Kuzey, mutfak olarak kullanılan bölümün ardından biraz ileride Işıkla birlikte gülerek yürüyen, saçları denizin rüzgârıyla dağılan karısını izliyordu. Eğilip yerden aldığı deniz kabuklarını belindeki çantaya koyarken ki neşesini, canlılığını, güneşin teninde yarattığı parlaklığı Işık'ın anlattığı her neyse neşeyle gülmesini seyrediyordu. Serdar'ın anlattığı hiçbir şey kulağına erişemezken o, onun neşe dolu kahkahasının ona ulaşan tınısına kaptırmıştı kendini. Sabah uyandığında o çoktan kalkıp aşağıya indiği için hiç karşılamamışlardı. Asya burayı daha görür görmez sevmiş, arkadaşları ile hiç huzursuz olmadan iletişim kurmuştu bile. Onu tanıdığı günden bu yana ilk kez bu kadar doğal, rahat ve huzurlu görüyordu. Olduğu gibi, yaşının gerektiği gibi davranabileceği insanlarla bir arada olmasının verdiği mutluluk yansıyordu gözlerinden.
"Ooo sen çok derinlere dalmışsın dostum." diyen Serdar'ın sesi ile irkildi.
Gözlerini güçlükle karısından ayırıp Serdar'a döndü.
"Kuzey neler oluyor demek istemiyorum ama seni huzursuz gördüğüm için sormak zorundayım."
"Önemli bir şey yok."
"Seni tanıdığımı unutuyorsun galiba. Seni ininden çıkaran her ne ise bunun Asya ile de bir ilgisi var, yanılıyor muyum? Artık konuşalım mı arkadaşım?"
Kuzey elindeki buzlu içeceği önündeki masaya bırakıp gözlerini kapattı.
"Bu kadar zor olacağını düşünmemiştim." diye mırıldandı yorgun bir şekilde.
Serdar sessizce karşısına oturup içini çekti ve gözlerini ona dikti sessizce. Kuzey'in anlattığı şeyleri dinlerken zaman zaman kaşlarını çattı, öfkelendi ama sözünü hiç kesmedi. Bir süre sonra Kuzey acı ve öfke karışımı bir duyguyla ona baktığında sözlerinin bitmesini bekledi.
"Ailemden kalan her şeyin yine ailemde kalması için ne kadar ileri gidebileceğimi hiç düşünmemiştim Serdar. Bencilliğim, öfkem ve içimdeki intikam duygusu, Nihan'ın mat olduğunu görme isteğiydi beni mezarımdan çıkaran. Asya ise oradaydı. Bütün masumiyeti ve tazeliği ile. Ve ben gidip hayatına el bombası gibi düştüm, kasten." diyerek sözlerini bitirdi Kuzey.
"Asya'yı buna nasıl ikna ettiniz peki?" diye sordu Serdar.
Kuzey acıyla gülümsedi.
"Çaresizliğini, yalnızlığını ve kimsesizliğini ona karşı kullanarak. Yalçın onu uzun zamandır tanıyordu ve bana dosyasını getirdiğinde en uygun planı onun üzerinden yaptık. Ona bir anlaşma sunduk. Geri çeviremeyeceği bu anlaşma onu bu oyuna dâhil olmak zorunda bıraktık.Hayatının bir yılı ve medeni halinin değişikliği karşılığında gelecek garantisi verdim ona. Rahat yaşama garantisi, ihtiyacı olan her şey... Para. Bir barda çalışıyordu okula gidebilmek için. Hayatta kimsesi yoktu. Solgun, hasta ve zayıftı. Korku doluydu, savunmasızdı. Kabul etti çünkü ona başka seçenek bırakmadık."
"Şimdi korkmadığını sana düşündüren nedir peki? Vaat ettiğin şeyleri verdiğini düşündüren ne sana? Onu buraya Nihan'dan korumak için getirdin. Bu mu onu güvende kılan? Onu ne biçim bir belaya bulaştırdığını hiç düşünmedin mi? Seni anlamakta zorlanıyorum dostum. O kıza hiç baktın mı sen gerçek anlamda. Oyuncağın olarak değil de bir insan olarak. Bu kız sana âşık."
"Öyle olduğunu sanıyor çünkü duygularını kıyaslamak için bir şansı olmadı hiç. Tanıdığı ve en yakınında olan tek erkek benim ve o çok genç, tecrübesiz. Bütün bunları unutacak ve hayatında yaşaması gereken her şeyi yaşayacak zamanı gelince."
Serdar yerinden kalkıp pencereye doğru yürüdü ve sahile baktı. Karısının yanında neşeyle gülen kızı seyretti üzüntüyle.
"Bir zamanlar iyi bir adam tanımıştım. Nazik, düşünceli, insanlara değer veren, insan yaşamını kutsal sayıp onlar için bir şeyler yapmaya çalışan. Onurlu, dürüst, açık sözlü ve kendinden emin. Çıkarları için bile olsa asla eğilmeyen, küçük hesaplar için insanları harcamayan o adam benim dostumdu. Gözümü kırpmadan güvenebileceğim, neşeli, eğlenceli ve çok başarılı bir yatırımcıydı. Şimdi sana bakıyorum ve o adama ne yaptığını düşünmeden edemiyorum. Yaptıklarının buna değip değmeyeceğini görmek istemiyorum. Karın senden küçük olabilir, tecrübesiz olabilir ve senin de söylediğin gibi çaresizce tutunacak bir yer arayabilir ama sen bir kadının duyguları konusunda sırf bu nedenlerden dolayı bu kadar emin olamazsın. Dua et bu geçici bir duygu karmaşası olsun. Aksi takdirde ona verdiğin zararı asla onaramayacaksın.Ve çok geç olacak Kuzey emin ol her şey için çok geç olacak."
"Biliyorum. Tanrı aşkına ben bunu düşünmüyorum mu sanıyorsun?"
Serdar gelip Kuzey'in karşısına oturdu yeniden.
"Düşünmek uygulamada başarılı olduğun anlamına gelmiyor Kuzey. Asya'ya bir kez bakınca, onu sana bakarken izleyince gözlerindeki sevgiyi görüyorum ben ve sen onu bir gün kocaman bir boşluğun içine bırakacaksın.Tek başına Ve sensiz kalacak.Başının çaresine bakması için de ona sağladığın imtiyazlardan yararlanmasını bekleyeceksin duygularını hiçe sayarak."
"Duygularını da onu da önemsiyorum. Onu düşünmediğim bir tek günüm var mı sanıyorsun?"
"O zaman yapman gerekeni yap. Daha geç olmadan ona özgürlüğünü ver, bu oyunun içinden çıkar. Ancak bu şekilde onu koruyabilir ve ona değer verdiğini gösterebilirsin. Her geçen gün sana daha çok bağlanacağını görmüyor musun Kuzey?"
Kuzey ellerini yüzüne bastırıp öfkeyle ayağa kalktı, elleri aynı öfkeyle saçlarında dolaştı rastgele.
"Bunu yapamam, henüz değil."
"Neden, neyi bekliyorsun?"
"Çünkü... Çünkü hazır değilim."
"Neye?"
Kuzey sessizce içini çekti Serdar'a arkasını dönerken. Acıyla yutkundu gözlerini sahildeki Asya'ya dikerek. Onun varlığından, hayatına getirdiği ışıktan vazgeçmeye hazır değildi. Bunu kendine bile söyleyemezken uluorta konuşmak istemiyordu. Derin bir nefes alıp Serdar'a döndü yeniden.
"Çünkü başladığımız işin bitmesi gerekiyor. Bu süre içinde onun güvende olmasını sağlayacağım."
"Onu kendinden nasıl korumayı düşünüyorsun?"
"Ne gerekiyorsa yaparak."
"Yani onun duygularını hiçe sayarak."
"Böyle söylemedim. Ona kimseye olmadığım kadar dürüst davranıyorum, sınırları biliyor."
"Ya kendine, kendine de dürüst olabilecek misin Kuzey? Yaptığın şeyi onaylamıyorum bunu bil ve sen de bu yetim kızı yani karını fazla hafife alıyorsun. Asıl korunmaya ihtiyacı olan sensin Kuzey. Ona karşı ilgisiz olduğunu sakın söyleme bana çünkü Asya bir azizi bile baştan çıkaracak kadar güzel. Buna kayıtsız kalamayacağını düşünüyorum."
"Ona bir bak Serdar. Hayat dolu, neşeli, yeni açan bir çiçek gibi. Yüzü hep güneşe dönük olmak için yaratılmış sanki. Hayattan beklentileri var. Bozulmamış hayalleri, çocuk düşleri. Çiğ tanesi gibi taze, pırıl pırıl. Hayatına girdiğim günden bu yana hiç bilmediği korkuları yaşadı. Aylardır hiç bu kadar güzel gülmedi. Tedirgin, huzursuz bir şekilde benimle aynı çatıyı paylaştı. Üvey annemin yılan gibi yanına sokulmasına sırf bana verdiği sözler yüzünden katlandı. Rol de olsa benim için iyi bir eş olmaya çabaladı şikâyet etmeksizin, söz verdiği için. Bir de bana bak. Elimde kalanlara, hayatımın geldiği noktaya. Ben böyleyken ondan daha ne kadar çalabilirim, hayatından aldıklarımı yerine nasıl koyarım? Para bu işi temizler mi sanıyorsun? Haklısın, temizlemez. İşte bunun yüzünden ona hiçbir şekilde umut vermeyeceğim. Ondan daha fazlasını almayacağım. Hayatta onu bekleyen güzel şeylerin önünü kesmeyeceğim. Bu yüzden benimle ve bu evlilikle ilgili hayaller kurmasına izin vermek istemiyorum. Bunu ona yapamam, yapmayacağım."
"Sen de ona karşı özel duygular besliyorsun."
"Hayır, onu önemsiyor olmamdan başka bir şey yok."
"Bu kocaman bir yalan."
"Lanet olsun Serdar. Bilmiyorum anladın mı? Öyle bile olsa ben bununla başa çıkabilirim ya o? Ben gidiyorum, boğulacağım düşünmekten. Beynimi boşaltmam lazım. Bu konuyu bir süre kapatsak iyi olur."
"Akşam şehre gider uzun uzun konuşuruz. Senin ihtiyacın olan şey burada değil."
Kuzey bu konuşmanın daha fazla uzamasına izin vermemek için dışarıya çıktı. Serdar'ın söyledikleri zaten bildiği ve fazlasıyla düşündüğü şeyler olduğu için onu daha fazla dinlemek istemedi. Öfkeli adımlarla denize doğru yürürken bir yandan üzerindeki tişörtü çıkarıp kumların üzerine fırlattı. Kendini denizin dalgalarına bırakırken düşünmeden güçlü kulaçlar atarak her şeyden uzaklaşmak istedi. Gergin bedenini ve darmadağın olan kafasını ancak bu şekilde toplayabilecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Giderken...
RomanceSanki ben camdan bir vazoyum da birileri üzerimden tüm örtülerimi sıyırmış...açıkta kalmışımda ufacık bir sarsıntıda düşüp kırılacakmış gibi. Benim bıraktığım her şey bir başkasına yuva olmak için hazır artık.