...21...

7.5K 537 8
                                    

                                                  

Kuzey'in bu hiç beklenmeyen davranışı ile etkilenen Asya ilerleyen saatler boyunca kocasındaki bu değişikliğin devam ettiğini görerek daha çok şaşkınlığa düştü.
Onunla her göz göze geldiğinde bütün bu değişikliğin nedenini anlamaya çalıştı. Her defasında o gözlerde gördüğü şefkat ve sıcaklıkla sormak istediği bütün soruları unuttu. Sahilde yürürlerken elinden tutmasını, ona sarılmasını, küçük şakalarını, yemek yemesi konusunda bitmek bilmeyen ısrarlarını ve özellikle onun ıslak, darmadağınık saçlarıyla üzerine eğilip gözlerini ayırmadan gülümsemesini belleğinin en özel yerine nakşetti.. Mutluydu. Onunla, onun etrafına yaydığı enerjiyle her an daha da çok mutlu oluyordu. Her dakika ona daha çok bağlanıyordu. Bundan kendini koruyamayacağı gerçeği ise aklına her geldiğinde içini acı dolu bir hüzün çöküyordu. Böyle zamanlarda anlıyordu Kuzey aklından geçenleri. Onun gözlerinde de aynı hüzün dolaştığında bakışlarını kaçırıyorlardı birbirlerinden.
Eve dönmeden önceki son üç günü eğlenerek ve bol bol gülerek geçirdiler. Gitmeden önce son gecelerinde arkadaşlarıyla yedikleri yemekten sonra ikisi baş başa sahile indiklerinde Kuzey uzanıp elini tuttuğu an Asya nikâh gününü hatırlayarak içini çekti.
"Ne oldu? Çok derin bir iç çekişti o." diye mırıldandı Kuzey.
"Hiç... Önemli bir şey değil."
Kuzey durup onun yüzüne baktığında başını eğdi Asya. Dudaklarının titrediğini ve neredeyse ağlamak üzere olduğunu görmesini istemiyordu.
"Yüzüme bak." diye mırıldandı Kuzey.
Asya güçlükle yutkunarak başını kaldırıp söyleneni yaptı.
"Seni üzecek bir şey mi yaptım Asya?"
"Hayır, aksine hayatımın en mutlu günlerini yaşadım son birkaç gün boyunca. Ben sadece..."
"Evet, sadece..."
"Burada kalabilsek ve sen hep böyle olsan neler olurdu diye düşünmeden edemedim. Biliyorum bu bir hayal, burada kalamayız ama sen burada öyle farklısın ki, öyle kendinsin ki. Daha çok gülüyorsun, daha anlayışlı ve sakinsin, huzurlusun. Öfken beni korkutmuyor ama gülümsemen mutluluk veriyor. Her şeyi unutamazmıyız?Yeni bir başlangıç olamaz mı hayatında?"
Kuzey sessizce karısını dinlemeye devam etti. Kalbinde ve beyninde olup bitenlerden habersiz olan bu kızın sözlerinin bütün benliğinde yankılanmasına izin verdi, sustu.
"Kuzey, bunu  senin için istiyorum. Benimle veya bensiz. Öfke sadece sen istediğin için seninle ama son birkaç günde gördüm ki sen sadece öfkeden ve intikamdan ibaret değilsin."
"Bunları konuşmayalım Asya. Tatil havasında olunca her insan biraz gevşemekte sakınca görmez hatta ben bile. Aylardır sana söylenen her şeyi fazlasıyla yerine getirdin, umduğumdan daha iyi bir iş çıkardın ve bana her şey bir yana arkadaşlığını, samimiyetini ve bağlılığını verdin. Buraya gelmek, sebebi her ne olursa olsun ikimiz için de bir ödüldü. Geldik, dinlendik, eğlendik ve dönmemiz gereken bir evimiz ve işimiz var. Bunu daha fazla zorlaştırmayalım. Senin mutlu olduğunu bilmek benim için çok önemli. Senden aldıklarım yanında verebileceklerimin bu kadar kısıtlı olmasından hoşlanmıyorum."
"Benden aldıkların mı? Neyim vardı ki ne aldın Kuzey? Aksine yaşamıma kattığın onca şey varken bu söylediklerin çok saçma. Hiçbir şeyim yoktu, her şeyin hesabını yapmak zorunda olduğum bir hayatım vardı ve hayatta güçlükle ilerlemeye çalışıyordum."
"Ama yine de sana ait bir hayattı Asya. Çalınmış zamanların yoktu, düşmanların yoktu. Şimdi benim yüzümden en kötüsüne sahipsin. "
"Ben yine de buna katılmıyorum. Bu, hayatımın en özel dönemi olarak kalacak. Bunu hiçbir şey değiştirmeyecek, biliyorum."
Kuzey acıyla gülümsedi ve uzanıp yanağını okşadı. Denizin sesi ve onlara eşlik eden ay ışığının altında karısının güzel yüzünde dolaştırdı gözlerini.
"Hiç kendinden bahsetmedin bana. Geçmişinden, neden yetimhanede büyüdüğünden..."diye fısıldadı neredeyse fısıldayarak.
"Sen de kendinden bahsettin sayılmaz. Neyi seversin, neye kızarsın bilmiyorum."
"O zaman birbirimize soralım. İstediğini sormakta serbestsin, ben de soracağım."
Asya gülümseyerek ona doğru bir adım yaklaştı ve kollarını genç adamın beline doladı. Başını göğsüne yasladığında kulağının altındaki güçlü kalp atışlarını dinleyerek mırıldandı.
"Sen başla. Ne öğrenmek istiyorsun?"
"Yetimhanede ne kadar süre kaldın?"
"12 yıl... Geldiğimde küçük bir çocuktum. Beni oraya kimin getirdiğini şimdi bile hatırlamıyorum."
"Annen, baban, kardeşlerin yok mu? Onlarla ilgili bir bilgi?"
"Onlarla ilgili bildiğim tek şey öldükleri. Nerde,ne zaman öldüler,kardeşim var mıydı bilmiyorum. Olsa hatırlar mıydım diye çok düşündüm ama hayal meyal hatırladığım bir kargaşa, çığlıklar ve büyük bir ateş var. Bazen rüyamda görüyorum ama anlamsız şekiller. İnsan yüzleri yok."
"En çok korktuğun şey nedir?"
"Ateş... Ateşten çok korkarım.Düşüncesi bile korkutur beni."
"Neden?" diye fısıldadı Kuzey ona daha sıkı sarılarak.
"Bilmiyorum, bir nedeni yok. Sadece korkutur beni."
"En sevdiğin renk?"
"Hepsi. Ben gökkuşakları istiyorum hayatımda. Buna yalnızlık etkisi diyorum." Kıkırdayarak nalınından doğru kaldırdı.
"En sevdiğin mevsim?"
"Hepsi çünkü hepsinde başka güzellikler var ama eylül ayını çok severim. Yollardaki sarı kırmızı yaprakları, ağaçların kendine has çıplaklıklarını, ilk yağmuru, ilk aldığım toprak kokusunu, o mevsimdeki hüznü severim.Her şeyden biraz seviyorum işte."
Kuzey bir süre sessiz kalarak denizin sesini dinledi. Onu da beraberinde çekip kumların üzerine oturduğunda Asya'nın içine işleyen yalnızlığı ile gözlerini kapadı.
"Başka?" diye sordu genç kız.
"Yetimhaneden ayrıldıktan sonra zor olmuş olmalı hayat senin için." diye mırıldandı.
"Zordu. Bildiğim tek yuva orasıydı. Benim gibi bir sürü çocukla paylaştığımız her şey ortaktı ama dışarıda değildik, güvende ve sıcacık yataklarımızdaydık. Bazen aramızdan birilerini evlatlık alırlardı ve onlar sanki hiç orda olmamışlar,birlikte oynamamışız gibi olurdu. Giden hiç kimse bir daha geri dönmedi, onları göremedik hiç. Hepimizin hayali buydu. Bizi de görmeleri ve bize de sahip çıkmaları. Sonra yaşımız orada kalmaya uygun olmadığında çıktık.Daha doğrusu çıkmak zorunda kaldık.Şaşkındık, dışarıdaki kalabalık ürkütücüydü. Benim için  belirlenen yerlere yerleştirildim. Sınavı kazandım ve Okulu biliyorsun zaten. Sonra iş bulmaya çalıştım. Birkaç başarısız denemeden sonra o barda başladım. Saatleri de uygundu ama yorucuydu. Okul ve iş bir arada kendim için zamanım olmuyordu."
"Burs mu aldın?"
"Evet. Bir kısmında Yalçın Bey de vardı."
"Biliyorum, anlattı. Peki neden Yalçın'ın teklifini kabul ettin?"
"Başka çarem yoktu. Önceleri istemesem de Yalçın Bey gerçekçi bir adam ve çok ikna ediciydi.İstemesem de daha iyimser olabilme lüksüm yoktu ki.Bana o anki hayatımı gösterdi ve sonra olabilecekleri. Nasılsa arayanım soranım yoktu. Kimseye sorumluluğum da yoktu kendimden başka. Sonuçta bir yıldı. Güvende olacağımı söyledi. İstemediğim hiçbir şeyin olmayacağını, zarar görmeyeceğimi."
"Beni hiç tanımıyordun. Bir katil, bir psikopat da olabilirdim."
"Öyle misin?" diye gülümsedi Asya.
"Olabilirdim dedim."
Derin bir nefes alıp yerdeki kumları avuçladı dalgın gözlerle.
"Kaybedecek fazla bir şeyim yoktu hayatım dışında. Olabilirdin evet ama artık bunu düşünmek için geç değil mi?"
"Öyle." diye mırıldandı Kuzey ifadesiz bir sesle.
Bir süre sessizce denizdeki yakamozları izlediler.
Asya ona doğru dönüp mırıldandı.
"Sıra sende. Bana gerçek Kuzey Dağhan'dan bahset."
"Fazla bir şey yok aslında anlatacak. Ne bilmek istiyorsun sor."
"Tamam. Mutlu bir çocuk muydun?"
Genç adam gülümsedi ve onu kendine çekti. Saçlarının üzerinden mırıldanırken bakışları dalgındı.
"Annem hayattayken evet çok mutlu bir çocuktum. Onun varlığı bizi bir arada tutuyordu. Çok güçlü bir kadındı, senin gibi hayat doluydu."
"Neden öldü?"
"Trafik kazasıydı. Bir gün evden alışveriş için çıktı ve geri dönmedi. Sarhoş bir kamyon şoförü onu metrelerce sürüklediği sırada ben evimizin bahçesinde bisiklet biniyordum."
Asya daha sıkı sarıldı Kuzey'e, gözleri dolmuştu.
"Üzüldüm, hatırlatmak istememiştim. Özür dilerim..."
"Üzülme, çok uzun zaman geçti. Zamanla acı hafifliyor, kabulleniyorsun."
"Babanla aran nasıldı?"
"İyiydi, birbirimize güvenirdik ta ki Nihanla evlenene kadar. Onunla tanıştığı sırada ben yurt dışındaydım ve döndüğümde çok geçti. Son anlarında yanında yoktum ve aramızda da çok büyük uçurumlar vardı artık. Hiçbir şey eskisi gibi değildi."
"Onu affettin mi?"
"Affedemediğim sadece kendimim Asya. Ben de çok yanlış davrandım."
"Nihanla arandaki mesele... Bu kadar önemli mi senin için? Bundan vazgeçip kendine yeni bir hayat kuramayacak kadar mı önemli?"
"Nihan hayatımda değer verdiğim her şeyi yok etti." diye mırıldandı sert bir sesle Kuzey.
"Annemin bütün hatırasını, aileme ait her şeyi. Etrafındaki her şeye zarar verdi. Hiçbir şeyle yetinmedi, babamı kullandı. Sonra beni, aile servetimizi. Bütün bunlar onun için eğlence gibiydi, hırsının sonu yoktu. Eğer o olmasaydı babam hâlâ hayatta olabilirdi ve biz bugün bunları yaşıyor olmazdık. Ve hayır, bundan vazgeçemem. O, hak ettiğini alana kadar da vazgeçmeyeceğim. Bunları yeterince konuştuk."
"Tamam." diye mırıldandı Asya huzursuzca.
"Senin en sevdiğin renk nedir?"
"Siyah."
"En sevdiğin yemek?"
"Lezzetli olan her şey."
"En sevdiğin mevsim?"
"Kışı severim."
"Sert olduğu için mi kışa kendini yakın hissediyorsun?"
"Hiç böyle düşünmemiştim, sadece severim işte."
Asya asıl sormak istediği soruyu erteleyip duruyordu dudaklarını ısırarak. Ondan biraz uzaklaşıp gözlerini denize dikti.
"Hiç âşık oldun mu?"
Aralarındaki sessizlik uzadıkça Asya kalbinin duracağını sandı.
"Olduğumu düşündüğüm zamanlar oldu diyelim."
"Hayatında biri var mı?"
"Var, sen."
"Öyle demek istemedim. Bizimki gerçek değil ki. Gerçek anlamda bir kadın?"
"Yok desem inanacak mısın?"
"İnanırdım herhalde."
"Hayatımda kadınlar her zaman oldu Asya. Doğanın dengesi de bu zaten ama kalıcı bir ilişkim var mı diye soruyorsan yok."
Asya utanarak başını iyice çevirdi omzunun üzerinden. Bir süre konuşmak yerine sustu.
"Nihan...o gün geldiğinde sizin..." diye kekelerken sözünü sert bir şekilde kesti Kuzey.
"Sakın...sakın o cümleyi kurma.Nihan Ve ben aynı cümle içinde bile olamayız."
Asya daha çok sokuldu usulca ve gözlerine baktı genç adamın.
"Beni gönderecek misin?" diye fısıldadı alacağı cevabı bilerek.
Kuzey uzun uzun onu izledi.
"Evet." diye fısıldadı.
"Ya gitmek istemezsem?" diye aynı fısıltıyla sordu Asya.
Kuzey buna cevap vermedi. Kaşlarını çatarak önündeki kumlara dikti bakışlarını.
"Sen, senin için doğru olan insanlarla ve doğru yerden devam edeceksin hayatına ve ben senin için doğru insan değilim."
"Bunu sen söylüyorsun. Sen böyle düşünüyorsun, bana sormuyorsun bile. Beni hayatında istemediğini söylesen anlarım ama bu önyargını anlayamıyorum."
Kuzey ayağa kalkıp elini uzattı ona. Asya bir süre sonra karşısında dururken gözleri birbirine kenetlendi.
"Yarın kaldığımız yerden devam edeceğiz Asya. Kalan zamanımızda seninle tartışmak, seni üzmek istemiyorum. Bu konuyu artık kapatabilir miyiz?"
Asya çaresizce başını salladı. Birlikte eve doğru yürürlerken hiç konuşmadılar. Kuzey elini tutmadı, kendisi de buna yeltenmedi. Alacağı cevapları almıştı. Artık bildiği tek gerçek kocasının onu bundan sonraki hayatında istememesiydi. Bugünden itibaren bunu kabullenecekti. Odaya girdiklerinde güçlükle iyi geceler dileyebildi ve teşekkür etti. Yatağına girmeden duşunu aldı ve boğazında düğümlenen hıçkırıkları yutarak uyumaya çalıştı.

Sen Giderken... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin