Kapının açıldığını duyunca hemen gözlerini kapadı. Beklediği gelmişti. Aradan sadece kırk saat geçmiş olmasına rağmen çok özlediği...
Uyuyor olduğunu sansın diye klasik pozisyonunu aldı. Kollarını başının üstünde birleştirip başını sağa çevirdi. Hoş geldin yılın en berbat oyunculuğu testi.
Ayakkabı çıkarma seansında çıkardığı sesler ve odaya gelmeden önce su içmek için uğradığı mutfaktaki tıkırtıları bir bir dinledi. Ceren plan insanı değildi, duygularına gem vurmadan yaşamak onun hayat felsefesiydi. Lakin Deniz o kadar kapalı bir kutuydu ki, ona dokunurken titrediğini görmese minik bir macera olmaktan öteye gidemeyeceğini düşünürdü.
Ama biliyordu, değildi. Onu sevdiğini her zerresinde hissediyordu. Ceren ise ne hissettiğine isim koymaktan aciz, korkuyor. Çünkü şimdiye kadarkilere benzesin istemiyor.
Odaya girdiğinde üzerine sinen sigara kokusunu soludu önce. Belli ki bir yerlerde takılmıştı yoksa Deniz sigaradan uzak duranlardandı. Ardından üzerindekileri çıkarmaya başladığını duydu. Gözlerini açmamış, şova devam etmişti.
"Uyumadığını biliyorum Ceren."
İşte bundan nefret ediyordu! Ne yaparsa yapsın onun karşısında çıplak gibiydi. Her hareketini anlayan, her duruma hazırlıklı olan, kendinden emin bir kadın çok sinir bozucu oluyordu ve erkekleri an itibari ile çok çok iyi anlamıştı. Deniz gibiler cidden çekilmezdi, insana kendini pislik gibi hissettiriyordu.
Cevap vermeden sırtını döndü ona. Cenin pozisyonu alıp yumuşak battaniyenin üzerinde rahatlamaya çalıştı. İrem'in beşikten bozma yatağı hemen yanındaydı ve tatlı kızı yine derin, huzurlu bir uykudaydı.
Muhtemelen sadece sütyen ve külotla kalmış olan Deniz, arkasındaydı ve yatağa uzanmak yerine galiba oturmuştu. Eliyle Ceren'in omzunu tutup, narin bir dokunuşla yüzünü kendine çevirdi.
"Özür dilerim."
Ceren öfkeliydi. Onu yalnız bıraktığı için değil ama... Sonuçta Sinan onun sorumluluğundaydı ve bu bela başına, Deniz yokken sarılmıştı. Öfkesinin kaynağı, her seferinde aralarında oluşan iletişimsizlikti. Bir sorun yaşadıkları an mesafe ikiye katlanıyor ve Deniz kayıplara karışıyordu. Ceren ise kavga insanıydı. Bağırıp çağırarak deşarj olacak şekilde evrimleşmişti. Bu yüzden muhatap bulamamak onu deli ediyordu.
"Gerek yok. Ne de olsa samimi bir özür değil."
Deniz derin bir nefes alıp gözlerini tavana dikince canının bir şeylere sıkıldığını anladı. Onun gerildiği her an, Ceren'in de savunmaya geçmesine neden oluyordu. Deniz'in canını sadece kendi sıkmalıydı, başka şeyler ise hadlerini bilsindi!
"Berbat kokuyorsun."
Ceren tekrar sırtını dönüp yatağa yumuldu. Deniz'in kıkırtısı da onu takip etmişti, uzatmasa iyi olacaktı. Sonuçta dönmüştü.
"Biliyorum."
Bu sözün ardından duşa gireceğini düşündü. Olan şey ise tamamen başkaydı. Deniz yatağa uzanmış ve Ceren'i tekrar omzundan çekerek kendine çevirmişti. Gözleri alev alevdi. Biraz içtiği de kesin, sonuçta nefesi çakırkeyiflik kokuyordu.
"Sana ihtiyacım var."
Ses tonundaki titreme ve gözlerindeki ateş... Deniz'i ilk defa böyle yenik görüyordu ve meselenin kendi sorunları olmadığına adı gibi emindi. Gecenin yarısı olmasa ve İrem de uyanık olsa sorguya çeker, ne olduğunu öğrenirdi. Lakin anlaşılan ne Deniz anlatmaya hevesli ne de ortam, onu kurcalamaya müsaitti.