Asya odasına girdiğinde titriyordu. Güçlükle tutunarak yatağına oturdu. Aşağıdan gürültüyle kapanan kapının sesini duyduğunda kalkıp pencereye ilerledi. Kuzey'in arabasının farlarını uzaklaşırken izledi. Gözlerinden düşen yaşlara aldırmadan fısıldadı karanlıkta.
"Seni bırakıp sensiz yaşamaktansa seninle bu acıyı beraber yaşayacağım. Yapacağın, söyleyeceğin hiçbir şey bundan vazgeçmemi sağlamayacak."
Bir süre öylece dışarıyı izledikten sonra yatağına ilerleyip üzerini değiştirdi. Gözlerini tavana dikip uyumaya çalıştı. Kuzey'in evden o şekilde ayrılması karşısında kalbi ezildi.Kuzey o gece ne kadar içtiğini hiç saymadı. Bütün düşünme yeteneğini kaybedene kadar içip bütün o acı dolu sözleri unutmak istedi. Kendinden ve yaptığı şeylerden dolayı duyduğu nefretle söylenip durdu. Nasıl bu hale geldiğini ve Asya'nın neden onunla kaldığını anlamaya çalışmaktan yorgun düşene kadar içmeye devam etti.
Köpeği bile düşündü. Bir türlü adını hatırlayamadığı o köpeğin bile kendisinden daha akıllı olduğuna karar verdi. Karısını yeniden yanında uyurken görmesini sağlayacaksa onu bulup getirmek için kendine söz verdi ve uyandığında bunları hatırlamak için arada dua da etti.
Gecenin bir yarısı eve gelip bahçede park ettiğinde uzun süre evi izledi. Burayı sıcak bir yuva haline getiren kadına yaptıklarını düşündü. Ona olan ihtiyacının aklını kaybetmesine neden olacağını ve bu yüzden de aslında onsuz yaşayamayacak olanın kendisi olduğunu sarhoş kafasıyla bile bildiği halde, ayıkken neden adam gibi davranamadığı için kendine lanetler okudu. Eve girip odasına çıkarken duvara tutunup dengesini sağlamaya çalıştı. Başı dönüyor, kulakları uğulduyordu ve o acı içinden bir türlü çıkıp gitmiyordu. O sırada merdivenlerden inen küçük beyaz ayakları gördüğünde başını güçlükle kaldırdı. Karısını görünce gülümsemeye çalıştı çarpık bir şekilde.
"Uyandırdım mı? Pardon. Sessiz olmaya çalışıyordum." diye ağzında geveledi cümleleri.
"Sarhoşsun ve çıkardığın gürültü evin her yerinde yankılanıyor." diye öfkeyle söylendi Asya.
Kuzey yeniden güldü. Asya onun koluna girerek dengesini sağlamaya çalıştı.
"Odana kadar sana yardım edeceğim. Bir an önce yatsan iyi olur."
"Neden bana yardım ediyorsun? Ben sana bunu yapmıyorum."
"Çünkü ben senin gibi her tepem attığında gidip kendimi öldürene kadar içmiyorum. Yürümeye başlasan iyi olur, seni bu şekilde daha fazla tutamam. Çok ağırsın."
"Tamam, yürüyebilirim. Bırak."
"Belli oluyor. Off... Yürüsene."
Asya güç bela onu merdivenin başına kadar çıkarıp koridorda yürümeye zorladı. Genç adamın gömleğinin yarısı dışında saçları darmadağın ve gözleri kan çanağı gibiydi.
"İyi ki yarın hafta sonu. İşe böyle gitsen bütün çalışanlarını korkudan öldürebilirdin." diye söylendi.
Kuzey çocuk gibi güldü bu sözlere.
"Merak etme, daha kötüsünü gördüler. Onlara bir şey olmaz."
Odaya girdiklerinde onu yatağa doğru sürükledi. Kuzey bir külçe gibi yatağa devrildiğinde Asya kan ter içinde kalmıştı. Öfkeden ateş saçan gözlerle kocasına baktı.
"Leş gibi kokuyorsun." diye bağırdı.
Kuzey yeniden güldükçe Asya'nın sinirleri de o ölçüde bozuluyordu. Yatağa çıkıp onun gömleğini çıkarmaya çalışırken Kuzey onu bileklerinden yakalayıp güçlükle açık tutmaya çalıştığı gözleriyle ona baktı. Asya bu görüntü karşısında kalbinin yumuşadığını hissetti. Sarhoştu ve bir çocuk gibi her şeye gülüyordu.
"Keşke sarhoş olmadan da böyle gülmeyi becerebilsen..." diye homurdandı onu yan çevirirken.
"Gülüyorum. Sabahları uyandığımda sana çok gülüyorum. Çok komik görünüyorsun, buna bayılıyorum."
Yeniden kıkır kıkır gülünce Asya onu sert bir şekilde sırtüstü çevirdi.
"Bana mı gülüyorsun? Kuzey uyan, aç gözlerini. Lanet olası benim neyime gülüyorsun, neye bayılıyorsun?"
Eliyle omzuna vurdu uyandırmak için.
"Uyan. Neye gülüyorsun?"
"Sana." diye mırıldandı Kuzey.
Asya onu konuşturamayacağını anlayıp pantolonunu çıkarmaya çalışırken öfkeden delirmek üzereydi. Sonunda başardığında kendini halının üzerine atıp oturdu nefes nefese. Kalkıp mutfağa indi. Sabah deli gibi başı ağrıyacaktı yine bu şekilde yatmasına izin verirse. Şekersiz bir kahve hazırladı. Yukarı çıkarken hâlâ söyleniyordu.
"Aptal, koca aptal..."
Odaya girdiğinde doğruca Kuzey'in yanına gitti ve elindekileri kenara bırakıp onu dürttü sert bir şekilde.
"Kuzey uyan. Gecenin üçü ve seninle daha fazla uğraşmayacağım. Uyanmazsan bunun için başka yöntem deneyeceğim. Uyan diyorum."
Mümkün değildi. Dürtmekle, vurmakla uyanacak gibi görünmüyordu. Kararlı bir şekilde ayağa kalkıp banyoya geçti. Elindeki bardağa doldurduğu buz gibi suya baktı ve gülümsedi. Yatağın ıslanmasını göze alıyordu. Bu onu kesinlikle kendine getirecek tek şeydi. Ona yaklaştı ve hiç düşünmeden buz gibi suyu yüzüne boşalttı. Ve aynı anda öfkeyle yataktan fırlayan adamın ıslak yüzüyle burun buruna geldi.
"Lanet olsun kadın, ne yaptığını sanıyorsun sen?" diye bağırdı genç adam. Ayakta güçlükle durmaya çalışıyordu.
"Sana uyanmanı söyledim. Bu iyiydi, sonunda ayılabildin. İç şunu ve yat."
"Bana emir verip durmandan nefret ediyorum."
"O zaman sen de emir almaya hazır gibi dikilme karşımda. Her tepen attığında eve sarhoş olup gelemezsin. Şu haline bak, leş gibisin."
"Baş belasının tekisin. Benimle ilgilenmek zorunda değilsin. Senden yardım istemedim."
"Merak etme bir dahaki sefere bu öğütlerini dikkate alırım. Ben de çok meraklı değilim sarhoş bakıcılığı yapmaya."
"Yatak su içinde. Burada nasıl yatmamı bekliyorsun?"
"Sen bilirsin, bunu hak ettin. Şunu iç, yarın yaralı ayılar gibi baş ağrısıyla inlemeni kaldıramam."
"Lanet olsun!"
"Teşekkür ederim, hiç önemli değil. Sanırım teşekkür etmeye çalışıyorsun."
Asya öfkeli gözlerle ona son kez bakıp odadan çıkmak için kapıya yöneldi.
"Bütün bunları o aptal köpek için yapıyorsun." diyen kocasına döndü kızgınlıkla.
"O köpek senden daha aptal olamazdı. En azından ona yemek veren eli ısırmıyordu."
Kapıyı arkasından hızla çarpıp koridora çıktı. Göğsü öfkeden hızla inip kalkıyordu.
"Aptal, aptal, aptal..." diye söylenerek odasına girdi ve kapıyı çarparak kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Giderken...
RomanceSanki ben camdan bir vazoyum da birileri üzerimden tüm örtülerimi sıyırmış...açıkta kalmışımda ufacık bir sarsıntıda düşüp kırılacakmış gibi. Benim bıraktığım her şey bir başkasına yuva olmak için hazır artık.