...26...

7.2K 524 18
                                    

Kuzey oturduğu koltukta gözlerini sadece bir noktaya dikmiş, hayatla sanki bütün bağlarını kesmiş gibi hareketsiz duruyordu. Aniden ve hızla yerinden doğrulup merdivenleri çıkarken Yalçın'ın arkasından onu takip ettiğinin farkında bile değildi neredeyse. Asya'nın bir süredir kaldığı odanın kapısını kırarcasına açıp içeri girdiğinde içinde taşmak üzere olan acı ve öfkeyle kasıldı. Gözlerini deli gibi dolaştırdı odanın içinde. Bir yandan sürekli mırıldanıyordu.
"Bunu planladın. Bunu planlamış olamazsın, seni bulacağım."
Mektupta bahsettiği zarfı yatağının üzerinde görür görmez ona uzandı. İçinden çıkan kredi kartlarını, anahtarları öfkeyle fırlattı. Delirmiş gibi gözleriyle odayı tarıyor, ondan kalan izleri görmeye çalışıyordu. Yalçın şaşkınlık ve inanamayan gözlerle izliyordu genç adam. Onu sakinleştirmek için tek bir cümle bile kuramadan Kuzey'in odanın altını üstüne getirmesine engel olmadı. Sonunda genç adam yorgunluk ve çaresizlikle yatağa çöküp oturduğunda savaş alanına dönen odadaki eşyaların üzerinden geçip yanına oturdu. Kuzey'in öfkeden birer yumruk halindeki ellerine baktı bir süre. Ona söyleyebileceği cümleler aradı aklı umutsuzlukla.
"Ne yapmamı istiyorsun?" diye mırıldanabildi sadece.
Kuzey öfkeden taş kesilmiş şekilde kıpırdamadan durdu olduğu yerde. Gözlerini kaldırıp ona baktığında Yalçın ürperdi. Vahşi, yıkıcı, tüketen bir öfkenin kaynağına bakıyor gibi hissetti kendini.
"Bul onu!" diye tısladı dişlerinin arasından Kuzey.
"Mutlaka bir iz bırakmıştır Kuzey, bulmak zor olmayacaktır. Kendini toparlaman lazım."
"Hava alanları, otobüs terminalleri, gidebileceği her yere, okul arkadaşlarına git. Gidebileceği her yere bakılacak Yalçın. Kader Hanım da dâhil buna.Bildiği her şeyi öğrenmek istiyorum."
"Hemen başlasam iyi olacak." diyerek yerinden kalktı Yalçın. Odadan çıkmadan önce ona bir kez daha baktı. Genç adamın omuzları çökmüş, elleriyle yüzünü kapatmış olduğunu gördü.
"Kuzey..." diyecek oldu.
Boğuk bir sesle sözünü kesti Kuzey.
"Onu geri istiyorum Yalçın. Bu şehrin altını üstüne getirmem gerekse bile onu bulacağım. Böyle gitmesine izin vermeyeceğim. Git ve karımı bulmak için ne gerekiyorsa yap."
Yalçın üzüntüyle odadan çıktı. Salona indiğinde buruşturularak öfkeyle atılan Asya'nın mektubunu görüp yeniden okumaya başladı. Üzüntüyle o mektubu masanın üzerine bırakıp arabasına doğru yürüdü.
"Ah küçük kız, ah küçük kıtam... Neredesin Asya, neredesin?" diye mırıldandı.
Gidecek hiçbir yeri yoktu bu şehirde. Hiç kimsesi yoktu sığınabileceği. Bu koca şehrin içinde bir yerlerde tehlikede olma olasılığı ile ürperdi. Arabayı hareket ettirmeden önce evdeki perdelerden birinin hareketlendiğini fark etti. Kuzey'in öfkeli ve karanlık yüzünü gördüğünde derin bir nefes aldı.
"Tanrı yardımcın olsun Kuzey. Öfken kendini yakacak, umarım gerçek duygularını o öfke içinde kaybetmezsin bu kez." diye mırıldandı.
Hızla bahçe kapısından çıktığında eli bir yandan telefona gitti. Yardım alabileceği birkaç kişiye ulaşmak ve Asya daha fazla gölgelere karışmadan bir şeyler yapabilmek için işe koyuldu.

Kuzey darmadağınık odanın içine baktığında boğazına düğümlenen yumruyu yok etmek istercesine yutkundu. Etrafa saçılan elbiselerden birini eline alarak yüzüne yaklaştırdı. Bu Asya'nın nikâhta giydiği beyaz elbiseydi. Gözlerini yumarak derin bir nefes aldı. Bir gece önce yaşadıkları her şey beyninin içinde dans ediyor, Asya'nın berrak sesi kulaklarında çınlıyordu. Son birkaç günkü hareketlerini ve sözlerini defalarca aklından geçiriyordu şimdi. Bütün bunları günlerdir planladığını düşünmek yüreğini sıkıştırıyordu.
Hiçbir şey almamıştı yanına. Yazdığı gibi sadece bankada onun için bulundurduğu harçlık hesabının bir kısmını çekmişti. Bütün elbiseleri, ders kitapları, notları, onun için aldığı mücevherleri olduğu gibi duruyordu. Asya ona verdiği hiçbir şeyi almadan sadece istediği tek şeyi alarak arkasına bakmadan gitmişti. Onu terk etmişti. Dün gece son vedasını yapmıştı. Gözlerinde büyüttüğü kocaman aşkı görmüştü. Yumuşacık tenine dokunduğunda yaprak gibi titreyişi, saçlarının kokusu, ona yalvaran sözleri kalmıştı geriye.
Acıyla inledi. Elindeki elbiseyi öfkeyle fırlattı. Konuşamıyor, nefes alamıyor, düşünemiyordu artık. Boğazına düğümlenen acı, midesine yumruk gibi inip oturmuştu. Dün gecenin anısıyla iki büklüm oldu. Öfkeli, acı dolu bir ses döküldü dudaklarından. Onun bütün cesaretiyle ona gelişini kafasından silmeye çalıştıkça her şey daha da canlı bir şekilde beliriyordu zihninde.

Sen Giderken... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin