...35...

7K 493 6
                                    

                                               

Asya yarı uyanık yarı uykulu bir şekilde geçirdiği gece boyunca gözlerini her araladığında, karşısında uyuyan adamı izleyerek yüreğinde yaşadığı bütün çıkmazların hesaplarını yaptı. Ona sarılıp yüzündeki bütün çizgileri yok etmek için defalarca doğruldu uzandığı yerden. Geçmiş günlerde erkenden kalkan ve en ufak bir tıkırtıyla uyanan genç adam sanki ölüm uykusuna yatmış gibi hiç hareketsiz o koltukla sanki bütünleşmişti. Kalkıp uzansa, ona dokunsa, parmaklarını yüzünde dolaştırsa nasıl davranacağını, ne tepki vereceğinden emin olamadığı için sadece seyretmekle yetinmek zorunda olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bütün özlemini giderene kadar yüzündeki her çizgiyi ezberlercesine izledi sevdiği adamı.
Gün ağarmaya başladığında yavaşça yerinden kalkıp Kuzey'in üzerinden sıyrılan örtüyü düzeltti. Onu uyandırmamak için sessizce odadan çıkıp aşağıya indi. Yorgun ama mutlu hissettiğini düşündü kahve hazırlarken. Endişeleri olsa da bu birliktelik için içinde doğan o umut bütün endişelerini giderecek kadar canlı ve güçlüydü şimdi. Tezgâhtaki iki fincanı alarak merdivenlere yöneldi bir süre sonra. Eskiden olduğu gibi ona odasına kahve götürdüğü günleri anımsayınca buruk bir gülümseme belirdi yüzünde. Genç adamın kapıyı açıp kahvesini alışını, ona gülümsemesini ve sonra birlikte sohbet ettikleri zamanları hatırlayıp içini çekti yorgunca. Ağır adımlarla çıktı merdivenleri yeniden. Odaya girdiğinde onu bıraktığı gibi buldu. Pozisyonunda en ufak bir değişiklik olmamış ve sanki hiç uyanmayacakmış gibi uyumaya devam ediyordu Kuzey. Sessizce yatağın yanındaki komodinin üzerine bıraktı elindeki fincanları. Yeniden ona dönüp önünde diz çökerek elini tuttu ürkek bir şekilde.
"Kuzey..." diye fısıldadı.
Genç adamdan hiç hareket görmeyince bu kez daha belirgin bir sesle mırıldandı adını onun elini sımsıkı tuttuğunun farkında olmadan.
"Kuzey..."
Genç adam kıpırdandı hafifçe. Ardından nerede olduğunu anlamak ister gibi hafifçe araladığı gözleriyle etrafa baktı. Asya'nın gözleriyle karşılaştığında kasılıp kaldı bir an.
"Çok derin uyuyordun, uyandırmak istemedim. Çok yorgun görünüyordun." diye mırıldandı. Elini onun elinden çekerek kalkmak için doğrulurken genç adamın elinin onu sımsıkı tuttuğunu hissettiğinde gözlerine dolan yaşlara engel olamadı. Nasıl da özlemişti bunu. Yutkundu, boğazını temizleyip konuşmaya çalıştı.
"Kahve yaptım, isteyeceğini düşündüm." diye mırıldandı gözlerini ondan kaçırarak.
"Bana bak Asya." diyen sesini duyduğunda gözlerini kapadı acıyla. Bakamazdı, gözlerinden süzülen bu pişmanlık dolu gözyaşlarını görmesine izin veremezdi.
Elini tutan ellerin sıcaklığından uzakta onca yıl nasıl yaşayabildiğini düşünmeden edemedi kısacık bir an. Yeniden yutkundu, dudaklarını ısırdı. Kuzey'in ayağa kalktığını, tam arkasında durduğunu hissediyordu. Ondan yayılan sıcaklık bütün bedenini kaplamışken bunu nasıl yok sayabilirdi. Uzanarak önündeki fincanı aldı ve gözlerini ona kaldırmadan uzattı.
"Soğuyacak. Soğuk kahve sevmezsin." diye mırıldanmaya çalıştı boğuk bir sesle ve güçlükle.
Kuzey hiçbir şey söylemeden elindeki fincanı aldı ve yeniden yerine bıraktı. Çenesinden tutup onu kendine bakmaya zorladı. Onun gözlerinde de benzer bir acıyla karşılaştığında ne söyleyeceğini bilemedi Asya. Çaresizce ona baktı.
"Otur, yere düşüverecek gibi duruyorsun." diye mırıldandı Kuzey. Onu yatağın kenarına oturtarak kendisi de yanına oturdu. Ellerini iyice uzamış olan saçlarından geçirdikten sonra iki elini yüzüne kapayıp bir süre öyle kaldı, sonra başını çevirip yeniden ona baktı.
"Konuşmalıyız." diye mırıldandı.
"Biliyorum." diye fısıldadı Asya. "Biliyorum, konuşalım."
"Duş alıp salona ineceğim, orada buluşuruz."
"Tamam, birazdan inerim."
Kuzey ayağa kalkıp ilerlerken omuzları çökmüş gibiydi. Arkasından seslendi.
"Kuzey..."
Genç adam kapının önünde dönüp ona baktı soran gözlerle. Yerinden doğrulup fincanı alarak ona ilerledi Asya.
"Kahven."
"Sağ ol."
Başka tek cümle kurmadan elindeki fincanla odadan çıktı Kuzey. Asya onun ardından kapanan kapıya sırtını dayayıp ellerini göğsüne bastırdı.
"Lütfen... Lütfen bizim için bir şans daha ver." diye mırıldandı.

Sen Giderken... Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin