Direnecekti! Bu defa hayatını, o pisliğe teslim etmeyecekti.
Daha çok gençken tanışmıştı Sinan'la. Birçok yanlış ilişkiden, en yanlışına hızla geçmişti. Gençlik çok çetrefilli bir süreçti ve maalesef yanlış kararlar hep bu hezeyanla alınıyordu.
Onunla tanışmak hata, ilişki kurmak ahmaklık, evlenmek aptallıksa eğer, ondan ayrılmak hayatının en büyük badiresiydi.
Şiddet gördüğü zamanlar o kadar korkuyordu ki, ilk anlarda ne dese yapıyordu. Bazen başkalarıyla yaptığı muhabbet için yediği dayak, bazen sadece güzel olmasına kadar uzanıyordu. Arkadaşları ondan uzaklaşmıştı, haklı olarak... Kimse belaya bulaşmak istemiyordu. Sinan sadece ona zulmetmiyor, çevresini de sindiriyordu.
Ailesi de bu şiddetten nasibini alıyordu. Herkes "Aman kocandır!" deyip eve dönmesini salık vererek görmezden gelmeyi seçiyordu. Annesi ise "Ben de çektim zamanında." diyerek yok saymayı seçiyordu. Bir süre sonra yaşadıklarını hak ettiğini bile düşünmeye başlamıştı. Sebebi ortada olmayan bir suç işliyordu ve Sinan'ın ona, kendini suçlu hissettirmesi normalleşmişti.
Ta ki İrem gelene kadar... Onun varlığı her şeyi değiştirdi. Kendisine yapılanı sindiren Ceren, kızına uzanan eli kırmayıp da ne etsindi? Gücü buna yetmediği için de elinden gelen tek şey kaçmak olmuştu. Plansızca kaçmak... Hayatta kalmak için kaçmak... Zira Sinan'ın gösterdiği şiddet, sınır tanımadan tırmanmaya devam ediyordu.
Hastaneden çıkarken aklından geçenlere lanet okudu. Bunları düşünmeyi aylar önce bırakmıştı. Yepyeni bir hayata başlayacak olduğuna o kadar emindi ki neredeyse yaşanmamış sayacaktı.
Binanın arka kapısından çıkıp sokağa göz attı. Tedbir, elden bırakılmaması gereken bir sancı... Deniz de kalbine kramplar giren mağdur. Asla düşünmeden hareket etmemeliydi. Sokakta olağan dışı bir hareketlilik ya da tanıdık bir yüz görmeyince yürümeye başladı. Yolun sonunda bir minibüs durağı olduğu için şanslıydı. Geçen hangisi olursa olsun binecekti. Bir süre böyle yaşaması gerektiğini biliyordu. Ta ki Sinan'dan boşanana ve onu tekrar bulamayacağı bir yere taşınana kadar.
Bunu düşündükçe kalbi sızladı. Buradan gitmek, Deniz'den de uzaklaşmak demekti. Ayrılalı daha bir hafta olmamışken bile çok özlediğini biliyordu. Bilmek ne kelime, bedeninin her noktasında hissediyordu. Ama tekrar tekrar aynı hataları yapmayacaktı. Hiçbir ilişki zorla yürümezdi ve Ceren de bunun için fazla meşguldü.
Aslında ona hak veriyordu. Kimse, kendi bile, böyle büyük bir problemle yaşamak istemezdi. Düşünsene, sürekli canınla sınandığın bir oyuna davet ediliyorsun. E bir süre sonra insan diskalifiye olmaya bile razı olmaz mıydı?
Durağa vardığında etrafı yine kontrol etti. Yüzünü sağ tarafa çevirip oradaki sokağı kolaçan ettikten sonra derin bir nefes aldı. Bir süre böyle gideceğini bilse de hayatını duraklatmadan devam etmeyi bilmeliydi.
Tam sola dönüp minibüsün gelip gelmediğini kontrol edecekti ki karşısında duvar gibi dikilen bedenle karşılaştı. Ne yazık ki tanıdıktı.
"Çok daha uzağa gidersin sanıyordum."
Hiç değişmemişti...