Son anda onu eve getirmeye karar vermiş olmanın bir hata olup olmadığını bile düşünecek kadar normal davranamadığını fark etse de bu da umursamadığı şeyler arasındaydı. Hayatında hiç kimse için son üç yılda endişelendiği kadar endişelenmemişti. Hayatında hiç kimseye bu kadına verdiği değeri vermemişti. Küçük, zavallı ve yetim bir kız onun aklını başından almıştı. Üstelik bunun için hiç çaba sarf etmemişken. Ve bir gün bir şekilde yolları kesişmişti işte. Bir oyun oynamıştı hayatındaki bütün her şeye karşılık ve oyunun en masum parçasına yenilmişti. Kendi silahı ile vurulmuştu. Âşık olmuştu hiç beklemediği bir anda. Yokluğunda anlamıştı ona dair yoksunluğunu, yokluğu ile kavrayabilmişti ruhunun yalnızlığa olan isyanını.
Saatler önce eve girerken ona bakışlarıyla içindeki artçı depremler de artmıştı. Sessiz, itirazsız girmişti bir zamanlar mutlulukla girip çıktığı kapıdan. Eski neşesinden uzak, yorgun ve hiç konuşmadan bütün teslimiyetiyle dinlenmek istediğini söyleyip eski odasına çıkmıştı.
Ellerini çaresizlikle ve ne yapacağını bilmeden saçlarından geçirdi. Uzun zamandır içmiyordu ve yeniden denemeye de niyeti yoktu ama Tanrı biliyordu ya şu an küçük bir kadeh için bile her şeyden vazgeçmeye razıydı. Bugünden sonra ne yapacağına dair bütün planlarını değiştirmişti istemeden. Onunla ne yapacağını bilmiyordu, bildiği tek şey onun gitmesine bir daha izin vermeyeceği idi.
Eski, güzel günleri düşündü. Onun neşeyle anlattığı yetimhane anılarını, yaptıkları tatilde ona yardım etmek için gösterdiği çabayı, yanına uzanmasını isteyip sadece sarılıp yattıkları o geceyi. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme dolaştı. Cesaretine olan hayranlığı hiç değişmemişti. Sessiz adımlarla yukarıya çıktığında ne yapacağını sabah düşünmeye karar verdi. Odasına giderken kaşları çatıldı. Bir an öylece Asya'nın kapısının önünde durdu. Bu geceden sonra gerçek bir evliliği paylaşmaya hazırlanması gerektiğini anlamasını sağlayacaktı. Onu korkuttuğunu biliyor olmasına rağmen yine de onu incitmekten kendisinin daha çok korktuğunu kabul etmişti çoktan.
O, Asya'ydı. Onun küçük karısıydı. Üç yıl içinde büyüyüp yüzündeki gülümsemeler azalsa da çocuksu bakışlarına bir parça hüzün bulaşsa da o sevdiği kadındı. Cesur, büyüleyici, gururlu ve dokunmaya kıyamadığıydı.
Odasına girdi. Karanlıkta bir süre yatağına uzanıp tavanı izledi.
"Gitmene izin veremem Asya, veremem." diye mırıldandı.Asya yıllar sonra geri döndüğü evinde bir yabancı gibi hissetmişti kendini. Bundan sonra kendini nelerin beklediğini bilmeden sessiz bir kabullenişle döndüğü bu evin yeniden bir parçası olup olamayacağını bilmiyordu. Kuzey'in kafasından ne geçtiğini, onun ne istediğini bilmediği gibi içinde büyüyen korkuya da engel olamıyordu artık. O; tanıdığı, âşık olduğu, sevdiği adamdan o kadar farklıydı ki. Uzanıp ona dokunabilecek kadar yakınken aralarına giren onca yıl görünmez mesafelerle şimdi karşısında dikiliyordu.
Boğazındaki hıçkırıklar düğüm düğüm olmuştu. Onun bu hale gelmesinin tek nedeni kendi gidişiydi. Belki zamanı geri alabilse, belki ona nedenlerini anlatabilse, belki...
"Keşkeler ve belkiler için çok geç." diye inledi kıvrıldığı yatağında. Yorgun gözlerinden düşen damlalara engel olmadı. Gözlerini kapattığında her şeye rağmen üç yıl sonra burada olmanın içinde garip, hüzünlü bir huzur yansıması olduğunu düşünüyordu. Buradan uzakta olduğu her gün burada olmanın hayalini kurmamış mıydı? Buradaydı. Artık geri dönüşü olmayan bir yoldaydı. Kuralları yine Kuzey koymuştu. Bu kez daha öfkeli, daha acımasızdı gözleri. Sözlerinin ardındaki bütün anlamlar onu bundan sonra daha zor günlerin beklediğini gösteriyordu. Dayanabilir miydi, yeniden aşkı için âşık olduğu adamla çarpışmayı kaldırabilir miydi?
"Dayanırım..." diye mırıldandı cılız bir sesle.
Yorgunluğa direnemeyen gözleri kapanırken solgun yüzündeki gölgeler arasında ürperdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Giderken...
RomanceSanki ben camdan bir vazoyum da birileri üzerimden tüm örtülerimi sıyırmış...açıkta kalmışımda ufacık bir sarsıntıda düşüp kırılacakmış gibi. Benim bıraktığım her şey bir başkasına yuva olmak için hazır artık.