"Gel, bırakayım."
Bugün geçtikleri çatışmasız alanın bir yansıması olarak Deniz, kendini bunu yapmak zorunda hissetti. Yağmur altında ıslanmak üzere olan bir Ceren izlenmeye değerdi belki ama yine de gönlü el vermemişti. Ya da hazır iyi niyet kapıları açılmışken içeri süzülmeyi fırsat bilmişti gibi bir şey. Velhasıl alışılageldik Deniz değildi şu an içindeki fakat onu durdurmak için bir şey yapmayacağı kesindi.
"Teşekkürler. Ev çok uzak değil."
Gözlerini ondan ayırmadan devam etti Deniz. Kibarlık olsun diye reddedildiğini biliyordu. Oysa birbirlerine karşı bu kadar naif davranmadıklarının ikisi de farkındaydı.
"Uzak olmasa bile ıslanacağın kadar şiddetli yağıyor. Atla hadi koltuk ıslanmasın."
Ceren gergin olduğunu gizlemeden etrafına bakıp sonra kapıya yöneldi. Kapıyı kapadıktan sonra kıvırcık saçlarını hafif havalandırarak su damlalarından kurtuldu. Deniz henüz hareket etmemişti. Anbean ona çekildiğinin farkındaydı artık lakin böyle bakmaya devam ederse Ceren dahil tüm insanlık alemi de öğrenecekti.
Neden sonra Ceren ona dönüp seyir keyfini böldüğünde gaza basıp ilerleme ihtiyacı hissetti.
"Neden öyle bakıyorsunuz?"
Boğazını minik bir öksürükle temizleyen Deniz "Birazdan sıkı bir yalan söyleyeceğim, hazır olun." mesajı verdikten sonra gülümsedi.
"Doğal kıvırcık mısın yoksa perma mı?"
Ceren'in eli istemsizce ensesine giderken Deniz yola bakmadan ilerlemenin ne kadar zor olacağını hesaplamaya çalışıyordu.
"Doğal sayılır. Ama uzun yıllar düzleştirerek kullandığım için kendine gelmesi biraz zaman aldı. O yüzden-"
Sözlerini kesen yine ve hep Deniz'di elbet. Bu defa planlı bir müdahale değildi ama. Tamamen içgüdüsel bir çıkıştı.
"Bayılırım kıvırcık saça."
Ceren'in bakışları yine üzerindeydi. Birkaç saniye bile sürmeyen sessiz bakışmanın ardından ilk kaçan Deniz oldu. Neyse ki kadınlar arasında bu tip iltifatlar normal karşılanıyordu da Ceren daha fazla garipsememişti.
"Sizinki de güzel. Herkes kendinde olmayanı sever ne de olsa."
Arabayı trafiğin içine sürerken içindeki meraklı kediye bir türlü sus diyemeyen Deniz tekrar konuştu.
"Uzun yıllar dedin de, daha kaç yaşında olabilirsin ki?"
Ceren bu soruya hafif bir kıkırtı ile cevap verdi. Anlaşılan benzer sorularla daha önce karşılaşmış ve aynı yanıtı vermekten sıkılmıştı. Ya da Deniz'in ne idüğü belirsiz merakını komik bulmuştu.
"Hep öyle söylerler. Sanırım minyon yapımdan kaynaklanıyor."
Müziğe biraz daha ses verip gaza daha bir asıldı. Kız konuştukça Deniz'in karnında kasılmalar meydana geliyordu ve biraz daha hareketsiz kalırsa kendine dokunmadan boşalacaktı. Kişisel tarihini lekelemeye niyeti olmadığı için köklemeye devam etti. Sonuçta bu sesi ilk duyduğunda yere yere yerle bir etmişti.
"Yani?"
"Yani 24 Deniz Hanım. Sandığınız kadar küçük değilim."
Küçük kelimesini özellikle vurguladığını hissedince dönüp tekrar baktı yüzüne. Şu an ne olduğunu bilmediği için mantıklı kalabilmeyi başarmış tek özelliğini devreye soktu. Açılın, sinir bozucu Deniz geliyordu!
"Yükte hafif, pahada ağır diyorsun."
Ceren, o karşı konulmaz derecede çekici dudaklarını sağa doğru eğerek gülümseyip: