"Nil! Sahadan çıkacak mısın yoksa zorla mı çıkaralım seni!" Diye bağıran -pardon cırlayan- Sevde'ye işaret parmağımı sallayarak konuştum.
"Sana n'oluyor kızım?! Grubu oluşturan Bedenci. Kötü oynasaydım beni zaten çoktan çıkarırdı!"
"Grubun kaptanı benim ama!"
"Sensen ne olmuş?!"
"Ne bu bağırışlar! Maça geri dönün!" Yanımıza yaklaşan beden öğretmeniyle Sevde parmağıyla beni işaret etti. "Hocam Nil oynayamıyor! Gelmiş bize laf atıyor!"
"Hocam vallahi billahi yala-"
"Nil sus kızım! Oynayamıyorsa grup kaptanı halledecek o işi, ben karışmam." Deyip yanımızdan ayrıldı sevgili(!) Beden hocamız. Şu adama da ayrı bir sinir oluyordum ya, neyse.
"Bedenciyi duydun Nil'ciğim! Hadi yolun açık olsun!"
Sevde'ye saydıra saydıra çıktım sahadan. Ne olmuş yani voleybolu kötü oynuyorsam? Neymiş maç yapıyormuşuz da adam akıllı oynayamıyormuşum da... Sadece bana gelen topları karşıya yollayamadığım için bizim gruptan kimse yorulmasın diye saha dışına atıyordum. Onlara iyilik yapıyordum, kıymetimi bilmiyorlardı.
"Sana gelen topa karşılık veremezsin de o yüzüne gelen topun oluşturduğu çamur izleriyle gezersin okulda inşallah!"
Bahçemizdeki taşlara ayağımı vura vura ilerliyordum. Can sıkıntısı, ne yapayım. Beril takımdaydı zaten. İyi voleybol oynuyordu. Ece ve tayfası ona ne kadar laf atarsa atsın iyi oynadığı için kovamıyorlardı onu.
"O nasıl bir bedduadır arkadaş? Hem, yaz mevsiminde ne arasın ki o çamur?"
Başımı kaldırır kaldırmaz Meriç'in o sevimli yüz ifadesiyle karşılaştım. Cevap vermek yerine omuz silktim.
"Gayet iyi oynuyordun, neden çıkardılar ki seni oyundan?" Dedi gülerek. Yine omuz silktim.
"Kızım dilini mi yuttun ne bu dilsizlik?""Ya sussana bi' iki dakika!" Diyerek koluna yumruk yaptığım elimi geçirdim. "Sende de amma çene varmış be!"
"Of acıdı ama!" Dedi yüzünü buruşturarak. O kadar sert de vurmamıştım, aklı sıra acındırmaya çalışıyordu kendini.
"Banane!" Deyip yönümü değiştirdim ancak içten içe hem gülüyordum, hem de sevinçten havalara uçmak üzereydim. Onunla şakalaşmak bile güzeldi be!
"Sende nasıl vicdan var kızım, yaptığını bari telafi et!"
"Ne yapayım acıyan yerini mi ovuşturayım?" Diye sordum alayla. Herhalde öyle bir şey istemezdi.
"Hmm, o da mantıklıymış ama ben öyle düşünmemiştim. Mesela... Bana tost ayran alabilirsin?"
"Biz de para sıçıyorduk zaten!"
"Ya ne olacak ki alt tarafı 5 liracık."
"Hı hı oldu canım." Deyip gözlerimi devirdim. 5 liranın lafı bile olmazdı fakat onunla inatlaşmak hoşuma gidiyordu, ne yapayım?
"Peki o zaman acıyan yeri ovuştur o halde."
Pes edip arkamı dönmemle Ece'nin Meriç'in boynuna atlamak üzere olduğunu farkettim. Hayır hayır, sevdiğim çocuğun üzerine atlayamazsın seni pis yelloz!
Meriç'i kolundan tuttuğum gibi yana çektim. Fakat, Meriç'in üzerine atlayacak olan Ece, dengesini sağlayamamıştı ve benim üzerime düşmüştü.
^^^
Ben bile okurken gülmekten yarıldım kcnfnfncn
Sınavlar hala bitmedi bi' hayır duanızı alırım💓
Neyse çok konuştum ben kaçar mfnfmcmx
Kendinize iyi bakın...See you...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ ❦ Texting ✓
Short Story-Tamamlandı- Bilinmeyen Numara: Ne çok isterdim bir atkı olmayı, üşüdüğünde boynuna sarılmayı... Benimki de hayal işte... Bilinmeyen Numara: Ama vazgeçemiyorum Bilinmeyen Numara: Hayal kurmaktan da, sevmekten de vazgeçemiyorum