Yalçın, karşısında yaşanan manzarayı gördüğünde yerinden kalkıp Asya'ya doğru ilerledi. Kızın gözleri dehşetle aralanmış, rengi kireç gibi beyazlaşmıştı. Hayatında ilk kez karşılaştığı bu salt ve saf öfke onu korkudan neredeyse şoka sokmuştu. Olduğu yerde birkaç adım gerileyebilmiş ve kaskatı bir halde neredeyse taş kesilmişti. Onu rahatlatmaya çalışarak yumuşak bir şekilde mırıldanıyor, bir yandan da oturabilmesi için neredeyse sürüklüyordu.
"Bir şey yok canım. Gel, otur."
Onu oturtup öfkeyle Kuzey'e doğru yürüdü ve o kısılmış gözlere aynı yıkıcı öfkeyle baktı.
"Sen ne biçim bir hayvansın Kuzey? Onu korkudan öldüreceksen bunu benim yanımda yapma. Bütün bunlar onun suçu değil. İnsani duyguların nerede senin?"
Kuzey gözlerini kapayıp üzüntüyle soluğunu bıraktı. Göz ucuyla donmuş gibi oturan karısına baktı.
"Bizi birkaç dakika yalnız bırak." diye fısıldadı neredeyse.
"Buna hayatta izin vermem. Sen bu haldeyken mi?"
"Lütfen. Söz veriyorum daha kötü bir şey olmayacak. Onunla yalnız konuşmam lazım."
"Ona böyle bakarsan onu sadece öldürürsün korkudan, Allah aşkına Kuzey." diye fısıldadı Yalçın.
"Lütfen..."
Yalçın çaresizce Asya'ya baktı.
"Beni pişman etme. İnan onu alıp buradan götürmekte tereddüt etmem. Ona bir bak. Ne halde olduğuna bir bak Tanrı aşkına!"
Bir süre sonra Kuzey'e boyun eğerek mutfak tarafına doğru ilerledi. Kuzey derin bir nefes alıp toparlanmaya çalıştı. Az önce olanlar için duyduğu suçluluk bütün benliğini kaplarken adımlarını sürüyerek Asya'nın yanına gidip oturdu. Bir süre hiç konuşmadan onun titreyen küçük ve zarif ellerine takıldı gözleri. Uzanıp onlara dokunduğunda ürperdiğini hissederek acıyla yutkundu. Neler yapıyordu böyle, nasıl bu hale geliyordu.
"Özür dilerim..." diye fısıldadı ölgün ve pişmanlık dolu bir sesle.
"Kızgınlığım sana değildi. Belki inanmayacaksın ama kendimeydi. Seni burada yalnız bırakmamalıydım, o kadının sana bu kadar yaklaşmasına izin vermemeliydim Asya. Kendi yarattığım boşluğa benim kızgınlığım. Neden bana söylemedin kapının kurcalandığını, evde yalnız olduğunu neden sakladın?"
Asya ilk kez bu sözler üzerine yaşam belirtisi gösterip titrek bir nefes aldı ve solgun yüzünü ona döndü.
"Çünkü aklıma gelmedi. Sen dönmüştün, artık her şey yolundaydı. Çünkü bunu söyleyecek zamanım olmadı. Bugün anlatmayı düşünüyordum." diye mırıldandı pürüzlü bir sesle.
"Özür dilerim seni böyle korkuttuğum için ama güvende olmanı istiyorum Asya. Bu yüzden de sana söylenen her şeye uymanı istiyorum. Bundan sonraki günler için bazı önlemler alacağız. Ben o yılanla uğraşırken aklımın sende kalmasını istemiyorum."
"Başımın çaresine bakarım ben ama ne gerekiyorsa ve kural neyse ona da uyacağımı bilmeni isterim."
"Hâlâ arkadaş mıyız Asya?"
"Eğer öyle olmamızı istiyorsan evet arkadaşız. Başka türlü olamaz zaten."
"Kırgınsın."
"Değilim, sadece gözlerim açıldı diyelim. Ben artık seni ya da başkasını kızdıracak bir şey yapmak istemiyorum. Bu iş bittiğinde her şeyi geride bırakmak istiyorum."
"Haklısın, bu iş bittiğinde kendi hayatına döneceksin."
"Üvey annene koz verecek hiçbir şey söylemedim Kuzey. Eğer seni kızdıran buysa böyle bir şey yapmadım, sana zarar verecek hiçbir şey konuşmadım. O hakkımda araştırma yapmış. Barda çalıştığımı, yetimhaneyi anlattı. Bunları sana karşı kullanacağını biliyor olman gerekiyordu, değiştiremez veya inkâr edemezdim. Sen burada değildin, aramamıştın da."
"Biliyorum. Olanlar senin hatan değil Asya. Sana güveniyorum bu konuda. İçimizde en çok bu güveni hak eden sensin. Omuzlarına ne kadar büyük bir yük yüklediğimi bilmek beni daha çok öfkelendirdi. Sana zarar gelsin istemiyorum bunu hiç unutma. Seni koruyacağım."
"Korunmaya değil ama önemsenip görülmeye be bir parça güvenilmeye ihtiyacım var Kuzey."
"Benim için değerlisin."
"Öyle diyorsan."
"Bana inanmıyorsun. Buna inanmıyor musun? Sana değer veriyor olduğuma inanmıyor musun?"
"Ben sadece bir anlaşmanın parçasıyım Kuzey. Bunu aylardır defalarca söyledin bana. Senin gözünde sadece bir çocuğum ama göremiyorsun değil mi? Çocuk olmadığımı sadece hayata karşı ve hayatın içindeki tecrübesizliğimi. Senden çok şey öğreniyorum. Bu kapıdan çıktığım gün emin ol çelik gibi bir iradem olacak. Çocukluğuma gelince... Ben onu dün gece bu salonda bıraktım, için rahat olsun. Anlaşmamız gerektiği gibi devam edecek. Odama çıkıp üzerimi değiştirmek ve biraz yalnız kalmak istiyorum izninle. Yemeğe kadar inmiş olurum." diyerek ayağa kalktı Asya.
Kuzey son cümlenin açtığı yarayla nefes alamaz halde öylece donup kalmıştı. Asya yanından geçerken ayağa kalkıp bileğini tuttu.
"Seni incitmek için söylemedim onları ben." diye fısıldadı.
"Ama incittin.."
Birbirlerine yakındılar. O kadar yakın ki Asya onun sıcak nefesini yüzünde hissetti. Nemli gözlerini kaldırıp onun koyu derinlikleri olan gözlerine baktı.
"En kötüsü bu, biliyor musun? İncitmek istemediğini söylüyorsun ama incitiyorsun. Değer verdiğini söylüyorsun ama aksini hissettiriyorsun. Arkadaşız diyorsun ama arkadaşım gibi davranamıyorsun. Aklımı karıştırıyorsun Kuzey. Bu şekilde ben de doğru düşünemiyorum ve sürekli bana bakan gözlerindeki kızgınlıkla çarpışıyorum. Yoruldum artık senin duvarlarına çarpıp durmaktan yoruldum...İzin ver, gideyim."
"Böyle yapma."
Asya bileğini ondan kurtarıp ona baktı ifadesiz bir şekilde.
"Artık ne yapacağımı bilmiyorum ben. Ne yaparsam yapayım seni memnun etmiyor çünkü. Arkadaşım olmayı bile gerçekten istemiyorsun.Bu yüzden senden uzak kalacağım bu evin içinde. Dedim ya Yoruldum Kuzey. Senin öfkenle çarpışmaktan, nedensiz yere sürekli korkuyla sana adım atmaktan yoruldum. Ama artık her şey değişecek en azından bu konuşa bana güvenebilirsiniz.Evdeki varlığımı bile hissetmeyeceksin, söz veriyorum."
Kuzey içinde yeniden yükselen öfkeyi bastırmaya çalıştı.
"O zaman bu gece yemekte durumumuzu konuşacağımızı da bilmeni isterim. Madem birlikte hiçbir şeyi başaramıyoruz o zaman güvenlik konusunda alınacak önlemleri sükûnetle karşılayacaksın."
"Sen nasıl istersen öyle olsun."
"Korumayla okula gideceksin."
"Tamam."
"Yanında ben olmadan dışarıda kalabalık yerlere gitmeyeceksin."
"Tamam."
Kuzey onun bu sessiz kabullenişini kederle karışık bir öfkeyle dinliyordu.
"Odana çık o zaman Asya ve yemek saatinde burada ol."
Yeniden o uzlaşmaz ve soğuk adama dönüşmüştü. Gözlerindeki ateş Asya'nın bütün ruhunda yanıyordu neredeyse.
Genç kız sesini çıkarmadan üst kata yöneldi. Kuzey onun gidişini izledi. Bir konuda karısına hak vermeden edememişti. O düşündüğü kadar çocuk değildi. Söylediği gibi tecrübesizdi ve kendisi bunu görecek kalp gözüne sahip olamayacak kadar kördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Giderken...
RomanceSanki ben camdan bir vazoyum da birileri üzerimden tüm örtülerimi sıyırmış...açıkta kalmışımda ufacık bir sarsıntıda düşüp kırılacakmış gibi. Benim bıraktığım her şey bir başkasına yuva olmak için hazır artık.