...9...

8.8K 615 13
                                    

                                                   
Evliliğinin ilk haftası kocasından çok Kader hanımla geçirdiği keyifli anlardan ve kurdukları sıcacık bağdan ibaretti.Evden çıkarken akşam ne yemek istediğini soran,ıslanıp ıslanmadığını merak eden bir insanın varlığının ne kadar özel hissettirdiğini bilmek içini ısıtsada sabahları kocasının nerde olduğu veya kendini hatırlayıp hatırlamadığını merak etmiyor değildi.
İhtiyacı olan en önemli şeyin bir şeylere veya birine bağlanma isteği olduğunu işte bu sıcak dokunuşlarla fark etmişti.

Yaşamda bağlar olmalıydı yaşayabilmek için. Bağlılık, sadakat ve sevgi. Asya bunları düşünerek sonlandırdığı her günün sonunda biraz daha büyüdüğünü ve değişmeyen tek şeyin içinde kendisiyle birlikte büyüyen yalnızlığı olduğunu görmüştü. Kendine yakın hissettiği tek insan evin hizmetine bakan bir kadındı. Kendine en uzak olan ise parmağında ışıltılı yüzüğünü taşıdığı kocası. Evleneli neredeyse bir hafta bitmişti ve birbirlerini bu zaman içinde sadece iki kez görmüşlerdi. Bu ev, iki yabancıya barınak olmaktan başka bir sıfat taşımıyordu ama yine de içinde olduğu zamanlar kendini güvende hissettiğini artık biliyordu.
Her günün sonunda kapısının önünden geçip giden ayak seslerini duymadan uyuyamıyordu. O ayak sesleri başka bir odada son bulduğunda uykuya dalıyordu ve artık ağlamıyordu, korkmuyordu da. Çünkü o sesin sahibinin ona zarar vermeyeceğini derinlerde bir yerde biliyordu, sadece biliyordu. Evden kaçta çıktığını bilmiyordu ama ne zaman geldiğini biliyordu bu sayede.İlk alıştığı onun ayak sesleriydi...

Sabah uyandığında hafta sonunun ilk günü olduğunu düşünerek gülümsedi. Giyinip aşağı inerken Kader Hanım'ın evde olmadığını hatırlayarak doğruca mutfağa gitti. Hafta sonu uyanmak için oldukça erken bir saatti ama bu gülümsemesine engel olmadı. Kahvaltı hazırlarken kocasının o sabah evde olup olmadığını merak etti. Bu da alışması gereken durumlardan biriydi. Birbirlerinden kaçmaları imkânsızdı.Sonuçta bu evde birlikte yaşamaları zorunluluktu.
"Kahvaltıyı iki kişilik hazırlamam lazım." diye mırıldandı.
Evdeyse nasılsa aşağı inecek ve her zamanki konuşmalardan birini yapacaklardı.
"Yeni emirlerini duymaya hazırlansam iyi olur." diyerek kendine meyve suyu doldurdu. Arkasından gelen sesi duyduğunda yerinden sıçrayarak elini kalbine bastırdı.
"Günaydın..."
"Günaydın, evde olduğunu bilmiyordum."
"Belli oluyor, bu kadar korktuğuna göre... Ama gördüğün gibi evdeyim. Bu, sorun olur mu senin için?"
"Ne münasebet! Burası sizin eviniz."
"Bizim demek istedin herhalde. Burası artık bizim evimiz ve ben sizli bizli konuşmalarından sıkıldım artık."
"Özür dilerim."
"Sürekli özür dilemenden de sıkıldım."
"Kahvaltı yapar mısın?" diye mırıldandı Asya, Kuzey'in yüzüne bakmadan.
Genç adam düşünceli gözlerle bir süre karısını süzdü. Yavaşça masaya yaklaştı ve sandalye çekti.
"Bu ilk kez bir masayı paylaştığımız anlamına geliyor farkında mısın?"
"İkinci kez aslında. Bana yemek yapmıştın."
"Haklısın. Anlaşılan sen de kahvaltı hazırlayarak bunu iade ediyorsun."
"Öyle demek istemedim, ben sadece..."
"Tamam, önemli değil. Seninle konuşacaklarım vardı zaten, iyi oldu bu. Gel, otur."
Asya sessizce onun karşısındaki yerini aldığında Kuzey kızın yüzüne baktı uzun uzun. Kendini toparlayıp sessizce önündekileri yemeye başladı. Kahvaltı bitene kadar ikisi de hiç konuşmadılar. Genç adam masadan kalkarken Asya masayı toplamaya başladı.
"Bırak böyle kalsın, konuşmamız lazım."
"Kahve içer misin?"
"İyi olur."
"Salonda mı burada mı içmek istersin?"
Kuzey derin bir nefes alıp ellerini göğsünde birleştirdi.
"Fark eder mi Asya?"
"Hayır, etmez." diye mırıldandı Asya arkasını dönerken. Onunla iletişim kurmanın zorluğunun bir kez daha farkına vararak.
Sessizce kahveleri hazırlayıp döndüğünde genç adamın hâlâ masada olduğunu ve onu süzdüğünü görünce ellerindeki titremeyi gizleyemedi. Kahvesini uzattı ve yerine oturdu.
"Seni korkutuyorum değil mi?" diye mırıldandı genç adam.
"Hayır. Aslında evet, biraz. Ne yapmam ve nasıl davranmam gerektiği konusunda kafam karışıyor bazen. Ben bu iş için doğru insan değilim sanki. Sana faydam olacağından kuşkuya düşüyorum bazen."
"Bunlar için artık çok geç Asya, her şey ayarlandı ve biz evlendik ve bu evlilik anacına göre yaşanacak."
"Anlıyorum, evet... Yeni görevim nedir?"
Kuzey yorgun ve uykusuz gözlerinde ki şüphe dolu bakışlarla süzdü karısını.
"Daha önce söylemiştim hatırlarsan. Birkaç gün içinde üvey annemin hazırladığı bir davete katılmak zorundayız. Bu, zor bir sınav olacak ikimiz için de ve sen o gün mükemmel olmak durumundasın."
Asya sarardığını hissetti. Elindeki titremeler artık tüm bedenini sarmıştı.
"Anladım." diye fısıldadı.
"Anladığını sanmıyorum Asya. Biz o davette birbirine âşık iki insan olarak bulunmalıyız. Bu evliliğin bir aşk evliliği olduğuna inandırmamız gereken birçok insan olacak orada ve en önemlisi sen üvey annemin oyununa gelmemek zorundasın. Çok şık ve âşık bir kadın gibi davranmanın nasıl bir şey olduğunu anlayabiliyor musun?"
"Elimden geleni yapacağımı biliyorsunuz."
"Elinden gelenden fazlası gerektiği ortada...Bana hâlâ siz derken mi Asya? Tanrı'm bunu daha ne kadar devam ettireceksin?"
Asya gözlerine dolan yaşları saklamak için derin derin nefes aldı.
"Tamam, haklısın. Bunu düzelteceğim, seninle ilgili hiçbir şey bilmiyorum nerdeyse.Hata yapmaktan ve seni kızdırmaktan korkuyorum,sen öfkeliyken ben...ben..."
"Sen ne Asya?"Öfkeliyken sana zarar vereceğimi mi düşünüyorsun?Sen ne ?"
"Hayır vermeyeceğini biliyorum yada öyle umuyorum.Sadece hakkında hiç bir şey bilmiyorum,senide görmüyorum.Kısacası sen yardım etmezsen benim söylediklerin konusunda başarılı olmam imkansız ve bu beni endişelendiriyor."
Kuzey küçük karısının haklı olduğunu bilmenin sıkıntısıyla gülümsemeye çalıştı ve mırıldandı.
"Öğreneceksin, sana bu konuda yardım edeceğim."
"Peki, nasıl giyinmem gerek? Yaptığım alışveriş içinde olan davet elbiselerine göz atman gerekecek.Ben karar veremem."
"Bakarız. Asıl önemli olan birbirimize davranışımız, dokunuşumuz,tavrımız olacak."
"Dokunmak mı?"
"Evet. Temas, dokunmak. Sana her dokunduğumda sıçramaya devam edersen kimseyi inandıramadığımız gibi kaybeden taraf oluruz."
Asya gözlerini kocasına dikti. Adamın çatılı kaşlarının altında parlayan gözlerinden ona bu konuda güvenmediği apaçık ortadaydı.
"Bana güvenmiyorsun."
"Evet.Bu konuda güvenmiyorum haksız mıyım ? Ama şimdi bu ilk zorlu sınavda sana ne kadar güvenebileceğimi göreceğiz."
Kocasının bu çıplak açık sözlülüğü sarsılmasına neden olduysa da belli etmemeye çalışarak yeniden derin bir nefes aldı.
"Bir söz verdim ve bu sözümü yerine getireceğim Kuzey. Karın olarak üzerime düşen görevleri yerine getireceğim talimatların doğrultusunda.Evet, senden korkuyorum. Ürkütüyorsun beni ama öğrenebilirim. Öğrendiklerimle bu oyunda başarılı olabilirim. Bana sunduğun her şeyin karşılığı olarak senin için en iyi olan neyse onu yapacağım."
"Düşündüğüm kadar çocuk değilsin yani."
Asya kendini aşağılanmış gibi hissetti bir an.
"Hayır, değilim. Büyümeye çalışırken onu bir yerlerde unuttum. Hayatta kalmak istiyorum ve ayaklarımın üzerinde durmak için direniyorum."
"Pekâlâ, o zaman işimize bakalım." diyerek kahve fincanı ile birlikte doğruldu genç adam. Asya önünde yürüyen kocasının arkasından bakarken az önce söylediği şeylere inanamıyordu.
Genç adam dönüp onu daldığı düşüncelerinden kopardı.
"Geliyor musun?"
"Pardon, dalmışım. Nereye?"
"Elbiselerine baksak iyi olur. Daha sonra birlikte detayları gözden geçiririz ."
Genç kız itaatkâr bir şekilde başını sallayıp ona doğru yürüdü. Bir saatin sonunda aldığı elbiselerin hiçbirini beğenmemiş öfkeli bir adamla bıkkın bir şekilde merdivenlerden aşağı iniyordu. Genç adam her şeye bir bahane bulmuştu. Elbiselerin bir kısmına spor bir kısmına çocukça demiş ve alışveriş için hazırlanmasını söylemişti. Birlikte arabaya binerlerken kaçamak gözlerle kocasını izlemişti. Sessiz, soğuk ve dağınık görünen bu adam aynı zamanda kararlı ve öfkeli görünüyordu. Ne istediğini bilen ve almak için her şeyi yapabilecek kadar da güvene sahipti. Onu istemiş ve almıştı. Şimdi istediği gibi yönetiyordu işte.
"O kadar kıyafeti ne yapacağım peki? İade edemem." diye mırıldandı sessizliği bozmak için.
"Dilediğin gibi kullan, birilerine ver. Umurumda değil. Onlar senin, ne yapmak istiyorsan onu yap ama özel günler için birkaç parça şey alacağız. Okul kıyafetlerinle bir yere varamayız. Sen de evli bir kadın gibi konumuna uygun giyinmeyi öğreneceksin."
"O kadar beceriksiz değilim. Sürekli beni aşağılamak zorunda mısın?" diye mırıldandı Asya.
"Seni aşağılamıyorum, öğrenmeni sağlamaya çalışıyorum. Sonuçta bu ikimizi de ilgilendiriyor."
Asya cevap vermedi, kırılmıştı. Kendini zayıf ve çaresiz hissetmesine neden olan bir adamla evliydi. Onun hoşuna gideceğini düşündüğü şeyler almaya gayret etmişti ama o bunları umursamamıştı bile. Saatler süren alışveriş en son bir restoranda sonlandığında yorgunluktan bitkin düşmüştü. Aldıkları, daha doğrusu kocasının seçtiği elbiseler çok iddialı ve pahalıydı. Yemekte sessizliğini korurken Kuzey'in sesiyle bakışlarını ona çevirdi.
"Evet, ne düşünüyorsun?" diyordu genç adam.
"Bu elbiseleri nasıl giyeceğimi?"
"Neden?"
"Çünkü çok iddialılar. Çok, çok rahatsız..." diye uygun cümleleri aradı.
"Öyle olmaları gerek çünkü. Buna alışsan iyi edersin. Artık bir yıl boyunca başka bir kadın olacağını unutma. Olman gereken bu. İddialı, çarpıcı ve âşık bir kadın görmek istiyorum yanımda."
"Yani sen kendi vitrinini yaratıyorsun benim üzerimde?"
"Bu senin için bile çok iddialı bir cümle Asya ama evet vitrin önemli."
"Tamam, nasıl istersen. İtiraz etme şansım yok sanırım."
"Kesinlikle yok. Şimdi, üvey anneme karşı en ufak bir açık vermemen için sana benimle ilgili anlattığım her şeyi gerekli zamanlarda kullanacaksın. Yanımdan fazla ayrılmayacaksın ve..."
"Evet ve..."
"O ne söylerse söylesin tek kelimesine bile inanmayacaksın."
"Söyleyecekleri beni ilgilendirmiyor. İnanıp inanmamam neden seni ilgilendirsin ki?"
Kuzey tuhaf bakışlarla ona baktığında iliklerine kadar titredi Asya. O gözlerdeki her şey bütün ruhunu da delip geçen kurşunlar gibiydi sanki. Kendisini bu kadar etkilemesine izin vermemeliydi. Yutkunarak başını eğdi.
"Özür dilerim." diye mırıldandı.
"Seni kızdırmak istemedim. Sadece önemli olmayacağını söylemek istedim."
"Önemli." diye sert bir sesle söylendi Kuzey.
"Önemli çünkü ne olursa olsun beni onun ağzından dinleyerek tanımlamanı istemiyorum.Çünkü sen karımsın koşullarımız ne olursa olsun.O kadın bir yılandır. Zehrini ne zaman, nerede ve kime akıtacağını asla bilemezsin. Etrafımdaki insanları yeniden zehirlemesini istemiyorum. Ben onu kendi zehrinde boğana kadar elinden geleni yapacağından emin olmalıyım sadece. Yemeğin bittiyse kalkalım. Yapacak işlerim var."
Asya başını sallayarak yerinden kalktı. Restorandan çıkmadan önce Kuzey'in elini elinde hissedince küçük bir şok yaşadı. Kocası elini tutmuş, sımsıkı kavramıştı. Şaşkınlıkla ona baktığında adamın ona bakmadan söylendiğini duydu.
"Öyle bakmaktan vazgeçer misin? Karımın elini tuttum diye neredeyse şok geçiriyor olması hiç hoş değil. Alış buna artık."
"Sadece şaşırdım." diye fısıldadı Asya.
Kuzey elini daha sıkı tuttu.
"Şaşırma, doğal davran yeter."
Eve geldiklerinde genç kız odasına çıkıp aldıklarını bıraktı. Kocasının elini tuttuğunda hissettiği şeylerdi asıl onu şaşırtan. Elinin sıcaklığı hâlâ avuçlarındaydı ve o bundan hoşlanmıştı. Çok hoşlanmıştı hem de.
"Kendine gel! Bu sadece bir iş. Adam senden hoşlanmıyor bile. Daha fazla küçülme Asya."
Kendi kendine sürekli olarak benzer cümleleri tekrarladı. Aşağı inmek üzere kapıya yöneldiğinde aklı hâlâ o küçücük ama sıcacık dokunuştaydı.

Sen Giderken... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin