahi korumaktan aciz bir memur. Yine de sağ olsun, ilgili görünmeye çalışıyor.
Ceren, bu optimist tavrına gülümsedi.
"Şükürler olsun!"
Konuşan Doktor Tekin'di.
Ceren, suçüstü yakalanmış gibi bir anda gülümsemesini söndürüp ona döndü. Sanki bunu yaparak bir kabahat işlemişti...
"Yüzünün güldüğünü gören hacı olacak artık."
Ceren minik bir gülümseme daha yolladı ona. Bu adamın en büyük artısı, asla gereksiz konuşmaması ve kimseyle gerçek anlamda ilgilenmemesiydi.
"Aklıma bir şey geldi de..."
Yerinden kalkıp esneme hareketi yapan Tekin, aynı zamanda konuşuyordu:
"O değil de... Benim tatilim geldi sanırım. Eşimi kandırabilirsem üç günlük bir izin kullanacağım."
Ceren bilgisayardaki işine odaklanıp ona eşlik etti.
"Harika olur. Tam zamanı aslında."
"Öyle valla! Baksana Deniz Hanım arkadaşını da alıp bir kaçamak yaptı bile."
Ceren olduğu yere çakılmıştı. Ama Tekin'in bunu anlaması için olduğundan farklı bir adam olması gerekirdi çünkü gidip kapıyı açarak yeni hastayı içeri almıştı bile. Dünya umurunda değildi.
Ekrana kilitlenen bakışlarına hâkim olamıyordu. Kesin Elif'le gitmişti konferansa. Oh ne âlâ! Hem iş hem seviş! Deniz de az zilli değildi. Güya mesafeli ve umarsız bir kadındı ama bulduğu ilk fırsatta yeni bir dişiye girişmişti.
Lanet olsun! Bir tek Ceren mi zorlanıyordu bu ayrılık sürecinde? Deniz'e hiç mi koymamıştı yahu?
"Kaydı açtın mı Ceren?"
Bir ses... Fırtına öncesi sessizlik kadar derinden...
"Ceren!"
Daha yakındaydı artık. Tam karşısında. Tekin endişeli bir ifade ile önünde durmuştu. Daldığı düşüncelerden hızla uzaklaşması da bu yüzdendi. Hayal aleminde bile insana rahat yoktu.
"Hemen hallediyorum Tekin Hoca'm."
Fırtına... Bir insan hayatında kaç defa badire atlatırdı ki? Ceren'in kotası artık dolmamış mıydı?
Deniz'in, bir iki haftalık aradan sonra ona döneceğini düşünmüştü. Dokunurken nefessiz kaldığını görmüştü çünkü... Ya da öyle olmasını çok istemiş, kendi nefesini tutmuştu.
Şimdi böyle yalnız kalmasını, bu aptallığına borçluydu belki de. Sinirleri acayip bozulmuştu.
Eve döner dönmez kızına sarılacak ve kendine gelmeyi umacaktı. Onu umursamayan bir kadının peşinde heba edecek ikinci bir şansı yoktu çünkü...