Bütün yeminlerin bozulduğu, bütün karanlıkların kor alevlerle aydınlandığı gecenin içinde alevden bir gölge gibi süzülürken kollarında titreyen bu küçük, narin yaratığın sıcaklığı başını döndürüyordu Kuzey'in. Onun küçücük avuçlarıyla kendine sunduğu kalbine karşı koymak bir yana o yalvaran gözlerdeki daveti kabul etmemek için direnme gücü kalmamıştı. Asya, yüreğinin hücrelerine gömüyordu onu. Düşlerinin yasak kadını, karısı, kendine yasakladığı, dokunmamak için aylarca kaçtığı kadından nefes alabilmek için nefesini ödünç isteyecek durumdaydı şimdi. Asya, çatık kaşlı harflerinden ibaret olmaktan çıkmıştı. Ona susamamıştı, ona itiraz edememişti, ona baktığı, dokunduğu ilk an darmadağın olmuştu. Ona dair ne varsa biriktirdiği farkında olmadan şimdi bütün varlığı ile ona vermeye hazırdı. İsimsiz, nedensiz, sahipsiz bütün duygularıyla ona bakan bu buğulu gözlere hapsolmuştu. Gözyaşı tadındaki dudaklarından aldığı nefesleri içine çekmişti büyük bir açlık ve özlemle.
Onun odasının önünden geçip kendi odasına girdiğinde yavaşça indirdi onu yere. Hangisi daha çok titriyordu fark edilecek gibi değildi. Ay ışığı mı onun gözlerinden parlaktı yoksa o ayın bir parçası mıydı bilmeden aydınlığın peşine takılmıştı nefes nefese. Kalbinin gürültüsü kulaklarında patlarken hayatının en masum gecesini yaşadığını fark etti. Hayatına bulaşan masumiyetin bedeli neyse ödemeye razıydı. Cehennem bedellerini peşinen ödemişti içindeki yangınla. Onsuz nefes alacak durumda olmadığından başka bir şey düşünmeden hafifçe uzaklaşıp Asya'nın titreyen dudaklarına baktı. Yüzünde dolaşan titreyen parmaklarını yakalayıp usulca tek tek öptü. Artık ne geri dönebilirdi ne de itiraz kabul edebilirdi. Güneşin kızgın türküsünü ezberlediği bu gece bütün ruhuyla bu kadına aitti. Şimdi yangınların gökkuşağı içinde, yol yordam bilmez düşlerini ararcasına dokunuyordu Asya'ya. Onun cesur gözlerine, cesur yüreğine karşı direnmesi imkânsızdı. O kazanmıştı. Bütün cesareti, saflığı ile onun bütün direnme duvarlarını yıkıp geçmişti. Asya'nın sesiyle güçlükle kendine gelip onun gözlerine baktı nefes nefese.
"Bu gece gerçek Kuzey, bu gece senin için hazırlandım. Bu benim gecem." diye fısıldadı genç kız ürpererek.
"Bu ikimizin gerçeği Asya. Şimdi, şu an vazgeçebilirsin ama Tanrı biliyor ya bana öyle bakmaya devam edersen duramam. Şimdi söyle Asya."
"Bana göster Kuzey. Ten mi sevdaya düşer, sevda mı tene? Bundan vazgeçmeyeceğim. Eğer istemezsen şimdi bitir çünkü ben bitirmeyeceğim."
"O zaman benimle birlikte yanmaya hazırlan küçük sevgilim çünkü bu ateş iki kişilik, öğreneceksin."Asya ateşe dokundu. Aklının kuzey kutbunda, uzak gecelerin karanlığında, çöl yangınında nehirler olup aktı sevdiği yüreğe. Sevdiği adamın çöl rüzgârı nefesiyle kutsadı bedenini. Öğrendi. Gözyaşlarıyla ıslanmış gözlerindeki mutluluk taşıp ikisini de sardığı anda öğrendi. Ten ve ateşin kardeş olduğunu, ikisinin de aynı anda yangınlara gebe olduğunu. Tenine, hücresine kazıdı aşkını. Adını fısıldadı yaşam gibi. Adını fısıldayan dudaklarda öğrendi aşkın büyüsünü. Gün ağardığında fırtınası dinen kalbini dinlendirirken fısıldadı sabaha aşkını.
"Seni seviyorum. Seni ömrümün sonuna, son nefesime kadar seveceğim. Bunu sen bile değiştiremeyeceksin. Sana rağmen seni sevmekten yorgun düşecek kalbim."
Yangından arta kalan küllerini toplayacak, talan olan her yere son bir kez bakacaktı. Daha da sokuldu onu saran sıcaklığa. Artık üşümediğini fark etti. İçinde esen yalnız üşümelerini bıraktı kendini saran kollara. Şimdi gerçekten büyümüş, şimdi gerçek bir kadın olmanın ağırlığı ile bilerek, isteyerek en zorunu tercih ettiği için mutluydu kalbi. Aşkı, tende yaşamak zordu ve o en zor olanı almıştı. İsteyerek, asla pişmanlık hissetmeyeceğini bilerek. Yanında saçları darmadağınık ve huzurla uyuyan adamın dudaklarında, yanağında, dağınık saçlarında dolaştı parmakları. Uzanıp gözyaşlarından görmeyen gözlerle öptü hafif aralık dudaklarından.
"Hoşça kal aşkım..."
Usulca süzüldü aylarca özlemle düşlediği kollarının arasından ve arkasına bir kez bile bakmadan çıktı odadan. Eğer dönüp bakarsa, ona bir kez daha bakarsa hiçbir kuvvet kalmasına engel olamayacaktı. Ondan asla kopamayacak ve zamanı geldi dendiğinde parçalara ayrılacaktı. Bu gece alabileceğinin en iyisini almıştı sevdiği adamdan. En büyük ve en gerçek anısını. Onu ruhuna, tenine, gözbebeklerine hapsetmişti bu gece. Bunları ondan kimsenin alamayacağını bildiği sürece yaşayacaktı. Bu aşk ona hayatta kalmak ve ayakta durmak için güç verecekti. Sevdiği adam kendini hiçbir şeye mecbur hissetmeyecekti ve hep bilecekti. Yeryüzünde yaşayan bir kadının onu hayatından, nefes almaktan, yaşamaktan çok sevdiğini. Ondan uzakta bir yerlerde onun için yaşadığını hep bilecekti.
Aceleyle aldığı duşun ardından gözyaşlarıyla aynı telaşla giyinip yola çıkmaya hazırlandı. Gözyaşlarını silerek odasından eşyalarını aldı. Birkaç gün öncesinden hazırladığı zarfı bıraktı yatağının üzerine. Kuzey'in yanından ayrıldıktan sonra yazdığı mektuba uzandı titreyen parmaklarıyla. Açık pencereden içeri giren sabah rüzgârıyla ürperdi. Kararlı adımlarla odasından çıkıp salona inerken onu görebileceği bir yere bırakmak için duraksadı. Bahçe kapısına doğru ilerlerken son bir kez dönüp eve, Kuzey'in yatak odası penceresine baktı. Kalbi parçalanıyordu sanki acıdan. Boğuk, acı bir hıçkırıkla inledi. Buraya geldiği ilk gün, evlendikleri o saatler gözlerinin önünde dans etti. Onu uyurken defalarca seyredişi, Kuzey'in kendine yemek yapışı, onun öfkeli gözleri, gülümseyen halleri... Bir bir canlandı gözlerinin önünde. Yeni doğan güne doğru yürürken dudaklarından son cılız cümleleri döküldü.
"Pişman değilim. Asla olmayacağım, asla."
Yokluğuna iz sürdüğü aşkını, kendi gönüllü sürgünleriyle ardında bırakıyordu bilmediği bir sabah serinliğinde. Yamaya yamaya üzerine sevdayı, dünlerden ödünç alarak daha fazla incinmemek, incitmemek için ardında bırakıyordu her şeyi. Çocuksu tebessümlerini onun kalbinin merhametine bırakmıştı. Oksijensiz kalmış, sevdiğinden ödünç bir nefes almış; anlaşmasız, kuralsız, vaatsiz, beklentisiz bilinmeyene yelken açıyordu.
O kazadan sonra eve geldiği gün karar vermişti gitmeye. Yapması gereken bütün hazırlığını sessizlik içinde ve acıdan kavrularak tamamlamıştı. Ondan bir anı çalmıştı bu gece. Ondan asla karşılık bulmayacak aşkına teselli almıştı. Şimdi gitme zamanıydı büyümelere. Hayatla gerçek anlamda yüzleşmelere hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Giderken...
RomanceSanki ben camdan bir vazoyum da birileri üzerimden tüm örtülerimi sıyırmış...açıkta kalmışımda ufacık bir sarsıntıda düşüp kırılacakmış gibi. Benim bıraktığım her şey bir başkasına yuva olmak için hazır artık.