"Evet, hemen dökülüyorsun!"
Her zaman takıldıkları gündüz mekanındaydılar. Burası sıcak country desenler ile süslenmiş, ferah bir kafeydi. Özellikle bahar geldiğinde uğrak yerleri olurdu. Gerçi daha bahara vardı ama Deniz'in de acilen ferahlaması gerekiyordu.
Kafasını, dışarıdaki kuru ağaçları izlemekten alıkoyamadığı bakışlarına zıt yönde, dar açıyla Sıla'nın geldiği tarafa doğru çevirdi. Bakışları dışarıda, bedeni içeride... Şu an kendini tam da böyle hissediyordu. Hem var hem yok gibi, kötüydü yani.
"Yalnız mısın?"
Mesajlaştıkları zaman tek buluşacaklarını ima etmişti. Lakin Sıla'nın sağı solu belli olmazdı. Peşine birilerini takıp gelmekte ustaydı.
Sıla kaşlarını çatarak karşısındaki koltuğa oturdu. Yine tertemizdi, yine meraklı...
"Neler oluyor? O zilli bir şey mi yaptı?"
Ne yapabilirdi ki? Deniz'e kim, neden zarar versindi? Ceren'in bunu yapmaya muktedir olmaması bir yana, Deniz kendini bu duruma düşürür müydü?
Maalesef evet, düşürmüştü. Fakat Sıla'nın sandığı gibi bir yara değildi bu, sızının kaynağı kafasındaki karşı konulmaz tutku, bir de bunun tatminini sağlayan onulmaza dair sorgularıydı.
Yüzünü tamamen ona çevirip derin bir nefes aldı.
"Dün gece birlikteydik."
Sıla'nın gözleri büyümeye başlamıştı.
"Seviştik."
"Oh, yarasın!"
Deniz sesinde herhangi bir dalga yaratmadan konuşmaya devam etti:
"Sonra ona sarıldım. Kokusu burnumda hâlâ."
Sıla bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı ama bir türlü çözemiyordu.
"Eeee? Ne yaptı? Gaz mı çıkardı be?"
Normalde bu söze en azından bir gülücük katardı. Deniz bile onun patavatsız sözlerini karşılıksız bırakmazdı. Lakin gülümseme ne gezer, konuşuyor olmasa göz kapakları dahi oynamayacaktı.
"Sonra telefonu çaldı ve gitmek zorunda olduğunu söyledi."
Parmaklarıyla burun kemiğini bastırdıktan sonra derin bir nefes alarak elini alnına sürtüp ardından saçlarında dolaştırdı. Başı ağrıyordu, zihni bulanmıştı, karmakarışıktı.
"Ağzındaki baklayı çıkarsan mı artık Deniz?!! İçim şişti kızım ya!"
"Bir çocuğu var. Benim bile umursamadan geçemeyeceğim bir geçmişi, varla yok arası bir ailesi ve..."
Sözleri, Sıla'nın siparişini almak üzere masanın yanında duran garson yüzünden sekteye uğramıştı. Sıla zaman kaybetmeden konuşup onu postaladı.
"Beyaz çikolatalı moccha. Öyle biri ile takılırsan bunları göze almışsın demektir. Ayrıca sence de çok büyütmüyor musun? Alt tarafı biraz takılacaksınız Deniz."
Bu söz karşısında Deniz'in bakışlarını kaçırması Sıla'nın dikkatini çekmişti.
"Hadi canım! Yoksa takılmaktan fazlasını mı düşünüyorsun?"
Deniz cevap vermeden gözlerine baktı. Sıla'nın onu anlamasını beklemiyordu tabii. Onun dünyası böyle girift hisleri kaldıramazdı.
"Saçmalama! O bir kadın seni ahmak! Böyle bir ilişkinin nelere mal olabileceğini, senden neler götürebileceğini ben mi anlatayım sana?"
"Bunları düşünmeye vaktim olmuyor Sıla çünkü henüz onunla adam gibi vakit geçirebilmiş değilim. Abi sürüyle sorunu var diyorum. Zırt pırt çocuğunu kontrol ediyor, ondan bahsetmekten çekinse de her fırsatta varlığını gözüme sokuyor. Eski sevgilileri desen saymakla bitiremeyiz ve içine ettiğimin durumunda bir tek ben bunlardan rahatsızlık duyuyorum çünkü onun için bunlar sorun bile değil. Ha bir de çocuğunun babası var, eskitemediği kocası, hafiften psikopat bir tip. O, hikayemizin evlere şenlik kısmı."
Konuştukça rahatlıyordu zira bunları Ceren'e asla söyleyemezdi. Her ne kadar kaotikliğe alışkın gibi dursa da Deniz'den böyle haşin çıkışlar beklemediği kesindi. Ki zaten benim ben diyen hiçbir kadın, bu saydığı gerçeklerle yüzleşmeyi kaldıramazdı.
Sıla şaşkındı. Deniz'i böyle görmek onu afallatmıştı. Kararlılık abidesi dostu, şimdiki ruh hali ile zavallı bir Hint fakiri görünümündeydi.
"Hemen ayrılıyorsun!"
Deniz gözlerini devirdi. Sıla'dan başka ne bekliyordu ki?
"Bakma bana öyle! Hemen ayrılıyorsun. Bu işin sonu güzel bitmeyecek. Belanın kokusunu şimdiden alabiliyorum. Ayrılıyor ve bir daha da aramıyorsun."
"Sıla..."
"Saçmalama! Sahip olduklarına bir bak, bir de ona. Böyle biriyle muhatap olmak için fazla seçkin birisin Deniz. Ailen, çevren ve sosyal statün. Sen! Bu işi! Bitireceksin!"
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlardı ve Sıla Deniz'in gözünde ilk muhacirdi.
"Yapamam."
Dudaklarını ısırırken amacı titreyen eline yönelebilecek gözleri oyalamaktı. Sıla haklıydı ve Deniz bunu kabul etmek istemiyordu.
Çünkü dün gece yaşadıklarından aldığı zevk, ona dokunurken bulduğu huzur ve en önemlisi kendine bağlama isteği şu an ekmek ve su gibiydi. Yapamazdı.
"Yapacaksın!"
Kulaklarına dolan emre verdiği tepki ise aynı oldu. Kafasını iki yana sallayıp kabullenmekte zorlandıklarının varlığını onaylamak yani.
Yapamaz, ayrılamazdı.