...
"Bana kar küresi alacaksın!"
Kapının diğer yanından güldüğünü duydum. "İstediğin buysa alırım."
Kapıyı yavaşça açtım ve içeri geçmesini beklemeden çalışma masama geçip oturdum. Meriç de yavaşça kapıyı kapattı ve yatağımın ucuna oturdu.
"Eee?"
Anlamayarak ona baktığımı fark edince açıklama yaptı. "Ne var ne yok?"
Derin bir iç geçirdim ve ayaklarımı halıya doğru uzattım. "Bende durumlar aynı, sende ne var ne yok?"
"Bildiğin gibi işte."
Odada derin bir sessizlik oluştu. Normalde çok konuşan geveze biriyimdir, biliyorsunuz fakat şu an karşımda Meriç varken bu pek de mümkün olmuyordu.
"Beni hala seviyor musun?"
Meriç'in sorduğu soru karşısında gözlerim doldu. Ne demek beni hala seviyor musun?! Sevgimi o kadar mı belli edemiyorum yani? Ya da ondan vazgeçtiğimi falan mı sanıyordu?
"Neden sordun?" Dedim titreyen sesimle. Neden Meriç bu konuyu her açtığında gözlerim dolmak zorundaydı?
Derin bir nefes aldı. "Nil, biliyorsun seneye gireceğimiz bir sınav var ve çalışmamız lazım..."
Konuyu nereye bağlayacağını merakla beklerken cümlesine devam etti.
"... Ben de çalışıyorum fakat bir vakit sonra aklıma sen geliyorsun. Ne bileyim derslere kafamı tam veremiyorum. Ailem de bu durumun farkında ama nedenini bilmiyorlar. Ben biliyorum Nil, nedeni sensin. Seni düşündükçe derslerimi düşünemiyorum ve bu... Bu çok acı verici..."
Dolan gözlerimi saklamaya çalıştım ellerimle. "B-ben özür dilerim." Diye mırıldandım. "Seni de etkilediğim için, bu hale gelmene sebep olduğum için ve en önemlisi seni sevdiğim için özür dilerim Meriç. Ama bunların hiç birini isteyerek yapmadım ben..."
Ağlamaya başlamıştım bile. Hem de sevdiğim adamın karşısında...
Yataktan kalkıp yanıma geldi ve kollarıyla sıkıca sardı beni. "Nil, neden ağlıyorsun?" Deyip elleriyle gizlediğim yüzümü açmaya çalıştı. İzin vermedim.
"Nil neden böyle yapıyorsun?" Deyip ellerimi serbest bıraktı. "Neden ağlıyorsun? Bak, asıl seni bu duruma soktuğum için ben özür dilerim. Senin acı çektiğini bile bile seni sevdiğimi söyleyemediğim için özür dilerim. Ama yalvarırım ağlama. Sevdiğim kızın ağlamasına dayanamam..."
Kollarını bedenime sarıp başını omzuma gömdü ve o da ağlamaya başladı. Ama benim gibi değil, sessiz bir şekilde...
"Meriç yalvarırım bari sen ağlama," dedim onu benden uzaklaştırmaya çalışırken. Ama izin vermedi.
Dakikalarca birbirimize sarılıp ağladık...
Sarılmamız, annemin odanın kapısını açmaya çalışmasıyla son buldu.
"Nil! Neden kapınız kilitli? Şu kapıyı açar mısın?"
"Geliyorum anne!" Deyip kapının yanına koştum ve kilidi açtım.
Annem karşısında ağlayan bir Nil görmeyi beklemiyordu tabii. "Kızım ne oldu? Neden ağlıyorsun?" Diye sordu elindeki meyve tabağı ile.
"Anne ya, az önce film izledik. Filmden dolayı ağladım. Bir şeyim yok yani." Deyip içten bir şekilde gülümsemeye çalıştım.
Annem şaşkın bir ifade ile "Hangi filmmiş o?" Diye sordu.
Hangi yalanı uydursam diye düşünüp dururken yine beni bu durumdan Meriç kurtardı.
"Marley ve Ben, filmin adı."
Annem bir şey demeden elindeki meyve tabağını elime tutuşturdu ve odadan çıktı.
Derin bir nefes verdim ve Meriç'e döndüm. "Teşekkür ederim."
"Ne için?"
"Beni bu durumdan kurtardığın için... Ve her şey için..."
---
Hikayeyi nasıl bitirsem diye 3 saatten beri evde bir o yana bir bi yana dolaşıp durdum mfkxnskzms sonunda fikir geldi de yazıp atabildim♥
Bilgisayar çıktılarının fiyatları da biz görmeyeli baya uçmuş. Ödev için 12 test çıkarttık Eba'dan 18 lira verdik be. Onula ben 1 test kitabı alırım😑 kısacası içim acıdı lan yaktın bizi Zati yaktın. (Edepçiye burdan saygılar...)
Neyse sizi sefiyom♥♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ ❦ Texting ✓
Short Story-Tamamlandı- Bilinmeyen Numara: Ne çok isterdim bir atkı olmayı, üşüdüğünde boynuna sarılmayı... Benimki de hayal işte... Bilinmeyen Numara: Ama vazgeçemiyorum Bilinmeyen Numara: Hayal kurmaktan da, sevmekten de vazgeçemiyorum